Gözlemcilerin gözden kaçırdıkları temel nokta, aşırı sağın oldukça uzun bir süredir Avrupa'da siyasi gündemi belirleyen esas güç haline geldiği gerçeğidir.
Kurz’un ironik ‘anti-establishment söylemi’ ile düzen karşıtlığı imajını parlatmaya çalışması kesinlikle zamansız ve sebepsiz değildir.
Fransa'da cumhurbaşkanlığı seçiminin 23 Nisan'da yapılan ilk turunda beklenildiği gibi hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamadı ve en çok oyu alan Macron ile Le Pen ikinci tura kaldı.
Wilders ve Petry gibi ırkçılar tarafından yönetilen bir Avrupa mı, yoksa Rutte ve Merkel tarafından yönetilen mi?
16 Nisan halkoylamasında taraf olan AB ülkelerinin skandal "yasakları" Türkiye'de sert tepki gördü. Nitekim Erdoğan, Avrupa'da "Nazizm'in, Faşizm'in ruhunun" dolaştığını söyledi.