Almanya’da 26 Eylül’de yapılacak ve Merkel sonrası dönemin istikametini belirleyecek olan seçimler, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok ülke tarafından yakından takip ediliyor.

Mevcut siyasal sistemin, eski sisteme göre siyasal istikrarın sürdürülmesi açısından avantajlı olduğunu bu üç yıllık süre içinde tecrübe ettik. Ancak bir siyasal sistemin istikrarının korumasında, söz konusu sistem kadar, siyasal partilerin de istikrarlı olması önem arz etmekte.

Etrafımızdaki Üç Seçim ve Türkiye

Etrafımızda üç önemli seçim gerçekleşti.

Devamı
Etrafımızdaki Üç Seçim ve Türkiye
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Sorunlar ve Çelişkiler

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, Sorunlar ve Çelişkiler

Muhalefet partileri eski sisteme dönüş tartışmalarını, içeriğini tam ortaya koymadan, gündemde tutmaya devam ediyor.

Devamı

İyileştirilmiş/güçlendirilmiş vurgusu yapılan bir modelde Türkiye'nin geçmiş tecrübelerinin ve özellikle de koalisyon hükümetleri zamanında ortaya çıkan istikrar probleminin özünün ıskalandığı görülmektedir.

Şansölye adaylığı nedir? CDU/CSU’daki şansölye adaylığı süreci son bir yılda nasıl gelişti? Şansölye adayı Armin Laschet nasıl belirlendi? CDU/CSU’nun şansölye adayı Armin Laschet kimdir? Laschet’in 26 Eylül Federal Meclis seçimlerine yönelik öne çıkan politika tercihleri neler olabilir?

İtalya Başbakanı Mario Draghi'nin ifadesi son yıllarda Avrupa siyasetinde yerleşik hale gelen ve Erdoğan karşıtlığı üzerine inşa edilen popülist siyaset tarzının yeni bir tezahürü olarak görülmelidir.

YSK tarafından açıklanan sonuçlarına bakıldığında tahmin edilenlere yakın şekilde UBP adayı Ersin Tatar yüzde 32,34, bağımsız aday Mustafa Akıncı 29,84, CTP adayı Tufan Erhürman 21,67, bağımsız aday Kudret Özersay 5,74, YDP adayı Erhan Arıklı 5,36 ve bağımsız aday Serdar Denktaş 4,20 oy almıştır. Kalan yüzde 0,85 oy oranı ise diğer beş aday arasında paylaşılmıştır.

Kapalı Maraş’ın yeniden açılması evvela adadaki çözümsüzlüğe ve Rum-Yunan tarafının Doğu Akdeniz’deki tek taraflı kazanç sağlamaya yönelik girişimlerine somut bir tepki olarak değerlendirilmelidir.

Avusturya’nın başkenti Viyana 24 Haziran 2020’den itibaren dört gün süren protesto gösterilerine sahne oldu. Pandemi döneminde en ufak bir gösteriye dahi izin vermeyen ve bu nedenle ülkenin en tanınmış hukukçuları tarafından eleştirilen Avusturya hükümeti AB üyesi olması hasebiyle kendisinin de terör örgütü olduğunu kabul ettiği PKK gösterilerine izin vermekte bir beis görmedi.

Ne yazık ki günümüz dünyasında hakkaniyetli bir barış planını hayata geçirecek bir güç dengesi bulunmuyor.

Millet İttifakı belediyeleri, bu salgın döneminde hizmetten daha çok tartışmalı konularla gündeme geldi.

Birçok ülke gibi Avusturya da koronavirüs (Covid-19) sonrası döneme adım adım geçmektedir. Bu çerçevede ülkede ilk olarak 13 Nisan’da Başbakan Sebastian Kurz tarafından bir plan açıklanmıştır.

Avusturya hükümetinin, Kovid-19 kaynaklı sağlık krizi aylardır “geliyorum” demesine rağmen zamanı iyi kullanmadığı ve gerekli adımları atarak dersine iyi çalışmadığı, kriz Avrupa’da da patlak verdiğinde görülmüş oldu.

Gülen ve örgütü elli yıla varan geçmişinde siyasi partilerin hem içinde hem de dışında kalmaya özen gösterdi. Örgüt için temel amaç siyasi iktidarlarla konjonktürel ittifaklar kurmak ve fakat onlara gereğinden fazla angaje olmamaktır.

Avusturya’da yeni kurulan koalisyon hükümetinde dikkat çeken yenilikler nelerdir? Yeni hükümetin Avusturya siyasetinin geleceğine etkisi ne olacaktır? Hükümet programındaki İslamofobik politikalar nelerdir? Avusturya Müslümanlarının hükümet programına ilk tepkileri ne olmuştur? Avusturya Müslümanlarını nasıl bir gelecek bekliyor?

Başbakan Kurz, Avusturya’da ilk kez Entegrasyon Bakanlığı kurulmasını kararlaştırarak, son birkaç yıldır tutarlı şekilde sürdürdüğü aşırı sağcı siyasetini Müslümanlar, Türkler ve diğer yabancılar üzerinden devam ettirme imkanını da kazanmış oldu.