SETA Dış Politika Araştırmacısı Mehmet Çağatay Güler

Türkiye’nin Desteği Azerbaycan’ın Ermenistan’a Karşı Kazanımlarına Katkı Sağladı

SETA Dış Politika Uzmanı Mehmet Çağatay Güler, Azerbaycan'ın, Dağlık Karabağ ve bölgesinde işgalci Ermenistan'a karşı somut kazanımlar elde ettiğini belirtti.

SETA Dış Politika Uzmanı Mehmet Çağatay Güler, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ermenistan‘ın yıllardır işgal ettiği Dağlık Karabağ ve çevresindeki 7 bölge üzerinden Azerbaycan’ın sınır bölgelerine ve sivil yerleşim yerlerine saldırılar düzenlediğini söyledi.

Dağlık Karabağ‘ın işgalinin ardından 1994 yılında imzalanan ateşkes mutabakatına rağmen bölgede kalıcı barış ve istikrarın hiçbir zaman sağlanamadığını aktaran Güler, Ermenistan’ın ateşkesi ihlal eden sayısız girişiminin bulunduğunu hatırlattı.

Azerbaycan ilk kez işgal altındaki topraklarını kurtarmaya başladı

Ermenistan’ın son saldırısının ardından Azerbaycan’ın 26 yıl süregelen işgal ve çatışma durumunda ilk kez işgal altındaki topraklarını kurtarmaya başladığına vurgu yapan Güler, Azerbaycan’ın somut saha kazanımları elde ettiğini dile getirerek, şöyle devam etti:

“Saha kaynaklarının aktardığı üzere, Azerbaycan yönetimi ve halkı artık mevcut durumun sürdürülemez olduğunu ve diplomasinin sonuç vermediğini, bu nedenle de askeri inisiyatif kullanılarak kalıcı çözümler elde etmeyi amaçlamaktadır. Nitekim kurtarılan 10’un üzerinde köy ve dağlık bölge olduğunu, Füzuli gibi önemli bir ilin büyük bir kısmının geri alındığına tanık olmaktayız. Daha önce birkaç mevki geri alınmış olsa da bu ölçekte kurtarma daha önce hiç yaşanmamıştır.”

Ermenistan’ın Tovuz’da olduğu gibi ateşkes ihlalleri ile Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nü (KGAÖ) bölgeye çekmek, Azerbaycan’a karşı destek elde etmek ve Bakü yönetimini yalnızlaştırmak istediğini aktaran Güler, şu değerlendirmede bulundu:

“Diğer bir tabir ile olayı bölgeselleştirmek istemektedir. Fakat Tovuz’da olduğu gibi Dağlık Karabağ’ın da Ermenistan toprakları olmamasından mütevellit bu girişim yine başarısız olmuştur. KGAÖ ve üye devletler, hem meşru olmamasından hem Azerbaycan ile ikili ilişkilerinin iyi olmasından dolayı böyle bir adım atmak istememektedir. KGAÖ, tarafları ateşkese ve müzakereye çağırmış ancak Azerbaycan’ı ilerlemeden alıkoyacak bir girişimde bulunmamıştır. Ek olarak Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın ‘Türkiye sahaya müdahale etti’ şeklindeki yalan beyanı aslında benzer politikanın bir tezahürüdür. Paşinyan bu sayede sorunu uluslararasılaştırıp, kamuoyunu bu şüphe noktasında endişeye sevk ederek, Azerbaycan’ın meşru adımlarını gölgelemeye ve kayıplarını örtmeye çalışmaktadır.”

“Çatışmanın Türkiye açısından da mesajlar ve sonuçlar içerdiği su götürmez bir gerçektir”

SETA Dış Politika Uzmanı Mehmet Çağatay Güler, Ermenistan’ın bu saldırılarının Azerbaycan ile “iki devlet tek millet” olan Türkiye’ye de mesaj niteliğinde olduğuna değindi.

“Son dönemde, özellikle 12 Temmuz’da Tovuz’da vuku bulan saldırılardan günümüzde devam eden çatışmanın, Türkiye açısından da mesajlar ve sonuçlar içerdiği su götürmez bir gerçektir.” diyen Güler, Ermenistan’ın saldırılarında, bölgedeki Türkiye-Azerbaycan enerji projelerini de hedef aldığını ifade etti.

Türkiye’nin enerji arz güvenliğinde Tovuz’un büyük öneme sahip olduğuna işaret eden Güler, şöyle devam etti:

“Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Bakü-Tiflis-Erzurum boru hatları bu bölgeden geçmektedir. Aynı şekilde TANAP boru hattı yine bu bölge üzerinden geçmekte ve Güney Gaz Koridoru’nun bir parçası olarak Avrupa’ya açılmaktadır. Türkiye geçtiğimiz yıl doğalgaz talebinin yüzde 20’sini Azerbaycan’dan karşılamış ve bu yıl bu oran artmaya devam etmiştir. Taleplerin aynı seyredeceğini ve tamamlanan TANAP’ı düşündüğümüzde Azerbaycan, Türkiye’nin doğalgaz talebinin yaklaşık üçte birini karşılayabilir. Tüm bu sevkiyat Tovuz bölgesinden sağlanırken, buraya yönelik saldırının bize mesaj içermediğini düşünmek naiflik olur.

Son dönemde yaşanan çatışmalara baktığımızda Türkiye’nin güç projeksiyonunu genişlettiğini görmekteyiz. Doğu Akdeniz, Libya ve Suriye sahalarında elde ettiği tecrübeleri Bakü yönetimi ile paylaşmış, bu noktada Azerbaycan’a bilhassa da askeri teknik ve teçhizat desteğinde bulunmuştur. Söz konusu destek Bakü yönetimine 26 yıldır ilk defa sahada somut kazanımlar getirmiştir.”

“(Rusya’nın) Paşinyan’ı cezalandırmak istediği savı oldukça makul görünmektedir”

Ermenistan içerisindeki oligarklar ve Kremlin yönetiminin, Başbakan Nikol Paşinyan’dan ve politikalarından uzun süredir rahatsızlık duyduğunu anlatan Güler, Rusya’nın buna rağmen Ermenistan yönetimine desteğini sürdürdüğünü kaydetti.

Rusya’nın Azerbaycan-Ermenistan arasında vuku bulan çatışmaların neredeyse tamamında Erivan yönetimi tarafında yer aldığına dikkati çeken SETA Dış Politika Uzmanı Mehmet Çağatay Güler, şunları kaydetti:

“Özellikle yakın dönemde yaşanan Tovuz çatışması ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in o dönemde ifade ettiği gibi Ermenistan’a yapılan silah sevkiyatları bu desteği gösterir niteliktedir. Kısacası Moskova-Erivan hattındaki anlaşmazlıklara ve çatışmalara rağmen Rusya, Ermenistan’dan yana politikalar izlemekteydi. Ancak öncekilerden farklı olarak son çatışmaya baktığımızda Rusya’nın açık bir taraf alarak çatışmayı durdurmaya yönelik adım atmadığını görmekteyiz. Bu minvalde Kremlin’in Ermenistan’ın zor durumda kalmasına ses çıkarmayarak ancak tam kaybetmesine de izin vermeyerek, sahada istediğini almak ve kendisine karşı izlenilen politikalar neticesinde Başbakan Paşinyan’ı cezalandırmak istediği savı oldukça makul görünmektedir. Hatta Ermenistan’ın yönetiminin toprak kayıplarına devam edilirse zaten zor bir dönemde bulunulan iç politikada halkı konsolide edemeyeceği ve kontrolü kaybedebileceği ihtimali bile Rusya’nın elde etmeyi planladığı sonuçlardan birisi olabilir.

Bu noktada Belarus ve yeni seçilen Cumhurbaşkanı Alexander Lukaşenko’nun içinde bulunduğu durum aslında iyi bir örnektir. Ağustos ayından gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi Minsk yönetiminin izlediği Rusya karşıtı politikalar ile seçimler sonrası baş gösteren protestolar neticesinde benimsenen Rusya yanlısı politikalar, yönetimin halkı konsolide edememesi ve güç kaybederek Rusya’ya sığınması, bunun neticesinde de Kremlin’in elde ettiği kazanımlar aslında önemli bir emsal teşkil etmektedir.”

Sorunun diplomasi ile çözülebileceğine inandığını belirten Güler, bölgede kalıcı barışın ve istikrarın sağlanabilmesi için diplomatik alanda atılacak adımların büyük önem arz ettiğini sözlerine ekledi.

[AA, 2 Ekim 2020]

Etiketler: