Rus Propaganda Makinesi Nasıl Çalışıyor?

Türkiye yeni bir Rus propagandası ile karşı karşıya. 2015'te Rus uçağının düşürülmesinden sonra uygulamaya sokulan bu kara propaganda birkaç haftadır dozunu yükselterek yeniden sahneye sürülmüş.

Türkiye yeni bir Rus propagandası ile karşı karşıya. 2015’te Rus uçağının düşürülmesinden sonra uygulamaya sokulan bu kara propaganda birkaç haftadır dozunu yükselterek yeniden sahneye sürülmüş. Devlet yetkilileri ve medya gerçeğin çarpıtılabilmesi için söylem üretme yarışında. Bunun nasıl yapıldığını detaylandıracağım fakat öncesinde İdlib’de neler yaşandığına dair ve Batı kamuoyu için birkaç cümle kurmakta fayda var.

Dünya seyrediyor

Türkiye, 27 Şubat Perşembe günü İdlib’deki hava saldırısında 33 askerini şehit verdi. Yaralı askerlerimizin tedavisi ise devam ediyor. Hava saldırısının yapılma biçimi, kullanılan mühimmat ve teknoloji bu saldırının Rusya tarafından yapıldığını gösteriyor. Rusya Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada da bu gerçek dolaylı olarak söyleniyor. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ise askerlerimizin konum ve koordinatlarının bildirilmiş olmasına rağmen vurulduğunu, hatta yaralıları almaya giden ambulansların da hedef alındığını belirtti. Yani ortada sonuçları bakımından da planlanmış bir eylem var. Askerlerimizin Esed rejimi tarafından değil Rusya tarafından şehit edildiği noktasında toplumda yaygın bir inanç var. Çünkü Suriye sahasına bakıldığında Esed rejiminin yok hükmünde olduğunu ve iplerin tümüyle Rusya’nın kontrolünde olduğunu görmek zor değil.

Bununla birlikte Türkiye’nin resmi söylemi doğrudan Rusya’nın adını zikretmeden Esed rejimi bağlamında tasarlanmış. Sürece ve saldırıya bu çerçevede yaklaşılıyor. Şu anda söylemin bu doğrultuda kurulması bundan sonra da aynı söylemin devam edeceği anlamına gelmiyor kuşkusuz. Bunun en önemli gerekçesi sahada var olan belirleyici aktörün Rusya olması ve İdlib’de öyle veya böyle bir çözüme ulaşılabilecekse bunun Moskova yönetimiyle sağlanabilecek bir uzlaşıdan geçtiğinin düşünülmesi. Bu yüzden Türkiye bir taraftan dengeli bir söylem kullanırken diğer taraftan Rusya’ya gerekli mesajlarını da veriyor.

Çünkü başta ABD olmak üzere AB ve NATO’nun en başından beri İdlib’deki insanlık dramına bakışı belli. Bir tiyatroyu izler gibi seyrediyorlar katliamı.

Her gün haber ajansları tarafından servis edilen fotoğraflarda yer alan yanmış, yaralanmış, parçalanmış çocuk ve kadın bedenleri onlar için anlamını kaybetmiş durumda. Öldürülen ve cesetleri parçalananların insan olduğu konusunda kamuoyuna yansımış bir duyarlılık yok. Batı kamuoyu medyası, sivil toplumu ve düşünce kuruluşlarıyla tümüyle olmasa bile bir miktar harekete geçmiş olsaydı Rusya ve desteklediği Esed rejimi elini kolunu sallayarak İdlib’deki sivilleri öldüremezdi. Fakat Batı sessiz kalmayı tercih etmiş görünüyor.

Benzer mesajlar aslında dünya kamuoyuna da veriliyor. Perşembe gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığında yapılan Güvenlik Kurulu toplantısı esnasında İletişim Başkanı Fahrettin Altun tarafından yapılan açıklamadaki “soykırım, Bosna ve Ruanda” kelimelerinin zikredilmesi önemliydi. Dünyaya –elini kıpırdatmadığı sürece– Suriye’de öldürülen 1 milyon insanın dışında yeni bir soykırımın daha yaklaşmakta olduğunu haber veren çok yerinde bir yaklaşımdı bu.

Kirli propaganda 

Ruslar ise Batı’nın aksine sadece silah gücünü değil aynı zamanda küresel kamuoyunu yönlendirecek şekilde propaganda gücünü de kullanıyor. Lenin ve Stalin’den bu yana etkin şekilde kullanılan Rus propaganda makinesi aynı minvalde yoluna devam ediyor. Propagandanın özünde ise gerçeğin çarpıtılması ve yok sayılması var. Bu yönüyle Rus propagandası tek taraflı, tek bir teze dayanan ve karşı tarafın tüm tezlerini görmezden gelen bir yaklaşıma sahip. 

Son yıllarda Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerde gösterdiği bütün esnekliğe ve opsiyonlara rağmen Rusya tarafından sahada uygulanan politika bunların göz ardı edildiğini gösteriyor. İdlib’de Rusya’nın hava saldırısında 33 askerimizin şehit edilmesi sürecinde de Moskova aynı yaklaşımını sürdürüyor. Daha doğrusu bu yaklaşım biçimi Türkiye’nin İdlib kaynaklı ortaya çıkan güvenlik risklerini asgari seviyeye indirebilmek için Esed rejimine karşı başlattığı sınırlı askeri önlemlerin başlamasından beri devam ediyor. Bu süreçte Türkiye 50 vatan evladını şehit vermiş durumda.

Rusya’dan yapılan açıklamalarda ise tek boyutlu, soğuk ve dışlayıcı tutum kendini tekrar ediyor. Sürece bakıldığında bu açıklamaların genellikle Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov ve Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zaharova’dan geldiği görülüyor. Rus medyası da hem içerideki yayınlarında hem de Arapça, İngilizce ve Türkçe yayın yapan kanallarında bir adım da ileri giderek Türkiye karşıtlığını körükleme çabasında. Kullandıkları söylem yayılmacı Rus politikasının hedefleriyle uyumlu. Ağırlıklı olarak Sputnik ve Russian Today aracılığı ile servis edilen haberlerde Türkiye ile radikal unsurlar arasında bağ kurma çabası ön planda. Bu noktadan hareket edilerek hem Rusya’nın saldırıları meşrulaştırılmaya çalışılıyor hem de dünya kamuoyuna teröristlerle mücadele edildiği yönünde bir mesaj veriliyor. 

Türk askerlerinin görüntüleri

Rusların ikinci propaganda aracını ise İHA ile çektikleri görüntülerin servis edilmesi oluşturuyor. Rusya, Suriye hava sahasını kapattığı için Türkiye hava unsurlarını kullanamıyor. Bununla birlikte Rusya tarafı egemenliği altındaki Suriye hava sahasını istediği şekilde kullanabilme imkanına sahip.

Bunu değerlendiren Putin yönetimi, Türkiye’nin bölgeye gönderdiği askeri konvoyların havadan çekilmiş görüntülerini kamuoyuyla paylaşıyor. Bunun temel amaçlarından birini “vurabiliriz” bağlamındaki tehdit dilinin karşı tarafa yönelik kullanılmasıdır. Ayrıca vurulan ve şehit verdiğimiz konvoy görüntülerini de paylaştı Rusya. O görüntülerde hasar almış Türk tank ve askeri araçları görülüyor. Rusya, bunu yaparken Esed rejimini de aracı olarak kullanıyor. Genellikle görüntüler Esed tarafına paylaştırılarak Şam yönetimi konusunda “meşru bir yönetim” algısı oluşturulma amacı güdülüyor.

Siviller öldürülmüyor yalanı

Kirli propagandanın en önemli özelliği gerçeğin göz göre göre inkar edilmesi ve tam aksine bir iddianın kamuoyuna sunulmasıdır. Rus yetkililer tarafından yoğun şekilde kullanılan “Siviller öldürülmüyor ve siviller rejimin kontrol ettiği bölgelere geçiyor” ifadeleri kara propagandanın en zirve noktası olarak değerlendirilebilir. Çünkü rejim adına çatışan İranlı Şii milisler yakaladıkları tüm sivilleri öldürdükleri gibi mezarlıkları da yok ediyorlar. Bölgede demografik bir değişim mühendisliği tüm yönleriyle uygulanma çabasında. Rusya’nın desteklediği Şii milisler Sünnilerin Suriye dışına itilmesi için her türlü vahşiliği uyguluyor. Böylesine net bir tablo varken Rus yetkililerin tüm basın toplantılarında benzer cümleleri kullanmaları elbette askeri güce dayalı bir hoyratlığın ürünüdür.

Dolayısıyla bir tarafta Rusların kara propagandası devam ederken diğer tarafta küresel kamuoyunu insanlık adına harekete geçirebilecek farklı merkezlerde bir sessizlik hakim. Bu tutum devam ettiği sürece hem dünya Rus propaganda makinesinin ürettiği yalanlara maruz kalmaya devam edecek hem de Ruslar bu sessizlikten aldıkları güçle at koşturabilecekleri yeni mekanlar aramaya daha büyük bir cüretle devam edecek.

[Sabah, 29 Şubat 2020]

Etiketler: