İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi (Fotoğraf: Fatemeh Bahrami / AA )

Reisi Döneminde İran-AB İlişkilerini Ne Bekliyor?

Cumhurbaşkanı seçildikten hemen sonra Reisi'nin Batı'ya yönelik verdiği soğuk mesajlardan hareketle, öncelikle İran-ABD ilişkilerinde bir yumuşama beklenmiyor.

Cumhurbaşkanı seçildikten hemen sonra Reisi’nin Batı’ya yönelik verdiği soğuk mesajlardan hareketle, öncelikle İran-ABD ilişkilerinde bir yumuşama beklenmiyor. ABD’nin İran’a yönelik politikası değişmedikçe, AB’nin İran’la ilişkilerinde yeni bir sayfa açması zor görünüyor. Buna rağmen AB ve üye ülkeler, Viyana görüşmelerinde atacakları adımlarla ABD ve İran arasındaki arabuluculuk faaliyetlerine devam edeceklerdir. İran-AB ticaret hacmi 2016’da 14 milyar avroya ve 2017’de 21 milyar avroya yaklaşmıştır. Buna karşın Trump’ın KOEP’ten çekilme kararı alması üzerine, ticaret hacmi bu sefer hızla gerilemeye başlamış ve 2018’de 18 milyar avroya ve 2019 yılında 5 milyar avroya düşmüştür. Mevcut durum itibariyle arabuluculuk faaliyetlerinin olumlu sonuç vermesi beklenmese de İran üzerindeki yaptırımların bir ölçüde azaltılması, AB üyesi ülkeler için en öncelikli konu olacaktır.

İran’ın yeni Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, 5 Ağustos’ta mecliste yapılan yemin töreniyle göreve başladı. Selefi reform yanlısı Hasan Ruhani’nin aksine siyasi açıdan muhafazakar kanadı temsil eden Reisi, seçimlerden hemen sonra yaptığı ilk açıklamada, dış politikada önceliğinin İran’ın komşu ülkelerle ilişkilerini düzeltmek olacağını belirtti. Reisi bu açıklamasında ayrıca ABD’nin 2015 nükleer anlaşmasına uymamasını ve Avrupa Birliği’nin (AB) İran’a verdiği sözleri tutmamasını eleştirerek, Batı ile ilişkilerin olası seyrine dair tavrını koymuş oldu. Bu eksende, İran’da yeni yönetimin göreve başlamasıyla birlikte İran-AB ilişkilerinin nasıl bir yöne evirileceği merak edilir hale geldi. Bunun için İran-AB ilişkilerinde yakın dönemde yaşananlarla bağlantı kurarak, ikili ilişkilerin olası seyrine dair bazı çıkarımlar yapılabilir.

İran’ın gerek kurumsal olarak AB gerekse üye ülkeler ile ilişkilerindeki belirleyici aktör ABD olduğu için bu ülkenin, Avrupalı ortaklarıyla ilişkilerinin gelişmesi bugüne kadar Washington’ın tahakkümü altında kalmıştır. Nitekim AB ve üye ülkeler İran’la ilişkilerine yön verirken, muhakkak surette Washington’dan gelen sinyalleri dikkate almışlar ve ABD’nin İran politikasına uyumlu hareket etmeye çalışmışlardır. 1979’da gerçekleşen devrimden beri İranlı siyasetçilerle aynı karede poz vermekten bile çekinen Avrupalı liderler, bu ülkeyle ilişkiler özelinde ABD ile karşı karşıya gelmekten imtina etmişlerdir.

Yaptırımlar ve tepkiler

Öte yandan ABD’de Demokrat Başkan Barack Obama’nın İran’ı siyasi açıdan masaya çekip uluslararası sistem içerisinde denetlenebilir ve kontrol edilebilir bir aktör haline getirmek amacıyla attığı adımların, Ruhani yönetiminde karşılık bulması üzerine yeni bir dönem başlamıştır. 2015’te İran ve P5+1 ülkeleri arasında imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) bu dönemin en önemli çıktısı olmuştur. İran’ın nükleer programını askıya alması karşılığında, uzun zamandır uygulanan yaptırımları kaldırmayı öngören bu anlaşmanın imzalanmasında, AB’nin ve üç büyük üye ülkenin (Fransa, İngiltere ve Almanya) çabaları önemli rol oynamıştır. Ancak Obama’nın selefi Cumhuriyetçi Donald Trump, İran’la varılan anlaşmanın yetersiz olduğunu gerekçe göstererek, 2018’de KOEP’ten çekilme kararı almış ve yaptırımları yeniden uygulamaya başlamıştır. Bunun üzerine İran da 2015’te imzalanan nükleer anlaşmanın taahhütlerine uymayacağını açıklamıştır.

Trump yönetiminin KOEP’ten çekilme kararı, anlaşmaya taraf olan diğer aktörlerin tepkisini çekmiştir. Bu aktörler arasında yer alan AB ve üye ülkeler de yaptırımların yeniden uygulanması kararına sert tepki göstermişlerdir. AB’nin tepe yönetimi ile ön plandaki üye ülkelerin liderleri, nükleer anlaşmaya bağlı kalacaklarını açıklayarak, transatlantik ilişkilerde daha önce görülmedik bir şekilde ABD’ye karşı ortak duruş sergilemişlerdir. ABD ile en yakın ilişkilere sahip Avrupa ülkesi İngiltere bile bu kararı reddettiğini ve İran’la ticari ilişkilerine devam edeceğini açıklamıştır. Bu kapsamda AB Komisyonu, Avrupalı şirketlerin İran’daki ticari faaliyetlerinin devam edebilmesi amacıyla, Engelleme Mevzuatı (The Blocking Statute) ve Özel Amaçlı Mekanizma (Special Purpose Vehicle) gibi farklı mekanizmaları gündeme getirmiştir. Bunun yanında ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlardan AB merkezli yatırımcıların etkilenmemesi ve bu ülkeyle ticari ilişkilerde yakalanan ivmenin sürdürülebilmesi için Almanya, Fransa ve İngiltere tarafından “Ticareti Destekleme Enstrümanı” (INSTEX) adı verilen bir mekanizma 2019’da hayata geçirilmiştir. Buna rağmen aradan geçen süre zarfında ABD’nin İran’a yönelik politikasını sertleştirmesi neticesinde, AB ve üye ülkelerin ortaya koydukları duruşun devamı gelmemiştir. Nitekim İran siyasi elitlerinin AB ve üye ülkelere yönelik sitem dolu açıklamalarında, bu gerçekliğin önemli bir yeri vardır.

Diplomatik çabalar

Trump’ın tek taraflı çekilme kararının ardından KOEP’in paydaşları, anlaşmanın devam etmesi için yeni bir diplomatik girişime öncülük ettiler. İlk kez 2019’da Viyana’da yapılan ve halihazırda AB Dış İlişkiler Servisi Genel Sekreter Yardımcısı Enrique Mora’nın başkanlığını yaptığı görüşmelere, mevcut Amerikan yönetimi henüz dahil olmamıştır. Bunun yanı sıra Reisi, göreve geldikten sonra İran’ın balistik füze programına ve uranyum zenginleştirme çalışmalarına devam edeceğini açıkladı. Bundan ötürü ABD’nin yakın zamanda KOEP’e geri dönmesi beklenmiyor. ABD anlaşmaya geri dönmek istese bile İran, geçen süre zarfında güven kaybı yaşadığı için kolay kolay masaya oturmayacaktır. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte İran-ABD ilişkilerinde yeni bir yumuşama dönemi beklenmediği için İran’ın, Avrupa’yla ilişkilerinde de pozitif ajandaya dayalı yeni bir dönemin başlaması mümkün gözükmüyor. Buna rağmen KOEP’in yeniden yürürlüğe girmesi amacıyla, AB’nin ve üye ülkelerin Viyana’daki diplomatik çabaları devam edecektir.

Ticaret hacmi geriliyor

ABD’nin yaptırımlarından ötürü AB ve üye ülkelerin, İran’la ticari ilişkilerini yeteri kadar geliştiremediklerini de belirtmek gerekiyor. Öyle ki uluslararası yaptırımlar nedeniyle, bir bütün halinde AB ülkeleri ve İran arasındaki ticaret hacmi 2015’e kadar 7,5 milyar avro gibi oldukça düşük bir seviyede kalmıştır. Ancak 2015’te imzalanan KOEP sayesinde ticaret hacmi hızla artmaya başlamıştır. Anlaşma neticesinde, İran-AB ticaret hacmi sırasıyla 2016’da 14 milyar avroya ve 2017’de 21 milyar avroya yaklaşmıştır. Buna karşın Trump’ın KOEP’ten çekilme kararı alması üzerine, ticaret hacmi bu sefer hızla gerilemeye başlamış ve sırasıyla 2018’de 18 milyar avroya ve 2019 yılında 5 milyar avroya düşmüştür. Buradan hareketle İran üzerindeki yaptırımların kaldırılmasını öngören KOEP ya da benzeri bir düzenleme yürürlüğe girene kadar, İran-AB ticari ilişkilerindeki düşük seviye devam edecektir. Dolayısıyla bu durumu tersine çevirmek için AB ve üye ülkelerin, önümüzdeki süreçte Biden hükümetini baskılaması bekleniyor.

Viyana görüşmeleri

Sonuç itibariyle cumhurbaşkanı seçildikten hemen sonra Reisi’nin Batı’ya yönelik verdiği soğuk mesajlardan hareketle, öncelikle İran-ABD ilişkilerinde bir yumuşama beklenmiyor. Buna paralel olarak ABD’nin İran politikasına uyumlu hareket etmek zorunda olan AB’nin ve üye ülkelerin de İran’la ilişkilerinde yumuşama beklenmiyor. Haliyle ABD’nin İran’a yönelik politikası değişmedikçe, AB’nin İran’la ilişkilerinde yeni bir sayfa açması zor görünüyor. Buna rağmen AB ve üye ülkeler, Viyana görüşmelerinde atacakları adımlarla ABD ve İran arasındaki arabuluculuk faaliyetlerine devam edeceklerdir. Mevcut durum itibariyle arabuluculuk faaliyetlerinin olumlu sonuç vermesi beklenmese de İran üzerindeki yaptırımların bir ölçüde azaltılması, AB üyesi ülkeler için en öncelikli konu olacaktır.

[Star, 20 Ağustos 2021]

Etiketler: