Rus Rublesi

Rusya’ya Uygulanan Yaptırımlar ve Küresel Enerji Piyasalarına Etkileri

Savaşın ne kadar süreceğini kestirmek zor iken kalıcı ateşkes sağlanması halinde yaptırımların, en azından enerji sektörüne uygulananların kaldırılması muhtemel görünüyor.

ABD Başkanı Biden, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin 13. gününde Rusya’dan ithal edilen petrol, doğal gaz ve kömüre yaptırım uygulayacağını açıkladı. Sürecin başından bu yana ABD ile uyumlu bir tavır takınan İngiltere de takiben Rusya’dan petrol ithal etmeyi sonlandıracağını açıkladı. ABD’nin kararı hızlıca uygulamaya alması bekleniyor. İngiltere’nin ise sanayicinin ve nihai tüketicinin korunması için süreci 2023’e dek uzatacağı İş, Enerji ve Sanayi Stratejisi Bakanı Kwasi Kwarteng tarafından açıklandı. Başkan Biden 1 hafta kadar önce Haziran ayına dek enerji sektörüne yaptırım uygulamayı düşünmediklerini açıklamıştı. Ancak Putin’in ordularının savaşı sürdürmesi ihtimaline karşılık enerji sektörüne uygulanabilecek yaptırımları masaya yatırdıklarını da belirtmişti. Savaşın 13. gününde Joe Biden beklenen açıklamayı yaptı ve diğer çok sayıda yaptırıma enerji yaptırımlarını da ekleyeceklerini açıkladı.

ABD daha önce AB, İngiltere, Kanada ve diğer müttefiklerle birlikte Rusya’nın SWIFT sisteminden çıkarılması başta olmak üzere çok sayıda ekonomik yaptırım uygulama kararı almıştı. Avrupa ülkelerini pek çok kez enerji alanında da yaptırımlar uygulamaya davet eden Biden bu kez, “Yaptırım uygulayacak durumda olmayabilirler, ABD Avrupa ülkelerinin toplamından çok daha fazla petrol üretiyor” dedi. AB’nin Rusya’ya olan bağımlılığını azaltması konusunda da yakın iş birliği içinde olduklarını belirtti.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, 25 Şubat tarihinde çok sayıda ekonomik yaptırıma ek olarak Rusya’nın petrol rafinerilerinin modernizasyonunu engellemeye yönelik yaptırım uygulayacaklarını açıklamıştı. Bu kararın kısa vadede Rusya’nın petrol ihracatını ve gelirlerini etkilemesi muhtemel görünmüyor. AB’nin Rus petrolüne olan bağımlılığı daha ağır enerji yaptırımları uygulanması ihtimalini zayıflatıyor. Keza Birlik karar alıcıları ve bazı üye ülkeler enerji sektörü yaptırımlarını desteklerken petrolün yüzde 30’unu, doğal gazın ise yüzde 55’ini Rusya’dan ithal eden Almanya gibi ülkelerin bu yaptırımlara karşı çıktığı biliniyor.

Rus Petrolünün Önemi ve Yaptırımların Dünya Enerji Piyasalarına Muhtemel Etkileri

Rusya, ABD ve Suudi Arabistan’ın ardından en büyük 3. petrol üreticisi. Geçtiğimiz Ocak ayında ABD’nin petrol üretimi 17,6 milyon varil/gün iken Suudi Arabistan’ın 12 milyon varil/gün, Rusya’nın ise 11,3 milyon varil/gün idi. Bununla birlikte ülke, petrol ürünleri ihracatında ilk sırada, ham petrol ihracatında ise Suudi Arabistan’ın ardından 2. sırada yer alıyor. Günlük yaklaşık 3,5 milyon varil petrol tüketen Rusya’nın günlük petrol ihracatı 2021 Aralık’ta 7,8 milyon varil idi. Söz konusu ihracatın yüzde 64’ünü ham petrol oluştururken geri kalanını ise motorin, benzin, fuel oil ve jet yakıtı gibi petrol ürünleri oluşturmuştu.

Rusya petrol ihracatının yaklaşık yüzde 60’ını OECD Avrupa ülkelerine yapıyor. AB-27’nin en fazla petrol ithal ettiği ülke olan Rusya’nın toplam ithalattaki payı yüzde 25, hemen ardından gelen Norveç’in ise yüzde 10. Rusya’nın en fazla petrol ihraç ettiği ülke ise Çin; ihracatın yaklaşık yüzde 20’si Çin’e yapılıyor.

OECD Amerika ülkelerinin ise Rusya’dan ithal ettikleri petrol toplam petrol ithalatının yaklaşık yüzde 17’si. ABD, Kanada ve Meksika’nın ardından en fazla petrolü Rusya’dan ithal ediyor. Rusya’dan yaptığı alım ABD’nin petrol ithalatının yaklaşık yüzde 7’sini oluşturuyor. Rusya açısından bakıldığında ise ABD’ye yapılan petrol ihracatının toplam petrol ihracatının yüzde 1’ini oluşturduğu görülüyor. Petrol yaptırımlarını destekleme kararı alan İngiltere’nin ithalatında Rusya’dan ithal edilen petrolün payı yaklaşık yüzde 10 iken Rusya’nın petrol ihracatında İngiltere’nin payı ise yüzde 1’den de az. Bu noktada ABD ve İngiltere’nin Rusya’dan yaptıkları petrol alımlarını durdurmasının ne kendileri ne de Rusya için çok zorlayıcı sonuçlar doğurmayacağı fikrine ulaşılabilirdi. Ancak piyasaların küreselleşmiş yapısı bunun aksine işaret ediyor.

Halihazırda Kovid-19 sonrası artan talep nedeniyle 2021’in son çeyreğinden itibaren yükselişe geçen enerji fiyatları savaşın başlamasının ardından daha sert artıyor. Petrol fiyatları 2014’ten bu yana ilk kez 130 dolara çıktı. Avrupa’nın en yüksek derinlikli doğal gaz piyasası TTF’te 300 Euro ile tüm zamanların en yüksek seviyesi gözlemlendi. Benzer şekilde kömür fiyatları da 300 dolar ile rekor tazeledi. Bu durum dünya genelinde elektrik, ısınma ve akaryakıt maliyetlerini artırırken pek çok sektörde de fiyat yükselişine neden oluyor. Örneğin, ABD’de 1 ay kadar önce ortalama 3 dolar seviyesinde olan 1 galon benzinin fiyatı bugün 4,5 dolara yaklaşmış durumda. Türkiye’de de artan enerji fiyatlarının da etkisiyle elektrik, doğal gaz ve akaryakıt fiyatlarında artış gözlemleniyor.

Savaşın ne kadar süreceğini kestirmek zor iken kalıcı ateşkes sağlanması halinde yaptırımların, en azından enerji sektörüne uygulananların kaldırılması muhtemel görünüyor. Zira ne sanayicilerin ne de nihai tüketicilerin uzun süre yüksek fiyatlarla mücadele etmesi olası görünmüyor. Çok sayıda ülkede hane tüketicileri faturalarını ödemekte güçlük çekerken tedarik zincirlerinde de ciddi sorunlar yaşanıyor. Daha savaş başlamadan Avrupa’da artan gaz fiyatları nedeniyle çok sayıda şirket iflas etmişken yüksek fiyatların uzun süre devam etmesinin iflasları daha da artırması kaçınılmaz. Son olarak artan fiyatların enflasyon üzerinde itici güç oluşturduğunu ve halk arasında rahatsızlığa neden olduğunu da unutmamak gerek. Bu durum ABD ve Fransa gibi seçimlerin yaklaştığı ülkelerde iktidar partilerinin oy kaybı endişesine neden oluyor.

Rus Petrolünün Yokluğundan Doğacak Açık Nasıl Kapatılacak?

Ağırlıklı olarak orta ve doğu Avrupa’da ve Akdeniz ülkelerinde tüketilen Rus petrolleri kalite açısından Ortadoğu petrollerine benziyor. İran, Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkelerde üretilen petrollerle benzeşen piyasalardan çekilmesi muhtemel Rus petrolünün bahsi geçen ülkelerin üretimlerini artırması ile ikame edilebileceği düşünülüyor. Başkan Biden’ın yaptırım kararını açıklamadan önce IEA ve çok sayıda ülke ile koordineli bir şekilde Stratejik Petrol Rezervi’nden 60 milyon varil petrolü piyasaya sürme kararı alması da piyasalarda oluşması muhtemel şokun etkisini azaltmak içindi. Kısa süreli etki yaratması beklenen kararın geçici bir çözüm üretmesi nedeniyle fiyatlar üzerinde pek etkili olduğu söylenemez.

Biden yönetiminin Suudi Arabistan ve BAE liderlerinden üretimi artırmaları talebinde bulunmak istediği de biliniyor. Ancak görüşmenin sağlanamadığı iddia ediliyor. 2016 yılından bu yana süren OPEC+ ittifakının en büyük üreticilerinden olan Rusya’nın örgüt üyeleri tarafından savaşın başından bu yana yaptırım kararlarında çekimser davranarak veya aksi oy kullanarak yalnız bırakılmadığı biliniyor. BAE ve Irak’tan üretimin artırılabileceği yönünde bireysel açıklamalar da geliyor. Son olarak 9 Mart tarihinde BAE’den gelen üretimin artırılabileceği ve OPEC’in bunun için teşvik edilebileceği iddiası 130 dolar seviyesindeki Brent petrol fiyatlarının 105 dolara dek gerilemesinde etkili oldu. Ancak açıklamayı BAE Petrol Bakanının OPEC+ ittifakının üretim planına sadık kalınacağı beyanı takip etti. Bu noktada OPEC içerisinde bir mutabakata varılamadığı açıkça görülüyor. Dahası, ülkelerin ek üretim kapasitelerini kullanarak üretimlerini Rusya’nın yaklaşık 8 milyon varil/gün’lük ihracatını ikame edecek seviyede artırmaları zor görünüyor. ABD’nin görüştüğü Venezuela’nın geniş rezervlerine karşın hem üretim seviyesinin oldukça düşük olduğunu hem de müşterisinin az olduğunu da belirtmek gerek. Rusya’nın enerji piyasalarından izole edilmesinin etkisinin, İran’a uygulanan yaptırımların kaldırılması, Libya ve Irak’taki sorunların çözülmesi ve ivedilikle yatırım alarak yeniden küresel piyasalarda etkili birer oyuncu olmalarının sağlanması ile uzun vadede telafi edilebileceği söylenebilir.

[Sabah, 12 Mart 2022]

Etiketler: