İstanbul Tabip Odası, İstanbul Barosu, İstanbul Eczacılar Odası gibi bazı meslek kuruluşları ile DİSK ve KESK üyeleri Ortaköy'de bir gece kulübüne düzenlenen terör saldırısını kınadı. Grup, saldırının gerçekleştiği gece kulübünün önüne karanfil bıraktı. ( Berk Özkan - Anadolu Ajansı )

Terör Fırsatçıları

Terör saldırılarından sonra ister istemez herkesin aklına "acaba önlenemez miydi" sorusu geliyor. Soruyu soranların bir kısmının niyeti, üzüm yemek değil bağcıyı dövmek.

Terör karşısında bir üzülenler var, bir de ellerini ovuşturanlar.

Üzülenler vakur bir şekilde acılarını yaşıyor. Kimi sessiz sessiz ölenlere rahmet duası mırıldanıyor, kimisi “benim elimden ne gelir, ne yapabilirim” diye düşünüyor.

Ellerini ovuşturanların da dili durmuyor, onlar da düşünüyorlar. Ama düşünceleri fırsatçılık üzerine. “Ne yapar, ne ederim de bu saldırıdan sonra da bir hainlik” yaparım diye… Dilleri hep şer söylüyor; kah devleti suçluyor, kah topluma kin ve düşmanlık saçmaya çalışıyor. Ellerini ovuşturanlar ahmak! Toplumun onların ne mal olduğunu fark etmediğini zannediyor.

Tüm o barış, birlik, taziye mesajlarının arkasına sakladıkları cani sevinçlerinin fark edilmediğini düşünüyorlar. Ama vakur bir şekilde acısını yaşayanlar, ellerini ovuşturanların ne yaptığını, neyi amaçladığını ve nasıl yaptığını pekâlâ görüyorlar. Görüyorlar ama bekliyorlar. Akıllanırlar, uslanırlar, usanırlar, vazgeçerler diye bekliyorlar.

“Başımızda devlet var, gereğini devlet yapar, cezasını devlet keser” diye bekliyor! Ama bu bekleyiş, kesinlikle bilinçsiz bir bekleyiş değil. Pasiflik hiç değil. Vakur bir şekilde acısını yaşayıp, sessizce bekleyen insanların, iş başa düştüğünde neler yaptığını 15 Temmuz gecesi tüm dünya gördü.

ENGELLENEBİLİR Mİ?

Terör saldırılarından sonra ister istemez herkesin aklına “acaba önlenemez miydi” sorusu geliyor. Soruyu soranların bir kısmının niyeti, üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. Teröristi değil de teröre hedef olan milleti ve devleti eleştirmek için fırsat kollayanlar… Ama bu soruyu yüreği yandığı için samimiyetle soranlar da var; acaba önlenemez miydi ve masumların hayatı kurtulamaz mıydı?

Maalesef bu sorunun evet ya da hayır gibi net bir cevabı yok. Evet önlenebilirdi.

Tıpkı daha önce önlenen onlarca saldırı gibi. Bir kısmı medyaya yansıyor, bir kısmı yansımıyor ama gün geçmiyor ki devlet birimleri terör saldırılarını önlemesin. Teröristlerin ve saldırıda kullanılacak silah ve patlayıcıların sınırdan içeri girmesini engellemekten başlayarak çok farklı önlemler alınıyor.

İstihbarat toplanıyor, şüpheliler takip ediliyor, rutin güvenlik uygulamaları yapılıyor, havaalanları, otogarlar, taksi durakları an an kontrol ediliyor. Ve neticede bizim ruhumuz bile duymadan çok büyük katliamlar önleniyor. Ve hayır, önlenemezdi. Ne yaparsanız yapın Türkiye dışında istikrarsız ülkelerle dolu coğrafyamız terör örgütlerini üretiyor. Maalesef bazı devletler, çeşitli gerekçelerle terörü destekliyor. Gerekli önlemlerin hepsini tam olarak alsanız da illaki aradan sızanlar oluyor. Fransa’da, Almanya’da, Amerika’da, dünyanın herhangi bir yerinde nasıl oluyorsa, Türkiye’de de oluyor. Maalesef tamamen engellenemiyor.

HAKSIZLIK YAPMAYALIM

Batı özentisi aydınlarımızdan kalma bir hastalığımız var. Toplum olarak kendimize çok fazla haksızlık yapıyoruz. İyi yaptığımız işleri görmüyor, olumsuzlukları devamlı gündemde tutuyoruz. Eksikleri görmek ve dillendirmek tabii ki önemli ama ölçülü olmak lazım. Türk toplumu tüm bu yaşananlar karşısında harika bir sınav veriyor. Marjinal kişileri ve grupları saymazsak toplumun farklı kesimlerinin hepsi büyük bir olgunluk içerisinde davranıyor. Birliğini ve dirliğini bozmuyor. Terörün neyi amaçladığını apaçık görüyor ve ona göre tutum alıyor. Etrafınıza bir bakın, umutsuzluğa kapılan, yılan, pes eden, teröre boyun eğen bir toplum mu görüyorsunuz yoksa teröre meydan okuyan, teslim olmayan, dayanışma içerisinde bir toplum mu?

[Takvim, 4 Ocak 2017]

Etiketler: