Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), İsveç, Mısır ve Fransa'nın talebi üzerine, Mescid-i Aksa eksenininde Kudüs ve Batı Şeria'da artan gerginliği ve şiddet olaylarını görüşmek üzere toplandı. ( Mohammed Elshamy - Anadolu Ajansı )

Terörle Mücadelede Yeni Anlayış Şart

Uluslararası toplum kabuk değiştiren teröre karşı yeni ve etkin bir anlayış geliştirmek zorunda.

Terör global bir sorun. Örgütlü veya örgütten-ideolojiden mülhem yalnız kurt saldırılarıyla dünyanın dört bir tarafını hedef alabiliyor. Terör, gayrinizami ve asimetrik bir saldırı metodu, bu sebepten nizami ve simetrik mücadeleye daha yatkın olan hatta bu konuda önde gelen devletler bile terörle mücadelede zorluk çekiyor. Örneğin, DEAŞ’ın Batı’da en fazla saldırdığı ülkeler arasında güçlü istihbarat örgütlerine sahip olan İngiltere ve Almanya’nın yer alması dikkate değer. ABD gibi okyanus ötesinde yer alan bir süper güç bile küçük çaplı olsa da terör saldırılarından kendisini koruyamadı.

Yine de özellikle 11 Eylül’den sonra tartışmalı da olsa yeni bir terörle mücadele anlayışı geliştirildi. Bu anlayışın etkinliğini ise 11 Eylül sonrasında ABD’nin düzmece bahanelerle giriştiği işgaller zedeledi. Diğer bir deyişle ABD bu işgallerle sorun üretti, kendisini sorunun bir parçası yaptı ve geliştirdiği yeni anlayışın etkinliği sınırlanırken dünyanın diğer coğrafyalarında artçı terör örgütleri peyda oldu. 11 Eylül sonrası uygulanan yanlış politikalar bir tarafa, geliştirilen yeni anlayış terörle mücadelede asimetrikliğin ve gayrinizamiliğin devletler için dezavantajlarını ortadan kaldırmayı amaçlamaktaydı. Patlayıcı yapımında kullanılacak malzemelerin izlenmesi, sanal ortamın takip edilmesi (bireysel özgürlüklere halel getirecek derecede), terörün finansal desteğine yönlenilmesi, yeni teknolojinin kullanılmaya başlanması gibi atılımlar yapıldı. Bu sayede terör örgütlerinin uluslararası finansal ağına, militan profillerine, adam devşirme metotlarına, terör stratejilerine ve imkânlarına dair ayrıntılı profilleme çalışmaları yapıldı.

Terör örgütlerinin bu anlayışa tepkisi ise stratejilerini değiştirmek; tabiri caizse terörlerini yeniden tanımlamak oldu. DEAŞ bunun en çarpıcı örneği. Salt bir terör örgütünü aşan yönleriyle (saha hakimiyeti, sofistike yapılanması ve finansal kaynakları) DEAŞ, uluslararası toplumun terörle mücadele anlayışının güncellenmesi gerektiği ihtiyacını ortaya koydu. Şu ana kadar uluslararası toplumun ortaya koyduğu performans iç açıcı değil. DEAŞ’la mücadelenin başka bir terör örgütü (PKK) eliyle salt askeri metotlarla yapılması bile orta ve uzun vadede terörle mücadelenin başarısız olacağını gösteriyor. Uluslararası toplum kabuk değiştiren teröre karşı yeni ve etkin bir anlayış geliştirmek zorunda.

Türkiye’deki terörle mücadele de benzer zorluklarla karşı karşıya. PKK özellikle de FETÖ terörün asimetrikliğini azami derecede kullanıyorlar. Bir tarafta arkasına aldığı rüzgârla terörüne uluslararası meşruiyet bulan PKK var. Ellerinde Batı menşeili, açıktan verilen silahlar var. İHA’lardan kaçmak için uzay kıyafeti, Türk askerinden kaçmak için ‘etek’ kullanıyorlar. Diğer tarafta da doğrudan devlete sızarak devleti içeriden terörize eden, nefes alır gibi yalan söyleyen ve takiyye yapan FETÖ var. PKK ile ülke içerisinde konvansiyonel bir mücadele başarılı olarak sürdürülüyor; fakat PKK tehdidi daha karmaşıklaştı ve çoktan sınırı aştı. FETÖ’nün ise terör stratejisi klasik terör örgütlerinden daha karmaşık. Gizlilik esas; militanları kimliklerini ifşa etmiyor; taşeronları çok; solcusundan Türkçüsüne, İslamcısından Kemalisti’ne farklı kimliklere girebiliyorlar.

Bu tarz bir terör tehdidiyle Türkiye dışında hiçbir ülke karşı karşıya değil. Bu örgütlere karşı konvansiyonel metotlar da iktifa etmiyor. Bu sebepten Türkiye’nin tehdidin mahiyetini dikkate alarak yeni bir terörle mücadele anlayışı geliştirmesi şart. Yargı ve güvenlik güçlerinin bu yeni anlayışla donatılması ve birçok ülkede olduğu gibi sivil uzman-akademik desteğe de başvurulması elzem.

[Akşam, 07 Ağustos 2017 ]

Etiketler: