12 Kasım 2021 | Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi'ne üye ülkelerin liderleri ile Türk Konseyi Genel Sekreterliği binasının resmi açılışı yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda düzenlenecek Türk Konseyi 8. Zirvesi kapsamında İstanbul'da bulunan üye ülkelerin devlet başkanları ile açılış töreni için Sultanahmet'teki Türk Konseyi Genel Sekreterliği binası önünde bir araya geldi. Açılış töreninde, konseye üye ülkelerin bayrakları göndere çekildi. Erdoğan ile konuk devlet başkanları, açılış kurdelesini kesti. Törene, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev ile gözlemci ülke Macaristan'ın Başbakanı Viktor Orban ve Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbangulu Berdimuhamedov ile Türk Konseyi Genel Sekreteri Baghdad Amreyev katıldı. (Foto: Murat Kula / AA)

Türk Dünyasının Ekonomik Potansiyeli

Batı Asya'da enerji kaynaklarına komşu olan Türkiye aynı zamanda Doğu Asya'nın güçlü imalat sanayii ülkeleriyle ticari ilişkiler geliştirmektedir. Sahip olduğu üretim kapasitesi, imalat sanayii altyapısı ve rekabet gücü, Türkiye'nin bölgesinde kritik aktörlerden biri olmasını sağlamıştır.

Batı Asya’da enerji kaynaklarına komşu olan Türkiye aynı zamanda Doğu Asya’nın güçlü imalat sanayii ülkeleriyle ticari ilişkiler geliştirmektedir. Sahip olduğu üretim kapasitesi, imalat sanayii altyapısı ve rekabet gücü, Türkiye’nin bölgesinde kritik aktörlerden biri olmasını sağlamıştır.

İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan uluslararası sistem günümüze kadar birçok değişim ve reformdan geçti. ABD’nin başını çektiği düzen ticareti serbestleştirirken farklı ideolojilere karşı mücadele etti ve kazandı. Bu süreçte farklı Türk boyları, Sovyetler Birliği’nin parçası olmak zorunda kaldılar. Sovyetlerin dağılmasından sonra ise bağımsızlıklarına kavuşan Türk Cumhuriyetleri pek çok problemle karşılaştı. Sorunların başında liberal piyasa koşullarına adaptasyon gelirken, Türkiye yeni bağımsız olmuş Türk Cumhuriyetlerinin yanında yer aldı. Siyasi ve ekonomik tecrübesini paylaşmaktan çekinmeyen Türkiye farklı alanlarda işbirliğini geliştirmek istedi ancak çok büyük başarı elde edilemedi. Yeni düzene uyum açısından zorlanan devletlerin içyapılarını dönüştürmeleri için reform ve zamana ihtiyaç duyuldu. Günümüzde ise siyasi, ekonomik ve kültürel uyum otuz yılda büyük ilerleme gösterdi ve Türk Devletleri Teşkilatı kuruldu. 300 milyonu bulan nüfuslarıyla Türkler açısından tarihi bir kırılmaya işaret eden kuruluş yeni dönemin şartlarını ve potansiyelini yansıtıyor.

Siyasi ve jeopolitik anlam

Beş daimi ve iki gözlemci üyesiyle uluslararası düzende yerini alan Türk Devletleri Teşkilatı, 21. yüzyılda Türk devletlerinin siyasi vizyon ve iradelerini yansıtıyor. Küresel sistemdeki değişimin de yansımalarından olan Türk devletlerinin bir araya gelmesi, bölgesel gelişmelerin odağında yer alıyor. AB, Rusya, Çin ve ABD gibi küresel aktörlerin rekabet ettiği bir dönemde Türk devletleri işbirliğini ve ortak tarihsel kimliği güçlendiriyor. Binlerce yıllık kimlikleri, yönetim yetenekleri ve askeri kapasiteleriyle Türk devletleri siyasi olarak birlikte hareket etme iradelerini ortaya koyuyorlar. Bu irade beyanı kurumsallaşırken yöneticiler daha fazla işbirliği ve ortak girişimlere vurgu yapıyor. Orta Asya’nın enerji kaynaklarıyla Anadolu’nun imalat ve üretim gücü bir araya geliyor. Çin, Rusya ve ABD’den farklı olarak bölgesel bir girişimin temelleri atılıyor. Avrupa’dan Orta Asya bozkırlarına uzanan girişim toplumsal entegrasyon çalışmalarıyla güçlendiriliyor. Ortak tarih kitaplarının yazımı, gümrük birliğinin sağlanması ve benzer alfabe girişimleriyle siyasi atılım hamlesi vücut buluyor.

Potansiyel ve entegrasyon

Avrupa Birliği, Avrasya Ekonomik Topluluğu ve ASEAN gibi kuruluşlara kıyasla işbirliği imkânlarını yeni keşfeden Türk dünyası jeopolitik olarak daha fazla önem kazanıyor. Bu önemin bir yansıması olarak farklı aktörler Türk devletleriyle daha fazla işbirliği yapmak istiyor. Avrupa ve Avrasya bölgelerinde nüfus artış hızı düşerken Türk dünyasında artıyor. İnsan kaynağı açısından zenginleşen coğrafya üretim gücünü artırmaya gayret ediyor. Çin, Yeni İpek Yolu Projesi ile bölgeye yatırımlar yaparken Türk devletleri bağımsızlıklarını güçlendirmek için bir araya geliyor. Asya’nın ekonomik gücünün artmaya devam ettiği bir süreçte entegrasyona önem veren Türk devletleri mevcut potansiyelden daha fazla yarar görmek istiyor. Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurulumuyla siyasi bağımsızlık ve hareket kabiliyeti artabilecek olan Türk devletlerinin jeopolitik konumları da önem kazanıyor.

1,3 trilyon dolarlık milli gelir, 560 milyar dolarlık dış ticaret hacmi, 250 milyar dolarlık yurtiçi yatırım stoku ve üretim kapasiteleriyle Türk Devletleri Teşkilatı ekonomik potansiyele işaret ediyor. Macaristan ve Türkiye imalat sanayisi, Kırgızistan ve Özbekistan insan kaynağı potansiyeli, Kazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan enerji kaynak üretimleriyle bir bütünün parçalarını oluşturuyor. Enerji kaynaklarına sahip üyeler imalat sanayileri güçlü aktörlerin ihtiyaç duyduğu ürünleri dünya piyasasına sunuyor. Aynı şekilde imalat sanayii üretim güçleri yüksek olan üyeler, enerji kaynaklarına sahip aktörlerin ithal ettiği ürünleri üretiyor. Coğrafi konumları gereği Doğu-Batı arasındaki ticaretin geçiş güzergâhında olan Türk devletleri mevcut önemlerini daha da artırıyor. Doğu-Batı arasındaki ticaretin ulaştığı 10 trilyon dolarlık hacmin Türk Devletleri Teşkilatı üyeleri tarafından daha fazla değerlendirilmesi hem kamu hem de halkların gelirlerini artırabilecek önemli bir etmen.

Teşkilat üyelerinin kendi aralarındaki ticarete bakıldığında ise 10 milyar doların üzerinde olduğu görülüyor. Türkiye en büyük ticari ortak olarak öne çıkarken üyelerin ekonomik altyapılarıyla dış ticaret benzer olarak gelişim gösteriyor. Türkiye’nin Türk Cumhuriyetlerine ihracatında makine ve mekanik cihazlar (843,56 milyon dolar), elektrikli makineler (364,78 milyon dolar), tekstil (315,18 milyon dolar), demir ve çelik (294,5 milyon dolar), mobilyalar (189,63 milyon dolar), motorlu kara taşıtları (177,4 milyon dolar), hava taşıt ve parçaları (172,63 milyon dolar) büyük yer kaplıyor. İthalatta bakır (1,08 milyar dolar), pamuk (497,97 milyon dolar), alüminyum (270,37 milyon dolar), mineral yakıtlar (176,27 milyon dolar), çinko (167,24 milyon dolar) ve plastik (161,41 milyon dolar) öne çıkıyor. Türkiye’nin Türk Cumhuriyetlerine ihracatı imalat sanayi ağırlıkta iken ithalatın büyük kısmı doğal kaynaklardan oluşuyor. Macaristan-Türk Cumhuriyetleri arasında da benzer bir dış ticaret profili beliriyor. Üyeler arasında Türk Cumhuriyetleri açısından Türkiye ile ticaret yüzde olarak ciddi bir orana sahip olsa da Türkiye’nin toplam dış ticaretinde yüzde 2’den biraz fazla yer kaplıyor. Yatırımlar açısından Türk Cumhuriyetleri, Türkiye ve Macaristan’a kıyasla dış ülkelere geniş yatırımlar yapmış da değiller. Ancak Türkiye’nin Türk Cumhuriyetlerinde geniş yatırımları bulunuyor. Yatırımlara altyapı projeleri eşlik ediyor. Yaklaşık 3 binden fazla Türkiye kökenli firmada Orta Asya’da faaliyet gösteriyor.

Türk Devletleri Teşkilatı üyelerinin birbirleri arasındaki dış ticaret, yatırım ve projelerin istenilen düzeyde olmadığını söylemek mümkün. Ancak ortaya konulan siyasi irade gelecek yıllarda farklı alanlarda ilerlemenin olabileceğini göstermektedir. Özellikle yardımlaşma ve tecrübe paylaşımının artması, KOBİ’ler arasındaki işbirliğini geliştirme isteği, çalışma gruplarının kurulması, TURANSEZ özel ekonomik bölgesinin ilanı, SESRIC yatırım ve ticaret tamamlama sistemi ve Türk Yatırım Fonunun hayata geçirilmesi, enerji projelerinde bağlantıların artırılması ve Dünya Gümrük Örgütüyle uyumlu şekilde ticareti kolaylaştırma adımları mevcut potansiyel ve idarenin yansımasıdır.

Bilgi ve iletişim ağlarında bağlantının daha fazla artırılması için Hazar Geçişli Fiber Optik projesinin desteklenmesi Türk Devletleri Teşkilatı üyelerinin önem verdiği diğer bir alandır. Türk Kızılay’ı öncülüğünde ortak yardım çalışmalarına hız verilmesi ise teşkilatın geniş vizyonla hayata geçirildiğine işarettir. Türk Uzay Ajansı ve üye ülkeler arasında uzayın keşfi, kullanımı için ortak girişimlerin artırılması ise yeni bir eşiği göstermektedir. Savunma sanayinde, Türkiye’nin tecrübe paylaşımı hamlesi de örgüt misyonunun tamamlayıcı nitelikte olduğunu gösteriyor. Kurumsallaşmanın Türk Devletleri Teşkilatı, TÜRKPA, TÜRKSOY, Türk Akademisi, Türk Kültür ve Miras Vakfı, Türk Üniversiteler Birliği ve Türk Dünyası Belediyeler Birliğiyle sağlamlaştırılması dönüşen dünya sisteminde önem bir yer teşkil etmektedir. Bütün atılan adımların daha fazla entegrasyonu beraberinde getirmesi ise ortaya konan siyasi iradenin istikrarlı şekilde sürmesine bağlıdır.

21. yüzyılda Türk dünyası

Türkiye, Doğu-Batı arasında önemli enerji tedarik ve üretim bölgelerinin geçiş güzergahında bulunmaktadır. Batı Asya’da enerji kaynaklarına komşu olan Türkiye aynı zamanda Doğu Asya’nın güçlü imalat sanayii ülkeleriyle ticari ilişkiler geliştirmektedir. Sahip olduğu üretim kapasitesi, imalat sanayii altyapısı ve rekabet gücü Türkiye’nin bölgesinde kritik aktörlerden biri olmasını sağlamıştır. 21. yüzyılın ilk çeyreğinde ise Türkiye’nin öncülüğünde güçlendirilen Türk dünyasıyla entegrasyon ülkenin daha fazla önem kazanmasına yardımcı olacaktır. Ortak kültürün gelişmesine, tecrübe paylaşımına, ticari rotaların Türk dünyası lehine ivmelenmesine ve ulaşımın kolaylaşmasına katkı sağlayacak yeni girişim birçok fırsatı ortaya çıkarmıştır.

Dünyada önemli enerji rezervlerinin bulunduğu Orta Asya farklı aktörlerin rekabet ettiği bir bölgedir. Türk dünyası açısından rekabetin getirdiği olumsuz sonuçlar ardından daha fazla probleme ve rekabete neden olmaktadır. Bölge ülkeleri için Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurulması küresel rekabet sebebiyle ortaya çıkan sorunların önüne geçebilir. Türk Cumhuriyetlerinin daha bağımsız hareket etmesine imkân sağlayacak girişim aynı zamanda Türkiye ile olan ilişkileri de yeni bir evreye taşımaya yardımcı olacaktır. Kazakistan ve Kırgızistan’da bulunan Türk üniversiteleri, Türk gümrük birliği için altyapının hazırlanması ve demiryolu hatlarıyla iyileştirilen ulaşım birçok açıdan işbirliğinin geliştiğine işaret ediyor. Türk Devletleri Teşkilatı’nın ilanıyla birlikte mevcut potansiyel artarken Türk dünyası yeni ve küresel bir vizyonla dünya sahnesinde yerini yeniden tanımlıyor. Sonuç itibariyle ekonomik potansiyeli daha fazla öne çıkan Türk dünyasının, birbirleriyle entegre üretim ağlarıyla işbirliği her alanda gelişmelidir.

[Star, 20 Kasım 2021]

Etiketler: