Avrupa'da HDP'nin sicilinden çok daha hafifine sahip oldukları halde kapatılan siyasi partilerden haberdarız. Türkiye'nin de terör propagandasına seyirci kalması düşünülemez. Ancak parti kapatmaların Türkiye'de terör sorununu çözmediğini, aksine PKK'nın eline propaganda kozu verdiği düşünülebilir.
Batının terör örgütlerini kullandığı artık komplo teorisi falan değil. Seçilen hedef ülkenin istikrarsızlaştırılmasında, bir bölgeye ya da ülkeye müdahalenin mümkünlük şartlarının oluşturulmasında ya da coğrafyaların yeniden dizaynında terör örgütlerinin bir enstrüman olarak kullanıldığını Batılılar saklamıyor.
Etnik taleplerin siyaset yapması ile şiddete destek verme arasına kalın bir çizgi çekmek zorundayız. Hem mevcut muhalefet partileri hem de Kürt oylarına göz diken yeni oluşumlar da bu zorunluluğu görerek siyaset yapmalı. Dağa kaçırılan çocuklarımızın birilerinin taşeronu olarak savaşmaya zorlanmasına karşı çıkmak, insani görevimiz. Anaların "batsın sizin Kürdistan davanız" diye haykırabildiği yerde siyaset kurumu üzerine düşeni yapmazsa tarihi bir vebali üstlenir.
ABD gerçekten Türkiye'yi ikna etmek istiyorsa 12 milyon dolarlık ödülden daha fazlasını göze almalı.
Politika değişimi söz konusu değil aksine yeni bir aşamanın zamanı geldiği düşünülüyor. Şöyle ki, Trump verdiği bütün sözlere rağmen Obama Dönemi YPG politikasından sapmadı. Hedef hep, YPG'yi PKK'dan kopartarak istediği şekilde kontrol edebildiği bir vekile çevirmek.