Rusya-Ukrayna savaşının ikinci yıldönümünde dünyanın hali iç açıcı değil. Sadece son birkaç haftada yaşanan gelişmelerin bazılarını sıralamak bile ne kadar parçalı, dağınık ama riskleri yükselen bir döneme geçtiğimizi anlamak için yeterli
Günümüz dünyası, hızla değişen güvenlik dinamikleri ve artan jeopolitik rekabetle karşı karşıya. Özellikle COVID-19 pandemisiyle birlikte hızlanan ve biçim değiştiren söz konusu rekabet, Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve İsrail'in Gazze'deki saldırıları sonrası derin bir güvenlik krizini de ortaya çıkardı. Üstelik bu kriz, geleneksel askeri çatışmaların uluslararası siyaseti şekillendiren temel bir örüntü olarak geri dönmesiyle sınırlı değil. Teknolojinin giderek artan önemi, yapıcı olduğu kadar yıkıcı olan tarafı, iklim değişiminin neden olacağı olası geniş çaplı krizler, küresel ekonomide yaşan sistemik değişim ve dünya nüfusunun her geçen gün artması, sistemik düzeyde bir kaygı döneminin içinde olduğumuzu bize gösteriyor.
Bu analiz Ukrayna’da devam eden ve ikinci yılını dolduran savaşın Avrupa’nın güvenliği, transatlantik ilişkiler ve NATO’ya olan etkilerini incelemektedir.
ABD’nin Ukrayna’ya yardım akışını tehlikeye atan iç siyasi çekişmeler yeni bir aşamaya ulaştı. Sınır güvenliği sağlanmadan Ukrayna’ya yardıma destek vermeyeceğini ilan eden Cumhuriyetçiler, Biden’ın sınır güvenliği konusundaki tavizlerini yeterli bulmamışlardı. Daha doğrusu Trump’ın talebi doğrultusunda başkanlık seçimlerinde göçmenlik krizini kullanabilmek için meseleyi yokuşa sürmüşlerdi. Özellikle Temsilciler Meclisi’nde kabul gören bu stratejinin Senato Cumhuriyetçileri tarafından reddedildiğini gördük. 95 milyar dolarlık bir yardım paketini geçiren Senato, Ukrayna, İsrail ve Tayvan’a yardım konusunda topu Trumpçı Cumhuriyetçilere atmış oldu. Temsilciler Meclisi sınır krizini bahane ederek bu yardım paketini reddederse Rusya-Ukrayna savaşında da yeni bir döneme girilmiş olacak. Amerika’nın Kasım seçimlerine kadar ‘savaşa devam’ ile ‘diplomatik çözüm’ arasında bir tercih yapmaktan kaçınan ve mevcut durumu ‘idare’ etmekle yetinen bir politika izlemesi şaşırtıcı olmayacak.
Başkan adaylığı yarışındaki Trump yeni NATO söylemi ile dünya gündemine yerleşti. Daha önce NATO'yu "modası geçmiş bir örgüt" olarak nitelediği ve yüzde 2'lik savunma harcama kotasını karşılamayan üyeleri suçladığı biliniyordu. Trump bu defa, Güney Carolina'daki mitingde "harcama kotasını karşılamayan müttefiklere karşı Rusya'yı ne isterse yapmaya teşvik edeceğini" söyledi. Bu açıklama Cumhuriyetçilerin Ukrayna'ya yeni askeri desteği Kongre'de bloke ettiği ve Putin'in NATO'nun beş kez genişlemesini Ukrayna'daki savaşın temel sebebi ilan ettiği mülakattan sonra geldi.