Türkiye’nin Irak’taki Dengeleyici Rolü

DEAŞ ile mücadelede sona yaklaşılması ve referandum krizinin Barzani’nin istifası ile sonuçlanması Irak Başbakanı Abadi’nin elini ziyadesiyle güçlendirdi. Son dört ayda Musul Deaş’tan, Kerkük Peşmergeden geri alındı.

Mesut Barzani’nin milliyetçi hırsı sadece kendi siyasi kariyerinin sonunu getirmekle kalmadı.
IKBY’nin “yarı bağımsızlık” diye nitelenen geniş yetkilerini de kaybetmesine sebep oldu.
Bölge ülkelerinin uyarılarına kulak asmayan Barzani ABD’ye sitem ederek gitti.
Halen KDP ve KYB içerisindeki/arasındaki liderlik tartışması devam ederken Bağdat, Kerkük ve diğer tartışmalı bölgeleri ele geçirmekle yetinmiyor.
Türkiye ve İran sınır kapılarının, havaalanlarının ve petrol boru hatlarının da kontrolünü sağlayarak Kuzey Irak’ta bir daha “bağımsızlık iddiası” oluşmayacak bir vasat yaratmaya çalışıyor.
Başbakan Abadi Peşmergeyi Irak ordusu çatısı altına almayı ya da küçük yerel bir güç olarak tutmayı hedefliyor.
2003, hatta 1991’den itibaren fiilen kendini yönetmeye çalışan IKBY için bu geri gidişin ne kadar sıkıntı verici olduğu aşikar.
Bu durumun Kürt milliyetçilerinin hafızasında “kalıcı bir travma” yarattığı da söylenebilir.
***
Deaş ile mücadelede sona yaklaşılması ve referandum krizinin Barzani’nin istifası ile sonuçlanması Irak Başbakanı Abadi’nin elini ziyadesiyle güçlendirdi.
Son dört ayda Musul Deaş’tan, Kerkük Peşmergeden geri alındı.
Abadi, Suriye sınırındaki çöl bölgesinden bile Deaş’ı temizliyor olmaktan ve Washington-Ankara-Tahran üçlüsünden aynı anda destek görmekten ne kadar mutlu olduğunu saklamıyor.
Böylece, Bağdat’ın ülke genelindeki “yönetme” iddiasını Deaş öncesi döneme göre bile daha iddialı hale getirdiği söylenebilir.
Bunu Irak’ın “yeniden doğuşu” olarak kutlayanlar var.
Böylesi bir kutlama için henüz erken.
“Toprak bütünlüğünü koruma” yönündeki son başarılara rağmen yapılması gereken çok şey var.
Şiilerin, Sünnilerin, Kürtlerin ve Türkmenlerin barışçıl bir şekilde bir arada yaşamasını sağlayacak bir siyasal sistem kurulması ve işletilmesi lazım.
2003 ABD işgalinden sonra bu yapılamadığı için 2014 sendromu yaşandı.
***
Abadi, Haşdi Şabi’yi geri plana çekme konusunda olumlu adımlar atıyor.
Kürtleri duygusal olarak incitmeme ve Irak halklarının birliğini vurgulama amaçlı dikkatli açıklamalar yapıyor.
Ve her şeyden önemlisi İran, Türkiye ve Irak’ın IKBY’nin geleceğini şekillendirme konusundaki işbirliği devam ediyor.
IKBY’nin federatif yetkilerinin ciddi ölçüde kırpılarak Irak’la bütünleşmesi konusunda anlaştıkları da söylenebilir.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan Azerbaycan seyahati dönüşü uçakta gazetecilerle yaptığı sohbette IKBY’nin “federal yapı ile bir bütünleşme” içinde olmasının tüm Irak halkının lehine olacağını düşündüğünü ifade etti.
Halil İbrahim sınır kapısının Türkiye ve Irak askeri yetkililerinin çalışmasıyla Peşmergeden devr alındığını anlattı.
Aynı sohbette Erdoğan Türkiye’nin Irak’taki önceliklerini de sıraladı: PKK’nın Irak topraklarında barındırılmaması, Sincar’ın temizlenmesi, 400 bin Türkmen’in Telafer’de kendi topraklarına yerleştirilmesi ve Musul’da Ninova muhafızlarının önemi, sisteme entegre edilmesi.
***
Aslında Erdoğan’ın sıralaması Abadi’nin önündeki meydan okumalarını gösteriyor.
Evet Deaş ile mücadele sona yaklaşıyor ancak evlerinden edilen Sünnilerin Irak sistemine entegre edilmesi gerekiyor.
Nisan 2018’de seçimler yapılırsa milyonlarca Sünni oy kullanamayabilir.
Yine Haşdi Şabi’nin merkezi ordu içinde eritilmesi yetmez; ordudaki Şiici sembollerin kaldırılması, Şii ağırlığının Sünni ve Kürtlere nitelikli bir yer verilerek dengelenmesi zorunlu.
Abadi, halefi Maliki’nin Şiici politikasının 2014’de Deaş’ın doğuşuna ve hızla yayılmasına zemin hazırladığını hiç unutmamalı.
Bu kadar çatışmadan sonra Sünni-Şii ayrışmasını yönetmek zorlu bir görev.
Yine, IKBY’nin ümidini tümüyle kırmayacak bir federatif yapı hızla hayata geçirilmeli.
Abadi, Irak’ı yeniden birleştirecek federatif ortak bir kimlik (Iraklılık) çerçevesi oluşturmak mecburiyetinde.
Dahası, Ufuk Ulutaş’ın da işaret ettiği gibi Irak’ı “vekalet savaşlarının arenası” olmaktan
çıkarmak durumunda.
Bunun için de Abadi öncelikle Washington/Körfez ve Tahran’ın Irak üzerindeki rekabetini dengelemek durumunda.
***
Geçenlerde Abadi İran ve ABD’den “bu rekabeti” bırakmalarını istese de işi çok zor.
Zira Irak, ABD’nin İran’ı sınırlandırma stratejisinin kalbi konumunda.
12 üs, 5 bini aşkın asker ve dünyadaki en büyük büyükelçiliği personeli Irak’ta bulunuyor.
İran’ın direniş hattının merkezi ülkesi de Şii çoğunluğun yaşadığı komşusu Irak.
On binlerce Şii milis, İran nüfuzunun sadece bir göstergesi.
“Stratejik ilgilerin” kavşağındaki Abadi’nin, Irak’ı güçlendirecek politikalar üretebilmesi için Türkiye ile başlattığı yeni işbirliğini devam ettirmesi gerekiyor.
ABD ve İran’ın Irak üzerinde yürüttüğü rekabet Türkiye’nin rolü ile dengelenebilir.
Bu dengeleme Irak’ın “yeniden doğmasına” da katkı sağlayacaktır.
[Daily Sabah, 2 Kasım 2017’de yayınlanan “Turkey’s balancing role in Iraq” başlıklı yazının çevirisidir]
Etiketler: