Güney Asya’nın 'İlk Günahı' ve Borç Krizi

Çoğunluğu Hindistan’ı çevreleyen düşük ve orta gelirli Güney Asya ülkeleri, bugün, yüksek borç yükleri, artan borçlanma maliyetleri, yüksek enflasyon oranları ve azalan rezerv sorunlarıyla baş etmek için yardım arayışında.

Devamı
Güney Asya nın 'İlk Günahı' ve Borç Krizi
Küresel Ticaret ve Türkiye nin İhracatı

Küresel Ticaret ve Türkiye’nin İhracatı

Küresel ticaret resesyon ihtimalinden ciddi anlamda etkilenebilecek potansiyele sahiptir. Türkiye'nin rekabet gücünü ileri teknolojide geliştirmesi mevcut sürecin daha rahat atlatılmasına yardımcı olabilir.

Devamı

Tüm finansal şok dalgaları ve oynaklıklara rağmen, Türkiye ekonomisinin reel parametrelerinin oturmuş olması, sağlam temelleri ve iyileşmeyi sürdüren reel makro verileri umutlu olmak için çok neden sunuyor.

Trump döneminde başlatılan İsrail'in Arap ülkeleriyle normalleşmesine desteğini devam ettiren Biden'ın Suudi Arabistan'la normalleşmeyi sağlamaya yönelik sembolik çabası da gezinin önemli gündemlerinden biri oldu.

15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sürecinde göze çarpan unsurlardan biri de bu darbe girişimi başarılı olamayınca, ekonomimiz ve finansal istikrarın hedef alınmasıydı.

ABD doları, Avroya karşı da son 20 yılın en yüksek seviyesinde. Bu durum, şüphesiz, Anglo-Sakson dünyanın, Avrupa ile de para politikasında ayrışma trendinin bir başka kanıtı.

Küresel Ekonomi-Politikte Türkiye

Türkiye'de beklentilerin hızla değişmesi, kurun ve enflasyonun yükselmesi, sadece iç faktörler kaynaklı da değil. Merkez bankalarının şahin duruşlarının öne çıktığı yeni bir dönemdeyiz. Enerji ve gıda başta olmak üzere emtia piyasalarındaki fiyat hareketleri ile birlikte, başta ABD olmak üzere, Avro Birliği ve İngiltere'deki faiz artışları da baskı oluşturuyor.

Devamı
Küresel Ekonomi-Politikte Türkiye
Küresel Ekonomi-Politik ve Para Politikasında Ayrışma

Küresel Ekonomi-Politik ve Para Politikasında Ayrışma

Küresel ekonomide stagflasyon beklentileri 2008'den bu yana en yüksek seviyede.

Devamı

2008'in Küresel Finansal Krizi ve 2020'nin pandemi döneminden farklı olarak, 2022'nin bu yeni konjonktüründe, enflasyonist etki yaratmadan ekonomileri destekleme imkânı da kalmadı. Piyasa müdahaleleri sırasında, enflasyon ile büyüme arasında bir tercih arasında kalınmaktadır.

Yeni hükümeti kuran üç partinin de merkez sağ ideolojiye dayandığını ve daha önce birlikte koalisyon hükümetini tecrübe ettiklerini belirtmek gerekiyor.

12 Şubat'ta Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın ilan ettiği yeni düzenleme (kapsamlı altın tasarruf ekosistemi) ile Türkiye'de 5 bin ton olduğu tahmin edilen yastık altındaki altın tasarruflarının ekonomiye ve finansal sisteme entegre edilmesi amaçlanmaktadır.

Türkiye halen 125 milyar dolarlık üretimle dünyanın 16. büyük imalat sanayisi. Hedef ilk 10'a girmek.

Türkiye'de şu an ihracata dayalı bir büyüme stratejisi benimseniyor. Yüksek kurlardan faydalanılarak, ihracat artırılmaya ve cari açık düşürülmeye; faizler düşürülerek yatırım ortamı teşvik edilmeye, iç talep canlandırılarak, büyüme yüksek tutulmaya çalışılıyor.

Türkiye'nin bugün karşılaştığı nerdeyse tüm sorunların temelinde, son 1-2 yüzyıldır dış ülkelere karşı verdiği bu finansman, cari açık sorunu yatar. İhracatın rekabet gücünün, teşvikler, katma değeri yüksek üretime odaklanma ve Ar-Ge harcamaları ile artırılması ve cari açığın düşürülmesi sürecinin de yeşil dönüşüme uygun olarak sürdürülmesinde fayda var.

Amerika beklenenden hızlı toparlansa da henüz işgücü piyasası salgın öncesi rakamlara geri dönmedi. Ortalama reel ücretlerdeki yıllık büyüme hızı son altı aydır negatif

Dünya rotasını yeşil ekonomik dönüşüme çevirdi. Türkiye de bu alanda güçlü adımlar atıyor. Yeşil taahhütlerin gerçekleşmesi için AB’nin yıllık 350 milyar Euro'luk kaynak ayırması gerekiyor

Son bir yılda dünya genelinde kahve yüzde 79, pamuk yüzde 65, şeker yüzde 46, buğday yüzde 43, mısır yüzde 42, arpa yüzde 35, tahıl yüzde 31, et yüzde 22 ve süt yüzde 13 artış göstererek global enflasyonu ciddi oranda etkiledi. Yaşanılan çip krizi ise araç fiyatlarını yukarıya taşıdı. Farklı sektörlerde birleşen belirsizlik, arz sorunu ve güvensizlik küresel enflasyonun temel bileşenleri olarak ortaya çıkıyor. Az gelişmiş ülkelerde aşırı yoksulluk seviyesinin altına düşen milyonların küresel enflasyondan ciddi oranda etkilenmesi kaçınılmaz. Temel yaşam ürünlerine ulaşımın daha da zorlaşması küresel salgının etkilerini daha uzun yıllara yayabilir. Sonuç itibariyle 2008 finans krizinin etkileriyle kıyaslanabilecek bir süreçten geçen küresel ekonomi enflasyon sorunuyla karşı karşıya. Ancak hükümetler pandemi koşulları ve iklim krizi nedeniyle gerekli önlemleri zamanında alamayabilir. Bu sürecin etkilerinin azaltılması için üretimde istikrarın sağlanması, karbon salınımının kademeli olarak azaltılması ve tedarikteki sorunların kısa, orta ve uzun vadeli önlemlerle çözülmesi gerekiyor.

Küresel salgın Kovid-19’la yaşanan arz sıkıntıları, üretim yapmayı hem zorlaştırdı hem de maliyetli hale getirdi. Hal böyle olunca küresel ölçekte enflasyon da tırmanışa geçti. Hatta stagflasyon riski dahi dillendiriliyor

Merkez Bankası, faiz indirimiyle sürpriz yaptı. Ekonomik büyüme halihazırda oldukça güçlü ve dengeli bir seyir izlediği için kanaatimce bu faiz indiriminin ticari krediler ve ekonomik aktivite üzerinde ancak sınırlı bir pozitif etkisi olabilir

Ocak-Ağustos 2020’de 110.9 milyar TL açık veren merkezi bütçe, bu yılın aynı döneminde 37.5 milyar TL açık verdi. Bu toparlanmayı kamu harcamalarının azalması tetiklemedi. Ekonomi canlandıkça vergi gelirleri artıyor. Bütçede diğer ülkelerden pozitif ayrışıyoruz

Başkan Kavcıoğlu’nun Merkez Bankası’nın odağına çekirdek enflasyonu koyduğunu açıklaması çok da şaşırtıcı değil. Ancak manşet ile çekirdek arasındaki makas çok açılırsa, TCMB’nin buna nasıl reaksiyon göstereceğine dair ipuçları verilmeli