Yunanistan’ın “Türkiye Ölçütü” Yaklaşımı

Türkiye ve Yunanistan arasında Kıbrıs, Ege ve Doğu Akdeniz’e dair çok sayıda sorunun neredeyse hiçbirisinin uzun yıllardır çözülememesi şaşırtıcı bulunması gereken bir durumdur. Uzun bir ortak geçmişe, ortak bazı kültürel değerlere, karadan ve denizden uzun sınırlara, dolayısıyla kaçınılmaz bir komşuluk ilişkisine sahip herhangi iki ülkenin onlarca sorununun neredeyse hiçbirisini altmış yıldan fazla bir süredir çözememiş olmalarının “kendine özgü” bazı nedenlere dayandığı daha ilk bakışta fark edilebilir.

Türkiye ve Yunanistan arasında Kıbrıs, Ege ve Doğu Akdeniz’e dair çok sayıda sorunun neredeyse hiçbirisinin uzun yıllardır çözülememesi şaşırtıcı bulunması gereken bir durumdur. Uzun bir ortak geçmişe, ortak bazı kültürel değerlere, karadan ve denizden uzun sınırlara, dolayısıyla kaçınılmaz bir komşuluk ilişkisine sahip herhangi iki ülkenin onlarca sorununun neredeyse hiçbirisini altmış yıldan fazla bir süredir çözememiş olmalarının “kendine özgü” bazı nedenlere dayandığı daha ilk bakışta fark edilebilir.

Ankara-Atina ilişkilerini anlamlandırabilmek ve bunun üzerinden sorunların çözümüne katkı sağlayabilmek için, Türk-Yunan sorunlarının sayıca çokluğu ve hiçbirisinin uzun süredir çözülememiş olmasının öznel nedenleri ve yansımaları üzerinde uzun uzadıya durulması büyük önem arz eder.

Esasen söz konusu öznel nedenler üzerinde duran çalışmalar, değerlendirmeler ve yorumlar da yapılmış ve yayımlanmıştır. Burada bu analizlerden çıkan çeşitli nedenler üzerinde bir bütün olarak durulmamakta ve son zamanlarda ön plana çıkan bir husus üzerinde bazı değerlendirmeler yapılmaktadır.

Yunanistan’ın “Türkiye Ölçütü”

Yunan halkının neredeyse her bir meseleye dair bakışının şekillenmesinde Türkiye’nin durum ve tutumlarının bir “ölçüt” olarak kabul edildiği görülmektedir. Türk halkının Yunanistan’a ve Yunanistan’ın tutumlarına karşı aynı bakış açısı ile bakmaması, bu unsurun Türkiye’de yeterince fark edilmesini ve anlaşılmasını engelliyor olabilir. Ancak söz konusu ölçüt Yunanistan’ın hemen her durumda Türkiye’ye karşı tavır oluşturma ihtiyacına binaen Türkiye’nin önüne çeşitli türden engeller çıkarmasına yol açmaktadır.

Yunanistan’da son bir yıldır genel seçime gidiş havası hakimdir. Söz konusu seçim ortamında Yunan kamuoyu açısından önemli birçok konu gündeme gelmiş ve tartışılmıştır. Bunların bir kısmı Yunanistan’ın kendi iç meseleleri olarak kabul edilebilir. Başbakan Miçotakis’in içlerinde eski Başbakan Andonis Samaras, Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Genelkurmay Başkanı Konstandinos Floros’un da bulunduğu çok sayıda önemli siyasetçi, bürokrat, gazeteci ve iş insanının telefonlarını dinletmesi, enerji, hayat pahalılığı ve son olarak 57 kişinin ölümüne yol açan büyük tren kazası faciası bunlar arasında sayılabilir.

Ancak bütün bunları neredeyse gölgede bırakan hususların tamamı Türkiye merkezli değerlendirilen dış politika konuları olmaktadır. Köklü Ege sorunlarına dair hükümetin seçim sürecinde attığı her adım ve yaptığı her açıklama, Türkiye’nin tutumları ölçüt alınarak şekillendirilmiştir. Seçim atmosferinde hükümet sık sık Ege’de kara sularının 12 mile çıkarılması talep ve baskıları ile karşı karşıya gelirken hiç olmazsa Girit Adası’nın kara sularının 12 mile çıkarılması yönünde baskılar görmüştür.

Başbakan Miçotakis ve Yunan Siyasetçiler | Kaynak: Vasilis S. Kanellis, “Οι κρίσιμες εκλογές της 21ης Μαΐου, το «χαρτί» του Οκτωβρίου, η «κουτσή πάπια» και οι ευρωεκλογές”, in.gr, 11 Nisan 2023, https://www.in.gr/2023/04/11/politics/politiki-grammateia/oi-krisimes-ekloges-tis-21is-maiou-xarti-tou-oktovriou-koutsi-papia-kai-oi-eyroekloges, (Erişim tarihi: 14 Nisan 2023).

Washington-Atina ilişkilerinde son üç yılda kaydedilen hızlı dönüşüm Ankara merkezli gelişmiş ve sadece “Türkiye tehdidi” algısı üzerinden dört yeni Amerikan askeri üssünün kurulmasına izin verilerek bazı üslerin genişletilmesine müsaade edilmiş ve yüklü miktarlarda silah alımı gerçekleşmiş ya da planlanmıştır. Silah alımları yalnızca ABD’den değil Fransa, Almanya ve İsrail gibi ülkelerden de yoğun bir şekilde yapılmaya başlanmıştır.

Bu hamlelerin tamamı Türkiye’ye karşı eylemler olarak planlanmıştır. Zira bu türden her adımda Türkiye’nin askeri olarak dengelenmesinden söz edilmektedir. Bütün bunlar yapılırken Türkiye’ye silah satışının önü de kesilmeye çalışılmıştır. Miçotakis Mayıs 2022’de Amerikan Kongresindeki konuşmasında Türkiye’ye F-16 satışının yapılmamasını neredeyse açıkça talep etmiştir.

Yunanistan’ın Türkiye’yi ölçüt kabul ettiği bir başka konu Rusya-Ukrayna savaşı olmuştur. Atina yönetimi savaşın başından itibaren bu savaşa dair tutumunu Ankara üzerinden oluşturmuştur. Yunanistan’ın savaşa dair açıklamalarında “Türkiye’nin Rusya ile aşırı yakın ilişki kurduğu”, “Türkiye’nin NATO müttefiki gibi davranmadığı” ve “Batı’ya ihanet ettiği” hatta Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı gibi bir saldırının Türkiye tarafından Yunanistan’a “planlandığı” ve Türkiye’nin Rusya gibi “saldırgan ve yayılmacı” olduğu söylemleri en ön plana çıkarılmıştır.

Yunanistan’da seçim sürecinde yine Türkiye ölçütü üzerinden ön plana çıkarılan bir başka husus partilerin Türkiye düşmanlığı yarışına girmesidir. Yunanistan eski başbakanı ve muhalefetteki SYRIZA ittifakının lideri Aleksis Çipras dahi son dönemde Ankara ile yaşanan gerginlikler bağlamında AB’den Türkiye’ye yaptırım uygulamasını talep etmiştir. Özellikle seçim sürecinde Yunan iç siyasetinde hükümet eleştirildiğinde eleştirenler Türkiye yanlısı olmakla suçlanmıştır. Bu durum Çipras tarafından “ne zaman (hükümete) eleştiri yapsak bizi Türkiye yanlısı olmakla” suçluyorlar şeklinde ifade edilmiştir.

Deneyimli bir Türk diplomatın da belirttiği gibi Türkiye’nin hangi ülke ya da ülkelerle ilişkileri bozulursa Yunanistan hemen o ülke ya da ülkelerle yakın temas kurup Türkiye’ye karşı yeni bir cephe ya da blok oluşturma çabasını girmektedir. ABD, İsrail, Mısır ve Fransa gibi ülkeler son yıllarda ön plana çıkan örnekler olmuştur.

Temas halinde olduğum bir grup Yunan meslektaşımın da vurguladığı gibi Yunanistan tarafından neredeyse bütün dünyayı Türkiye üzerinden okumak algısının bir yansıması olarak Yunanistan’daki genel seçimin tam tarihi dahi Türkiye’deki seçim tarihine göre belirlenmiştir. Yunan hükümeti öncelikle Türkiye’de seçim tarihinin (14 Mayıs) kesinleşmesini beklemiş ve Yunanistan’daki seçimlerin Türkiye seçimlerinden bir hafta sonrasında 21 Mayıs’ta yapılacağını duyurmuştur.

Son Gelişmeler ve Bazı Değerlendirmeler

Yakın zamanda Türkiye’deki depremlerden sonra Ankara-Atina ilişkilerinde belirgin bir yumuşama gözlemlenmektedir. 6 Şubat depremlerinin hemen akabinde Yunanistan arama kurtarma ekibi göndermiş, cumhurbaşkanı ve başbakan taziye ve destek telefonları açmışlar, Yunan dışişleri bakanı ve daha sonra savunma bakanı Türkiye’yi ziyaret etmişler, başbakan ve dışişleri bakanları düzeyinde sıcak mesajlar verilmeye devam edilmiştir.

Bunun karşılığında da Türkiye cumhurbaşkanı ve dışişleri bakanı düzeyinde benzeri sıcak mesajlar vermişlerdir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 25 Mart’ta Yunanistan’ın ulusal bayramını kutlayan mektup göndermiştir. Cumhurbaşkanı  Erdoğan mektubunda depremlerde yapılan yardıma teşekkür ederek ikili ilişkilerin daha da gelişeceğine inandığının altını çizmiştir. Yunan basını da bu mektubu “dostluk atağı” şeklinde değerlendirmiştir.

Yunan Dışişleri Bakanı Dendias’ın yakın zamanda ifade ettiği gibi, bu süreç seçimlerden sonra sorunların çözümü sürecine dönüşebilecek mi? Yoksa Yunan yetkililerin bütün sıcak tavır ve açıklamaları esasen Yunanistan’ın kendisini Türkiye karşısında “barışçı” ve “yardımsever” gösterme gayreti mi?

Yunanistan’ın mevcut olumlu yaklaşımları sorunların çözümüne dair tavizler verme yaklaşımından ziyade yine Türkiye’ye yönelik ve her durumda Türkiye’yi ölçüt alma üzerinden bir dış politika stratejisini barındırıyor olabilir. Nitekim Yunan Dışişleri Bakan Yardımcısı Miltiadis Varvitsiotis, Atina’nın Ankara ile diyaloğa her zaman açık olduğunu ancak bunun için Türkiye’nin Yunanistan’ın egemenlik haklarını “sorgulamaması gerektiği”nin altını çizmiştir. Yunan dışişleri bakan yardımcısı ABD ile kurulan stratejik ittifak sonucunda elde edilen savunma teçhizatının Yunanistan’ı Güneydoğu Akdeniz’de en güçlü oyuncu haline getirdiğini, bu noktada “Türkiye’nin saldırgan söylemine” devam etmesi halinde tüm köprülerin yıkılacağı ve bir daha yakınlaşma umudunun kalmayacağını ifade etmiştir.

Dolayısıyla eşine az rastlanır büyüklükte bir deprem felaketinden sonra başlayan yumuşamanın en iyi ihtimalle durmuş olan istişari görüşmelerin tekrar başlamasına evrilebileceği söylenebilir. Yunanistan’ın geleneksel olarak her konuya dair yaklaşım belirlemede Türkiye’yi “ölçüt” alma ve bunu da neredeyse daima Türkiye’ye karşı bir engel oluşturmak için kullanma yaklaşımında bir değişiklik olmadığı görülmektedir. Bu tespitler ise ikili sorunların çözümüne dair Yunanistan tarafında bambaşka bir yaklaşımın geliştirilmesi gerektiğini açıkça göstermektedir.

Etiketler: