Türkiye-Mısır İlişkilerinde Gerilim / Yumuşama Sarkacı

|
Türkiye ile Mısır arasında son yüzyıldaki ilişkiler ne küresel bağlamından ne de bölgesel düzlemdeki değişimden bağımsız …

Bu Konuda Daha Fazla :

  • Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri Batı dünyasının Türk dış politikasındaki yeri hep önemli oldu. Batı’nın önemli parçalarından biri olan Avrupa’nın Türk devletleri için önemi ise, bilindiği gibi cumhuriyetin çok öncesine kadar uzanır. Osmanlı İmparatorluğu aynı zamanda bir Avrupa devletiydi ve yüzyıllar boyunca Avrupa’nın siyasi ve ekonomik yaşantısında önemli bir rol oynadı.

  • Büyük ümitlerle iktidara getirilen Demokrat Parti, Adnan Menderes liderliğindeki vatanperver coşkusuyla, bu toprakların hak ettiği güce kavuşması için yaptığı ekonomik ve sosyal hamlelerle dikkat çekmekle kalmıyor, uluslararası arenada da görülmemiş bir hareketliliğe imza atıyordu.

  • Araplar ve Türkler, yüzyıllar boyunca Osmanlı egemenliğinin birer unsuru olarak yaşamışlardır ve kültürel ve dini algıları çok büyük ölçüde bu egemenlik altında şekillenmiştir.1920’li yıllara gelindiğinde ise gerek Türkiye Cumhuriyeti gerekse bazı Arap devletlerinin kurucuları bölgedeki siyasi haritaları değiştirmiş ve bu da modern Türkiye’de yeni bir Arap algısının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu makale Arapların gözündeki modern Türkiye’ye bakışın dört temel esasa dayandığını açıklamaktadır; Osmanlı geçmişi-Kemalist döneme ait miras-Soğuk savaş döneminde yaşanan çatışma ve ittifaklar ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin iktidar süreci. Makalede Türkler ve Arapların karşılaştıkları zorlukları artık bir imparatorluğun unsurları olarak değil, farklı milletler olarak çözmeleri gerektiği sonucuna varılmaktadır.

  • İran ile ABD arasındaki nükleer kriz tırmandıkça, Türkiye’nin muhtemel gelişmeler karşısında izleye(bile)ceği politikalar ve karşı karşıya kalabileceği açmazlar hakkındaki yorumlar da her geçen gün artıyor. Son 20-25 yılda siyasi ve askeri elitlerimizin Türk-İran ilişkileri konusunda verdikleri demeçlere baktığımızda birbiriyle zıt iki temel söylemle karşılaşırız. Bir kesim ‘son 400 yıldır’ devam eden ‘ebedi’ Türk-İran dostluğundan bahsederek, 1639 Kasr-ı Şirin antlaşmasından bu yana sınırımızın hiç değişmediğini,