Amerika Birleşik Devletleri'nin 45. başkanı Donald Trump

Trump’ın Hedefinde Çin’den Sonra AB mi Var?

Çin’den şimdilik istediğini alan Trump, ticaret savaşlarında Avrupa Birliği’ne yöneldi

rump, birinci faz anlaşma neticesinde şimdilik Çin’den istediğini aldı. Daha önce de Kanada ve Meksika’yı müzakere masasına oturttuktan sonra “tarihin en kötü ticaret anlaşması” olarak nitelendirdiği NAFTA’yı tarihin tozlu raflarına kaldırmıştı.

İki cephede başarılı sonuçlar alan Trump, ticaret savaşlarında AB’ye doğru yöneldi. Trump, AB’den ithal edilen otomobillere ek gümrük tarifesi getirmeyi planlıyor. Otomotivde son 23 yılın en kötü dönemini geçiren Almanya’yı endişelendiren bir haber.

Diğer ülkelere yaptıklarını AB’ye karşı yapamaz diye düşünmemek lazım. Trump, AB’yi masaya çekmek için tarife artışlarını silah olarak kullanmaktan çekinmez. 2020 seçimlerini Demokrat bir aday kazanırsa, o da tarife dışı engeller yoluyla ABD’nin rekabet gücünü arttırmaya çalışacaktır. Obama döneminde bir Alman otomotiv şirketine kesilen tarihi emisyon cezasını hatırlayalım.

Trump’ın artan tehditlerinin yanı sıra birinci faz anlaşmanın Avrupa ülkeleri için olası negatif etkileri, AB’nin ticaret savaşlarında ABD’ye karşı agresifleşmesine yol açabilir. Çin’in imalat sanayinde yaptığı ithalattan en fazla payı yüzde 19 ile AB ülkeleri alıyor. Çin’in ABD’den daha fazla sanayi ürünü alması, AB’den yaptığı ithalatı kısmasına neden olabilir. Böyle bir durumda AB’nin otomobil ve uçak ihracatı negatif etkilenir.

Trump, Fransa’nın Amerikan teknoloji şirketlerine getirdiği dijital vergiyle ilgili Macron’la belli ölçüde anlaştıklarını duyurdu. Amerikalı teknoloji devleri, iç politikada Trump’ın altını oymaya çalışıyorlar. Ancak, mevzu Amerikan çıkarları ve masanın diğer ucunda Fransa olunca, Trump Amerikan ekonomisini korumak için bu vergiyi geri çektirmeye çalışmaktan imtina etmiyor.

Yerlileşme hamlesi hizmetler sektörüne de yayılmalı

Dijital vergiler ve ticaret savaşlarının hizmetler sektörü versiyonu küresel ekonomiyi etkilemeye devam edecek. Bunun bilinciyle bizim de içeride tüketim tercihlerimizi ve politikalarımızı şekillendirmemiz gerekiyor.

Türkiye, imalat sanayinde ciddi bir yerlileşme hamlesi başlattı. Ancak yerlileştirmeyi sadece imalat ile sınırlı düşünmemek lazım. Hizmetler sektöründeki yerlileşme de ekonomimizin geleceği açısından oldukça hayati. Her şeyden önce kişisel bilgilerin korunması ve siber saldırılara karşı direnci arttırmak için yerli yazılım ve sistemlere ihtiyacımız var.

Gömlekten kitaba ve beyaz eşyaya kadar birçok alışverişi internet üzerinden gerçekleştirmeye başladık. Bakkal alışverişini dahi çeşitli uygulamalar üzerinden yapanlar var. Gençlerin çoğu artık filmleri ve dizileri televizyon kanallarından ziyade dijital platformlardan izliyorlar. Haberler sosyal medyadan takip ediliyor.

Ağ (network) etkisinden dolayı hizmetler sektördeki dijital uygulamaların hepsinde yerli muadilleri devreye sokmak mümkün olmayabilir. Ancak, Türkiye’de iç piyasa büyüklüğünün el verdiği alanlarda yerlileştirme hamleleri yapmak da hayal değil. Örneğin, e-ticareti mümkün olduğunca KOBİ’leri işin içerisine entegre eden, rekabeti canlı tutan ve yurtdışına kar transferini azaltan bir formatta kurgulayabiliriz. Bu alanda yabancı şirketlerin piyasaya girişlerini diğer ülkelerin yaptıkları gibi daha sıkı kontrol edebiliriz.

Yemek kartı ve güvenlik sistemleri gibi hizmetlere yönelik artan talep çok rahatlıkla yerli şirketler tarafından karşılanabilir. Yabancı şirketlere ödenen komisyonlar ve hizmet bedelleri hızla geriye çekilebilir.

UBER’in Türkiye’deki faaliyetleri durduruldu; ancak taksilere yönelik başlatılan yerli dijital uygulamaların kalitesini ve yaygınlığını arttırmaya ihtiyacımız var. Çin’de kaliteli yerli uygulamaların UBER’i nasıl piyasadan sildiğine bakılmalı.

[Sabah, 26 Ocak 2020]

Etiketler: