Danimarkalı aşırı sağcı siyasetçi Paludan'ın Kur'an-ı Kerim yakma alçaklığı çok yönlü bir "İslam karşıtlığı, Batı ve Türkiye" tartışması başlattı. Öncelikle İsveç devleti, Stockholm'deki Türk büyükelçiliği yakınında gerçekleştirilen bu nefret suçuna BM ve Avrupa Konseyi Sözleşmeleri'ne aykırı olarak izin vermiştir. Özgürlükler ve demokrasi ile ilgisi olmayan bu tavır Avrupa'da son yıllarda ana akım siyaseti dönüştüren İslam karşıtlığını teşvik etmektedir.
SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, İsveç’te gerçekleşen çirkin eylem üzerine değerlendirmelerde bulundu.
İsveç’te Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırıyı diğer nefret suçlarından ayıran husus nedir? Kur’an-ı Kerim’e yönelik son saldırıya İsveç yetkilileri nasıl yaklaşıyor? Kutsal değerlere yönelik nefret/hakaret içeren söz ve eylemler neden ifade özgürlüğü olarak değerlendirilemez? İsveç’in tutumu uluslararası insan hakları hukukuna uygun mu? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) 2018’de verdiği karar dini değerlere yönelik saldırılara ilişkin ne ifade ediyor?
Son yirmi yılda Türk modernleşme tecrübesinin kimlik taleplerini karşılama performansı zenginleşti. Türk toplumunun yeni sosyolojisi bunun en önemli göstergesidir. Bütün gençlik çalışmaları kapsayıcı politika ve söylemin önemine işaret etmektedir.
Avusturyalı siyasilerin mutat Türkiye düşmanlıklarında yeni bir perde açıldı. Türkiye karşıtı bu yeni dalgada 11 Ekim 2020 tarihinde yapılacak olan Viyana Eyalet seçimlerinde oy artırma hesapları önemli bir rol oynuyor. Zira Başbakan Kurz aşırı sağcı FPÖ’ye ihtiyaç duymadan da aşırı sağcı söylemleri hem dillendirebildiğini hem de uyguladığı göstermek istiyor. Daha genel anlamda ise ülkedeki Türk diasporasının baskılanarak sindirilmek istendiği görülmektedir.