Filistin’de İki Devletli Çözüm Hala Mümkün mü?

Trump'ın İsrail ile Filistin yönetimi arasındaki sorunu çözüme kavuşturmak için ortaya attığı ve fakat içeriği hala açıklanmamış olan Yüzyılın Anlaşması parça parça gündeme getirilerek tartışılıyor.

Devamı
Filistin de İki Devletli Çözüm Hala Mümkün mü
Netanyahu ve Trump İşgal Üzerine Kurulmuş Ortaklık

Netanyahu ve Trump: İşgal Üzerine Kurulmuş Ortaklık

Tarih enstantanele halinde tekerrür etmeye devam ediyor.

Devamı

Trump, İsrail yayılmacılığını meşrulaştırmak için bir adım daha attı. Geçen yıl mayıs ayında Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımıştı. Önceki gün de "52 yılın ardından ABD için İsrail'in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tam olarak tanımanın zamanı geldi" açıklamasını yaptı. Dünya başkentlerinden bu kararı reddeden tepkiler geldi.

Nisan'da erken seçime giden Netanyahu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakarette bulunarak polemik başlattı.

İran'da güçlü bir kraliyete karşı başarıya ulaşan devrim Ortadoğu bölgesinde yeni bir dönemin de başlangıcı sayılır..

Arap dünyası ciddi bir bunalım sürecinden geçiyor. En önemli bunalım alanı siyasi elitler ile kitleler arasında oluşan devasa boşluktan kaynaklanıyor.

Paylaşım Savaşının 100. Yılında Ortadoğu

Ortadoğu’da gerilim düşmek yerine sürekli artmaktadır. Bu artışı bölgede mayalanmakta olan değişim sancılarının sinyali olarak okumak da mümkündür. Ulus-devletlerin ve halklarının kendilerini hem askeri hem de politik-ekonomik açıdan güvende hissetmeleri her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. ABD, Çin, Rusya ve AB gibi bölge-ölçekli ya da kıta-ölçekli devletler-arası uluslararası sistem, diğer bölge devlet ve halklarını da benzer bir siyasi düzene geçme konusunda baskılamaktadır.

Devamı
Paylaşım Savaşının 100 Yılında Ortadoğu
ABD Ve Kudüs Kararı

ABD Ve Kudüs Kararı

Trump yaptığı konuşmada kararın ABD'nin çıkarlarına en uygun davranış olduğunun altını çizmiş olsa da gerçekten bu kararın ülkenin çıkarına ne şekilde hizmet edeceği meselesi tam olarak anlaşılmış değil.

Devamı

Filistin ve özelde Kudüs bütün Müslümanların üzerinde hassasiyetle titrediği bir meselesiydi, sonra Arapların meselesi haline döndü, sonra Filistin yönetiminin bir sorunu haline geldi.

İsrail ile ilişkilerde çatışmanın azaltılmasına yönelik adımlar Türkiye’nin Filistin davasına sırtını döneceğinin değil daha fazla sahip çıktığının göstergesidir.

Hamas'a yakın militanların İsrailli asker kaçırması üzerine alevlenen olaylar Ortadoğu'yu içinden çıkılması güç bir karmaşanın içine sokmuş durumda. Krizin sebeplerini bölgesel dengelerde arayan yorumlar bir yana, İsrail siyasetindeki verileri doğru okumak, bize aslında bugün yaşanan olayların ne kadar öngörülebilir olduğunu ortaya koyuyor. Her şeyden önce, şu çok açık ki Kadima ve yeni lideri Ehud Olmert'in merkezi ve sağduyuyu temsil ettiğini düşünenler yanıldılarFilistin'de Hamas'ın seçimleri kazanmasından itibaren Ortadoğu'da gerilimin bu noktalara gelebileceği tahmin ediliyordu. Ama bu yorumlardaki vurgu özellikle Hamas'ın geçmişine işaret ediyordu. Nitekim Hamas'ın iktidarda olduğu bir hükümet ile barışın mümkün olmadığını savunanlar, bu perspektiften Ortadoğu'nun son krizini kolaylıkla açıkladıklarını düşünüyorlar. Oysa bu, Lübnan'daki savaşı "askerleri kurtarma operasyonu" olarak sunmak kadar yüzeysel bir bakış açısı.

  20 Mart 2003 Amerikan ve İngiliz kuvvetleri Irak’ı işgal etti.’ İşgalin üzerinden tam altı yıl geçti. Batı menşeli kaynaklarca Irak, insan yaşamının istatistiğe indirgendiği; yıllık, aylık, haftalık, günlük ölüm sayılarının çıkarıldığı, oranların tutulduğu bir coğrafya olarak kodlandı.

Irak’ın ABD tarafından işgal edildiği tarihten bu yana, bölge barışına en somut katkıda bulunan ülke hiç kuşkusuz Türkiye’dir. Küresel bir aktör olarak Türkiye, barışa sadece söylem düzeyinde değil, eylem düzeyinde de aktif katkıda bulunuyor. Dahası, bunu, bir takım insani ve etik kaygılarla temellendiriyor. Ancak, bu dış politikanın amaçlanan olumlu sonuçları doğurabilmesi ve “Türkiye’nin yumuşak ‘insani’ gücünün” etkili olabilmesi, özellikle de Ortadoğu’nun mevcut yapısı göz önüne alındığında, birçok parametrenin eş güdümlü olarak kullanılmasına bağlı görünüyor. Bu araçlardan biri de medya.

Mısır'ın popülist politikalara harcayacak vakti yok. Ekonomisinin acı reçetelere, başkent Kahire'nin ciddi bir yenilenmeye ihtiyacı var.

Devrim sonrası Tahrir meydanında temsil edilen meşruiyet seçimlerle birlikte parlamentoya geçecek, iktidarın sivilleşme süreci ivme kazanacaktır.

Kendi içinde demokratikleşen, vesayet ve müesses nizam ile mücadele veren, darbe mirası kalıntılardan kurtulmaya çalışan bir hükümetin bölge ülkelerindeki benzer toplumsal talepleri ve süreçleri desteklememesi düşünülemez.

Mısır, Camp David taahhütlerini dondurmasının bedelini kanlı bir darbeyle ödedi. Mursi ve Arap dünyasında yükselme potansiyeline sahip organik siyaset Camp David için bir tehlikeydi, durdurulmalıydı ve durduruldu.

İsrail hükümeti iki ayrı yaklaşım içerisinde. Bir taraftan kendisiyle aşırı sağ gruplar arasına mesafe koymaya çalışıyor. Diğer taraftan da İsrail'in Harem-i Şerif'e yönelik tecavüzü sonrasında yaşanan çatışmalarda yer alan Filistinlilere tehditler savuruyor.

İsrail, İslam dünyasının sinir ucu olan Harem-i Şerif'te aşırı sağcıların ve radikal grupların provokasyonlarına mani olmayarak ve hatta bu gruplara güvenlik şemsiyesi açarak destek veriyor.