Ortadoğu’da ABD-İran Gerilimi

Washington’ın Ortadoğu bölgesine yönelik “çift sütunlu” politikasının sütunlardan birini oluşturan İran, 1979 İslam Devrimi ile birlikte müttefiklikten ABD ile sürekli çekişen bir ülke konumuna gelmiştir. Bu doğrultuda Tahran’ın devrimle birlikte geliştirdiği argümanlar Washington’ın bölgedeki misyonu ve çıkarlarıyla ciddi anlamda çatışmaktadır. İran devrimle birlikte “Ne Doğu ne de Batı, İslam Cumhuriyeti” sloganıyla dönemin iki blokunu da reddederek “Bağlantısızlar” hareketine katılmıştır. Ancak son dönemlerde İran, artan Batı baskısıyla birlikte “Doğu’ya Bakış” söylemini geliştirerek Rusya ve Çin’e yakın politikalar izlemektedir. Bu politikalar doğrultusunda Tahran’ın Moskova ile ilişkileri askeri iş birliklere yöneldiği için ABD ile İran arasında bir gerilim unsuru olarak değerlendirilmektedir.

Washington’ın Ortadoğu bölgesine yönelik “çift sütunlu” politikasının sütunlardan birini oluşturan İran, 1979 İslam Devrimi ile birlikte müttefiklikten ABD ile sürekli çekişen bir ülke konumuna gelmiştir. Bu doğrultuda Tahran’ın devrimle birlikte geliştirdiği argümanlar Washington’ın bölgedeki misyonu ve çıkarlarıyla ciddi anlamda çatışmaktadır. İran devrimle birlikte “Ne Doğu ne de Batı, İslam Cumhuriyeti” sloganıyla dönemin iki blokunu da reddederek “Bağlantısızlar” hareketine katılmıştır. Ancak son dönemlerde İran, artan Batı baskısıyla birlikte “Doğu’ya Bakış” söylemini geliştirerek Rusya ve Çin’e yakın politikalar izlemektedir. Bu politikalar doğrultusunda Tahran’ın Moskova ile ilişkileri askeri iş birliklere yöneldiği için ABD ile İran arasında bir gerilim unsuru olarak değerlendirilmektedir.

İran’ın devrimle birlikte geliştirdiği diğer bir argüman ise İsrail karşıtlığı söylemleridir. Bu hususta ABD “büyük şeytan” ve İsrail de “küçük şeytan” olarak tanımlanırken İsrail’in ortadan kaldırılmasına yönelik söylemler İran devrim rehberlerinin (Humeyni ve Hamaney) konuşmalarında sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Nitekim İran, geliştirdiği balistik füzelerinin nihai menzilinin temel ölçütü olarak İsrail’e olan mesafeyi belirlemekte ve bunu açıkça ifade etmektedir. Diğer yandan ise ABD’nin bölgedeki en önemli misyonlarından birini İsrail’in güvenliği oluşturmaktadır. Bu nedenle İran nükleer programı, füze programı ve vekil güçleri Washington-Tahran hattında gerilim unsurları olarak değerlendirilmektedir. Bu raporda bahsi geçen unsurlar detaylı bir biçimde incelenmiştir. Diğer unsurlardan farklı olarak İran’ın vekil güçlerini ABD’ye yönelik bir misilleme unsuru olarak değerlendirmek mümkündür. Zira İran bir taraftan ABD’nin bölgedeki üsleriyle kendini çevrelemiş hissederken diğer taraftan ise ABD’nin koruması altındaki İsrail’i bölgedeki vekil güçleriyle çevrelemiş durumdadır.

Çalışmayı incelemek için burayı tıklayın.

Etiketler: