Rusya’nın Suriye’ye müdahalesinin Akdeniz ve OrtadoÄŸu’daki stratejik varlığını pekiÅŸtirmeyi ve geniÅŸletmeyi amaçlayan bir hamle olduÄŸu açık. Rusya Arap baharının başından beri otokratik rejimlere baÅŸkaldırılara mesafeli durmayı tercih etmiÅŸti. BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi’nde verdiÄŸi oyla Libya’da Batı’nın müdahalesine giden yolu açan Rusya, umduÄŸu gibi petrol fiyatlarının artmasıyla görece kazanımlar saÄŸlamıştı. Batı’nın Libya’da muhtemelen bir bataklığa saplanacağını hesaplayan Rusya, bu hesabı tutmayınca Libya müdahalesinin hukuksuz olduÄŸunu söyleyerek geriye dönük olarak eleÅŸtirmeye baÅŸladı. Amerika’nın Güvenlik Konseyi kararını rejim deÄŸiÅŸikliÄŸi için manipüle ettiÄŸini iddia eden Rusya’nın bundan sonra Batı yanlısı rejim deÄŸiÅŸikliÄŸine rıza göstermeyen ve otokratik rejimlerin yanında duran tavrının netleÅŸtiÄŸini gördük. Bu anlamda Rusya Arap Baharı süreciyle baÅŸlayan ayaklanmalarda karşı-devrimin tarafında yer alarak eski rejimlerin destekçisi oldu. Rusya en son Suriye’ye yaptığı müdahaleyle bir yandan bölgesel stratejik hedefleri için zemin kazanırken bir yandan da rejim deÄŸiÅŸikliÄŸi dalgasını kırarak otokratik rejimlerin bekasını saÄŸlamayı hedefliyor.
Arap Baharı Suriye’ye geldiÄŸinde, Putin Suriye’yi Batı’ya yar etmemeye karar vermiÅŸti. Aynı zamanda başından beri Suriye konusunda ABD’yle pazarlığa açık kapı bırakan Rusya, baÅŸkan Obama’nın Suriye için ciddi bir pazarlığa yanaÅŸmaması sonucu Suriye’de çözümü imkansız kılan adımlar attı. Bu ÅŸekilde Rusya hem Esad rejiminin devamını saÄŸladı hem de OrtadoÄŸu’da bensiz oyun oynayamazsınız mesajını vermeye devam etti. BM Güvenlik Konseyi’nden Esad rejimi aleyhine herhangi bir karar çıkmasını engelleyen Rusya, Amerika’nın ciddileÅŸtiÄŸi dönemlerde esneklik göstererek Batı’nın ortak bir tavır almasını zorlaÅŸtırdı. ÖrneÄŸin, Obama’nın Esad rejimini kimyasal silah kullandığı için cezalandırma kararı alması sonrasında Putin Esad rejimini kimyasal silahlardan vazgeçen anlaÅŸmaya zorladı. Bu ÅŸekilde zaten Suriye’ye girmek istemeyen Obama’ya bir can simidi atarak Esad’ı kimyasal anlaÅŸmanın tarafı olarak meÅŸrulaÅŸtırdı. Zira anlaÅŸmanın baÅŸarıyla uygulanabilmesi için en az bir sene rejimin yerinde kalması gerekiyordu.
SURÄ°YE VE ÇIKAR HESAPLARI
Obama yönetimi Suriye’de hayati bir Amerikan çıkarı görmediÄŸi ve Irak ve Afganistan iÅŸgalleri sonrası yeni bir OrtadoÄŸu savaşına girmekten kaçındığı için Suriye’den uzak durdu. Suriye’yi herhangi bir iç savaÅŸ olarak görüp sadece IŞİD’le mücadeleyi önceleyen Obama’yla Suriye’yi jeopolitik bir mücadelenin zemini olarak gören Putin arasında bir anlaÅŸma zemini oluÅŸmadı. ABD BaÅŸkanı Obama’nın Rusya’yla adeta dalga geçen açıklamalarının temelinde Suriye’yi Rusya’yla jeopolitik bir mücadelenin sahası olarak görmek istememesi yatıyor. Rusya’nın Ukrayna müdahalesi sonrası ekonomik kayıplarına vurgu yapan Obama, Rusya’nın OrtadoÄŸu’daki stratejik kazanımlarının da Sünni güçler tarafından reddedileceÄŸi tezini öne sürdü. BaÅŸkanın bu tezleri öne sürmesi, Suriye’de hayati bir Amerikan çıkarı olduÄŸunu düÅŸünmemesi ve iç savaşın bitirilmesi için Amerika’nın sorumluluk almasını gerekli görmemesine dayanıyor. Ancak bu tavrını Obama yönetiminin Suriye politikasının olmayışının itirafı olarak da okumak mümkün. Amerikan dış politika stratejistlerinin ağır toplarından Brzezinski Amerika’nın ‘stratejik cesaret’ göstermesi ve Rusya’ya askeri olarak karşılık vermeye hazır olması gerektiÄŸini savunuyor. Yönetimle dış politika uzmanları arasındaki bu farklılıklar, Obama yönetiminin bölgedeki geliÅŸmeleri aslında kendi istediÄŸi gibi okumaya ve Rusya’nın stratejik kazanımlarını küçük görmeye meylettiÄŸine iÅŸaret ediyor.
Obama yönetimi öteden beri Suriye meselesinin çözümünde kendini birincil düzeyde sorumlu hissetmedi. Amerikan askerlerinin Irak’tan çekilmesi sonrası ülkenin yeniden istikrarsızlığa sürüklenmesini baÅŸkanlık mirası açısından önceleyen Obama, Suriye meselesinde bölgesel aktörlerin risk ve maliyetleri yüklenmesi gerektiÄŸini savundu. Bu ÅŸekilde Amerikan müdahalesini imkansız kılan baÅŸkan, Türkiye gibi müttefikleriyle attığı eÄŸit-donat ve güvenli bölge gibi adımlarda iÅŸtahsız davranırken, PYD gibi etkin addettiÄŸi aktörleri desteklemekten çekinmedi. Suriye meselesinin bütüncül bir politikayla çözümü konusunda siyasi ve askeri yatırım yapmaktan ve risk almaktan kaçınan Obama yönetimi, meseleyi IŞİD’le mücadeleye indirgedi. IŞİD’le mücadele eden güçlerin desteklenmesi ve iÅŸbirliÄŸi yapılması, ne Irak ne de Suriye’de siyasi bir çözüme hizmet etti aslında. Obama yönetimi iç kamuoyu ve Kongre’nin baskısı altında bir ÅŸekilde bir ÅŸeyler yaptığını ve sonuç aldığını göstermek zorunda olduÄŸu için PYD gibi grupları destekleyip IŞİD’e karşı mesafe alındığı algısını yaratmaya çalışıyor ancak bunda pek baÅŸarılı olduÄŸu da söylenemez.
HER KAPIYI AÇAN IŞİD
Rusya’nın Suriye’ye müdahale bahanesi olarak IŞİD’i göstermesi, aslında kimyasal silah kullanımı sonrasında olduÄŸu gibi Obama yönetimini rahatlatmaya dönük bir adım. Klasik anti-Rus dış politika ÅŸahinlerinin Rusya’nın stratejik kazanımlarından ve NATO’nun etkisizliÄŸinden endiÅŸe etmeleri karşısında, Obama yönetimi Rusya’nın IŞİD’le mücadeleye katkıda bulunabileceÄŸi tezine açık kapı bırakıyor. Bu anlamda Putin’in hamlesi zamanlama ve retorik meÅŸruiyet açısından iyi paketlenmiÅŸ bir adım olarak öne çıkıyor. Putin bir yandan CIA’in eÄŸittiÄŸi muhalifleri hedef alarak ve Türkiye’nin hava sahasını ihlal ederek Amerika NATO’ya meydan okurken bir yandan da IŞİD hedeflerini göstermelik de olsa vurarak meÅŸruiyet saÄŸlayıp Amerika’yla ortak zemin için açık kapı bırakmış oluyor. Obama yönetiminin Suriye politikasının olmaması ve Suriye’yi IŞİD’e indirgemiÅŸ olması Putin’in Suriye üzerinden OrtadoÄŸu siyasetini ÅŸekillendirme amacına yardımcı olan bir durum yaratıyor.
Obama yönetimi Rusya’nın hem Esad’ı saÄŸlamlaÅŸtırmasına hem de Akdeniz’de askeri varlığını artırmasına bir ÅŸekilde tahammül edecek gibi görünüyor. Obama yönetiminin -Ukrayna örneÄŸinde görüldüÄŸü gibi- Rusya’nın attığı adımlara misilleme yapma gibi bir derdi yok. Obama Ukrayna krizinde Avrupa’nın ortak bir tavır takınamamasını bahane ederek Rusya’nın ilerlemesini geri döndürmeye yönelik adımlar atmamış, ekonomik olarak cezalandırmakla yetinmiÅŸti. Bu politikanın dolaylı bir sonucu olarak NATO’nun askeri caydırıcılığında bir aşınma oluÅŸtu. Obama yönetimi Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi sonrasında NATO’yu mobilize etme sinyali vermedi. Türkiye’nin hava sahasının ihlal edilmesinde de görüldüÄŸü üzere, Putin NATO’nun sınırlarını zorlayıp bu ihlalleri normal hale getirerek NATO’nun caydırıcılığını kırmayı hedefliyor. NATO ÅŸu aÅŸamada Türkiye’ye retorik destek vermekle yetinecek gibi görünüyor. Bu da Türkiye’nin güvenliÄŸi açısından risk oluÅŸturacak bir aÅŸamaya gelebilir.
YENÄ° BAÅžKANI BEKLEMEK
Obama yönetiminin Suriye’de sadece IŞİD’e odaklanması ve bu baÄŸlamda PYD’ye destek vermesi Türkiye’yle iliÅŸkileri açısından risk oluÅŸturmaya devam ediyor. Bunun üzerine eÄŸit-donat programının baÅŸarısız olduÄŸunun ilan edilmesi ve dolayısıyla aslında güvenli bölge oluÅŸturma planından da ileride vazgeçebileceÄŸinin sinyallerini vermesi Türk-Amerikan iliÅŸkileri açısından problem teÅŸkil ediyor. Rusya’nın Esad’ı IŞİD karşıtı aktör olarak pazarlamasına ÅŸu aÅŸamada yanaÅŸmasa da, Amerikan yönetiminin Esad rejiminin devrilmesi sonrası doÄŸabilecek kaostan endiÅŸe duyduÄŸu da sır deÄŸil. Ä°leride Amerika’nın pozisyonunun Rusya’nın IŞİD’e karşı Esad’la iÅŸbirliÄŸi formülü doÄŸrultusunda deÄŸiÅŸip deÄŸiÅŸmeyeceÄŸini bekleyip görmemiz gerekecek.
Amerika’nın NATO içerisinde kendisinden beklenen liderliÄŸi göstermeyip Rusya’nın Suriye’de attığı adımlara karşılık vermemesi Rusya’ya alan açmakla kalmayıp iç savaşın son bulmasını da iyice zorlaÅŸtırıyor. Suriye’de Amerika’yla Rusya arasında bir ‘büyük pazarlık’ olmadan mesafe alınması neredeyse imkansız. Böyle bir pazarlık veya anlaÅŸma olsa ve bir ÅŸekilde bir geçiÅŸ hükümeti kurulsa da, IŞİD ve diÄŸer terörist grupların varlığı istikrarı tehdit etmeye devam edecek. Obama yönetimi oyunu Rusların istediÄŸi gibi oynamaya devam ederse, Esad rejiminin yerinde kalması pahasına IŞİD’e karşı sınırlı da olsa bir Rus-Amerikan iÅŸbirliÄŸi zemini oluÅŸabilir. Ancak bu Suriye iç savaşını bitirecek bir siyasi geçiÅŸ formülünü beraberinde getirmeyecektir ve Rusya’nın Akdeniz ve OrtadoÄŸu’daki varlığını giderek saÄŸlamlaÅŸtıracaktır. BaÅŸkan Obama’nın Rusya’yla jeopolitik bir çekiÅŸmeden ve Suriye’den uzak durması göz önünde bulundurulduÄŸunda, Amerika’nın hem NATO’nun caydırıcılığını artıracak adımlar atması hem de kapsamlı bir Suriye ve OrtadoÄŸu politikası geliÅŸtirmesi için bir sonraki baÅŸkanı beklememiz gerekecek. Bu süreçte Rusya’nın edindiÄŸi kazanımların yanına kar kalacağını kestirmek güç deÄŸil.
[Star Açık GörüÅŸ, 10 Ekim 2015]