Sarı Çizmeli Mehmed Ağa’nın Hesabı

Hem hani düşünce ve ifade hürriyeti vardı. Herkes görüşlerini özgürce ifade edebilmeliydi... Hani sanatçının aktivist olanı, görüşünü açıklayanı, topluma yol göstereni makbuldü...

Cumhurbaşkanlığı Sistemi, halk oylamasına sunulacak. Daha referanduma çok gün var, takvim bile belli olmadı. Ama kampanya erken başladı. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni destekleyen ve kamuoyunun yakından tanıdığı sporcular, şarkıcılar, sanatçılar ve siyasetçiler “#Ben DeVarım” diyerek sosyal medya üzerinden “evet” kampanyasını başlattılar.

Ama ne başlatma…

Aslında yaptıkları işte bir anormallik yok.

Referandumun Türkiye’nin kaderini etkileyecek önemde olduğu noktasında herkes hemfikir. Evetçiler, Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile Türkiye’nin eline ayağına vurulmuş prangalardan kurtulacağını söylüyor, hayırcılar da eğer referandumdan kabul sonucu çıkarsa ülkenin otoriterleşeceğini, tek adam yönetimi kurulacağını ve hatta bölüneceğini söylüyor.

Bu kadar kritik bir aşamanın öncesinde göz önünde olan kişilerin olumlu veya olumsuz görüşlerini bildirmeleri normal değil mi?

Hem hani düşünce ve ifade hürriyeti vardı. Herkes görüşlerini özgürce ifade edebilmeliydi…

Hani sanatçının aktivist olanı, görüşünü açıklayanı, topluma yol göstereni makbuldü…

Hani Türkiye kavga etmeden, kutuplaşmadan konuşmalı, tartışabilmeliydi…

Daha ne istiyorsunuz?

Sporcuların, sanatçıların, şarkıcıların bu kadar hayati bir konuda toplumu germeden, kutuplaştırmadan, ötekine hakaret etmeden, nezaket içerisinde görüşlerini açıklamaları tam da yıllardır ballandıra ballandıra anlattığınız tabloya uymuyor mu?

Şimdi neden itiraz ediyorsunuz, kampanyaya katılanları itibarsızlaştırıyorsunuz, linç ediyorsunuz, karakter suikastı yapıyorsunuz? Kendilerine, ailelerine, şereflerine, namuslarına laf ediyorsunuz?

Çünkü açıkladıkları görüşler işinize gelmiyor da ondan. “Hayır” dese el üstünde tutacağınız, muhalif sanatçı diye efsaneleştireceğiniz kişileri, “evet” dediler diye bir çırpıda siliyorsunuz.

Marjinalleştirmeye çalışıyorsunuz.

Üzerlerinde mahalle baskısı kurarak fikirlerini değiştirmeye, en olmadı susturmaya çalışıyorsunuz.

Ayıptır, yanlıştır, yazıktır desek faydası yok! Yıllardır devam eden hazımsızlığınızın biteceği yok!

Başka çaresi yok, bedelini ödeyeceksiniz!

Sizinle eşit oya sahip olmasını bir türlü hazmedemediğiniz sarı çizmeli Mehmet Ağa bunları yazıyor, defteri kitabı tutuyor, sandık önüne geldiği gün de hesabı ödetecek!

KIVIRMA PAYI

Anneler çocuklarına aldıkları pantolonların paça boyunu ayarlarken geniş bir pay bırakır. Gelişme çağında olan çocuğun bir dahaki sene boyunun uzayacağını ve pantolonun kısa kalacağını bildikleri için buna ihtiyaç duyarlar.

Pantolonun paça boyunu ayarlarken, bir sonraki sene paçayı açıp pantolonun boyunu uzatmaya imkân tanıyacak geniş bir parçayı, paçanın içerisinde bırakırlar.

Tedbir için içeride bırakılan bu parçanın, annelerin dilindeki karşılığı “kıvırma payı”dır.

Kılıçdaroğlu referandum tahminini açıklamış. Hem de çok iddialı bir şekilde “hayır çıkacağına adım gibi eminim” diyerek. Siyaset iddia gerektiren bir iş. Siyasetçinin de hâliyle iddialısı makbul. Hayır cephesinin başını çeken Kılıçdaroğlu’nun böyle iddialı bir beyanda bulunması, olması gereken yerinde bir hareket. Allah var, Kılıçdaroğlu böyle iddialı beyanlardan kaçınmayan, konuşurken gözünü budaktan sakınmayan bir siyasetçi.

Ama iddialarının gereğini yerine getirirken biraz sıkıntılı. İddiaları gerçekleşmeyince gereğini yapmıyor. Olsun, onu da partisindeki diğer siyasetçiler yapıyor.

Neticede siyaset bir takım işi aynı zamanda. CHP’li Aykut Erdoğdu da genel başkanının bu eksiğini tamamlamak için bir açıklama yapmış ve referandumda oy çalınacağı, sandığa hile karışacağını iddia etmiş. Kılıçdaroğlu’nun iddialı açıklamasını tamamlayan yerinde bir manevra.

Referandumda “Evet” çıkınca Kılıçdaroğlu iddiasının gereğini yerine getirmek zorunda kalmasın diye güzel bir kıvırma payı.

[Takvim, 27 Ocak 2017]

Etiketler: