21 Mayıs 2023 | Yunanistan'daki genel seçimlerde ilk sonuçlara göre, Başbakan Kiryakos Miçotakis'in lideri olduğu Yeni Demokrasi Partisi yarışı önde götürüyor. Yunanistan'ın başkenti Atina'da Pireos caddesinde bulunan Yeni Demokrasi Partisinin genel merkezinde parti destekçileri, ilk sonuçların ardından sevinç yaşadı. (Foto: Ayhan Mehmet / AA)

Genel Seçimlerin Ardından Yunanistan – 2: Gerileyen Sol, Yükselen Sağ

Yunanistan’da 25 Haziran’daki genel seçimlerin sonucunda sekiz parti Meclise girdi. Yüzde 40,55’lik oy oranıyla 158 milletvekili elde eden Yeni Demokrasi (ND) partisi 300 sandalyeli Mecliste tek başına çoğunluğu sağladı. Yüzde 17,84 oyla 48 milletvekili çıkaran Radikal Sol İttifak (SYRIZA) yeniden ana muhalefette yer alırken merkez soldaki rakibi PASOK ise yüzde 11,85 oy oranıyla 32 milletvekili elde etti. Yüzde 3’lük seçim barajını aşan diğer partilerden Yunanistan Komünist Partisi (KKE) 20 milletvekili, Spartalılar 12 milletvekili, Yunan Çözümü (EL) 12 milletvekili, Zafer Partisi 10 milletvekili ve Özgürlük Rotası (PE) 8 milletvekili ile Mecliste temsil hakkı kazandı.

Yunanistan’da 25 Haziran’daki genel seçimlerin sonucunda sekiz parti Meclise girdi. Yüzde 40,55’lik oy oranıyla 158 milletvekili elde eden Yeni Demokrasi (ND) partisi 300 sandalyeli Mecliste tek başına çoğunluğu sağladı. Yüzde 17,84 oyla 48 milletvekili çıkaran Radikal Sol İttifak (SYRIZA) yeniden ana muhalefette yer alırken merkez soldaki rakibi PASOK ise yüzde 11,85 oy oranıyla 32 milletvekili elde etti. Yüzde 3’lük seçim barajını aşan diğer partilerden Yunanistan Komünist Partisi (KKE) 20 milletvekili, Spartalılar 12 milletvekili, Yunan Çözümü (EL) 12 milletvekili, Zafer Partisi 10 milletvekili ve Özgürlük Rotası (PE) 8 milletvekili ile Mecliste temsil hakkı kazandı.

Ortaya çıkan bu sonuç önümüzdeki dönemde güçlü bir iktidara karşılık Mecliste bölünmüş bir muhalefetin bulunacağını gösteriyor. Muhalefet partilerinin aralarındaki rekabet ve görüş farklılıkları sebebiyle iktidarın politikalarına karşı ortak bir pozisyon belirlemeleri önceki dönemlere göre çok daha zor olacaktır. Bu durum ikinci Miçotakis hükümetinin daha kararlı ve cesur hareket etmesine imkan verecektir. Yunanistan siyasetinde solun zayıflaması ve aşırı sağın yükselişe geçmesinin de yeni dönemin siyasi dinamiklerini etkilemesi bekleniyor.

Sol Siyasetin Gerilemesi

25 Haziran seçimleriyle Yunanistan’da sağ ağırlıklı bir Meclis aritmetiği ortaya çıktı. Öyle ki ülkede askeri rejimin ardından gerçekleştirilen 1974 seçimlerinden beri Mecliste sağ partiler ilk kez bu kadar fazla, sol partiler ise bu kadar az sandalye elde ettiler. Yalnızca sekiz yıl önce radikal solun iktidara geldiği düşünüldüğünde Yunanistan siyasetinin bir hayli hızlı ve keskin bir dönüşüm geçirdiği söylenebilir.

Yunanistan’da 2009’da ortaya çıkan borç krizi AB gözetiminde katı tasarruf tedbirlerinin uygulanmasına yol açmıştı. Halkın yaşadığı ekonomik sorunları radikal adımlarla çözmeyi vadeden SYRIZA bu dönemde kurtarıcı olarak görülmüş ve 2015 seçimlerinde ilk kez ana akım dışındaki bir sol parti iktidara gelmişti. SYRIZA’nın bu başarısında Genel Başkan Aleksis Çipras’ın genç, dinamik ve siyaseten kirlenmemiş bir lider profili çizmesi de etkili olmuştu. Ancak Çipras’ın iktidarı döneminde yumuşak bir geçişi benimseyerek Avrupa troykasıyla anlaşması ve tasarruf tedbirlerini sürdürmesi SYRIZA seçmenini hayal kırıklığına uğratırken radikal görüşlere sahip birçok üyenin de partiden kopmasına sebep olmuştu. Böylece SYRIZA ana akım bir merkez sol parti haline geldi.

2019’dan beri ana muhalefette yer alan SYRIZA, ND iktidarında uygulanan ekonomik ve sosyal politikalara karşı çıktı ve yeniden iktidara gelmesi durumunda refah devleti ilkelerini sonuna kadar uygulamayı vadetti. 2023 seçimleri öncesinde partisinin “ilerici” kimliğini öne çıkaran Çipras seçim programında ücretlerin iyileştirilmesi, dolaylı vergilerin azaltılması, eğitim, sağlık ve barınma gibi alanlarda devletin daha fazla sorumluluk alması gibi unsurlara yer verdi. Bütün bunlara rağmen seçmende 2015’teki heyecanı uyandıramadı. Burada Çipras’ın iktidarı döneminde meydana getirdiği hayal kırıklığının bir nebze payı olsa da esas sorun ND’nin jeopolitik ve ekonomik hedefleri birleştiren Batı yanlısı neoliberal politikalarına karşı SYRIZA’nın bütüncül ve gerçekçi bir alternatif geliştirememesinden kaynaklanıyor. SYRIZA’nın sosyal adalet, insani değerler ve çok taraflı dış politika üzerine kurulu programı ilkesel olarak ne kadar değerli olursa olsun Yunanistan’ın karşı karşıya kaldığı ekonomik sorunlar ve jeopolitik risklere kısa vadede çözüm üretebilecek bir paket sunamıyor. Bu durum aslında SYRIZA’nın kendisinden ziyade konjonktürel gerçeklerle, diğer bir deyişle zamanın ruhundan kaynaklanan bir durum.

SYRIZA’nın gerilemesiyle oluşan boşluğu doldurmak adına sol partiler arasında sıkı bir rekabet yaşanıyor. Eski bir SYRIZA mensubu olan Zoi Konstantopulu’nun liderliğindeki Özgürlük Rotası (PE), SYRIZA’nın iktidara gelmeden önce savunduğu radikal görüşlere yakın bir programla bu dönem Meclise girmeyi başarmıştır. Bir başka eski SYRIZA mensubu Yanis Varufakis’in partisi MeRa24’ün bütün Avrupa’yı yeniden yapılandırmayı öngören idealist hedefleri ise günümüz şartlarında Yunan kamuoyu nazarında pek gerçekçi karşılanmıyor. Öte yandan devrimci solu temsil eden KKE ise ilkeleri ve hedefleri bakımından diğer bütün partilerden uzakta konumlanıyor.

Bu nispeten küçük partilerin siyasete ciddi bir etkisi beklenmezken PASOK solun liderliği için güçlü bir alternatif haline geldi. PASOK ekonomi politikalarında ND ile SYRIZA arasında dengeli bir çizgi belirlerken dış politikada gerek Batı ile ilişkiler gerekse Türkiye ile yaşanan sorunlara yaklaşım konusunda ND ile neredeyse aynı duruşu benimsedi. Böylece soldan merkeze doğru kayan PASOK, eskiden olduğu gibi ND’ye alternatif bir kitle partisi olmayı hedefliyor. Fakat Kiryakos Miçotakis liderliğinde tabanını genişleten ve bunu yaparken bazı eski PASOK üyelerini de bünyesine alan ND merkez siyasette oldukça güçlü bir konum edinmiş durumda. Yine de SYRIZA’nın kendini yenileyememesi durumunda PASOK yeniden merkez solun liderliğini alarak ülkenin ikinci büyük partisi haline gelebilir.

Alternatif Sağın Yükselişi

Sol siyaset bugün Yunanistan’da zamanın ruhuna uygun vaatler üretmekte zorlanırken dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi sağ siyaset güçlenme eğilimi gösteriyor. ND’nin temsil ettiği merkez sağın yanı sıra ülkede milliyetçi görüşe sahip birçok küçük sağ parti faal durumda bulunuyor. Bunlardan üçü 25 Haziran seçimlerinde Meclise girmeyi başardı.

Yunanistan siyasetinde aşırı sağ damar her zaman var olmakla birlikte 2009 borç krizinin ardından AB gözetiminde yürürlüğe konan tasarruf tedbirleri karşısında solda radikal görüşlerin güçlenmesine paralel olarak aşırı sağ ve sağ popülist hareketler de zemin bulmuş, bu dönemde faşist eğilimli Altın Şafak partisi ciddi bir yükseliş göstermişti. 2012 ve 2015 seçimlerinde yüzde 7 civarında oy alan Altın Şafak’ın ilerleyen yıllarda suç örgütü iddiasıyla soruşturmaya uğraması partiyi zayıflatırken partinin 2019’da baraj altında kalması ve ertesi yıl kapatılması aşırı sağ için önemli bir darbe oldu. Ancak aynı dönemde yaşanan sığınmacı krizi, Prespa Anlaşması, Türkiye ile yaşanan gerginlikler ve küresel koronavirüs salgını gibi bir dizi gelişme Yunan kamuoyunda milliyetçi muhafazakar tepkiler üretti. Ayrıca ülke nüfusunun 2000’lerin başından beri azalma eğiliminde olması ve SYRIZA’nın iktidarı sırasında laiklik taraftarı görüşlerin güçlenmesi muhafazakar kesimler tarafından endişeyle karşılandı. Bu ortamda milliyetçi muhafazakar argümanlar toplum nezdinde karşılık bulmayı sürdürdü. Sağ görüşlü partiler Mecliste yer bulurken milliyetçi karaktere sahip birçok yeni parti de kuruldu.

Son seçimde Meclise giren üç küçük sağ parti içerisinde Spartalılar, eski Altın Şafak mensuplarını barındırması ve diğerlerinden daha fazla oy alması bakımından en dikkat çekici konumda bulunuyor. Eski Altın Şafak milletvekili İlias Kasidiaris’in liderliğindeki Ulusal Parti-Helenler’in seçimlere katılmasının yasaklanmasının sonucunda partinin adayları 25 Haziran seçimlerine Spartalılar adını taşıyan ve ismi daha önce duyulmamış bir milliyetçi partinin listelerinden katıldı. Böylelikle Altın Şafak çizgisindeki aşırı sağ dört yıl aradan sonra yeniden Meclise girmiş oldu. Halen tutuklu bulunan Kasidiaris seçimlerin ardından Mecliste sert bir muhalefet yürüteceklerinin sinyalini verdi. Bununla beraber yargının son dönemde aşırı sağ faaliyetlere gösterdiği hassasiyete bakıldığında, partinin meşru siyasetin sınırlarını zorlaması halinde adli soruşturmalarla karşı karşıya gelmesi beklenebilir.

Meclisteki diğer iki sağ parti olan EL ve Zafer partileri ise şimdiye kadar saldırgan bir görüntü vermemekle birlikte oldukça keskin milliyetçi muhafazakar görüşlere sahip bulunuyorlar. 2019 genel seçimlerinden beri Mecliste yer alan EL’in lideri Kiryakos Velopulos daha önce ağır suçlara idam cezası getirilmesi ve Türkiye’den gelebilecek tehditlere ve göçmen akınına karşı sınıra mayın döşenmesi gibi taleplerde bulunmuştur. Din bilgisi öğretmeni Dimitris Natsios’un liderliğinde 2019’da kurulan Zafer Partisi ise özellikle kilise ve manastır çevrelerinden bulduğu destek sayesinde sürpriz bir oy oranıyla ilk kez Meclise girdi. Partisini Rum Ortodoksluk üzerinden tanımlayan Genel Başkan Natsios dini bilincin yeniden inşası yoluyla ülkede birliği sağlamayı hedeflediklerini ifade ediyor.

Sağ partilerin savunduğu konular arasında göçmen karşıtlığı, aşı karşıtlığı, milli kimliğin ve aile yapısının korunması gibi ortak temalar bulunuyor. Komşu ülkelerle olan ihtilaflara özel önem atfeden bu partiler, Makedonya isim sorununu çözen Prespa Anlaşması’na karşı çıkarken Arnavutluk’un güneyinde yaşayan Rum azınlık lehine haklar talep ediyorlar. Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta ulusal tezlerden geri adım atılmaması ve Türkiye’ye uluslararası yaptırım uygulanması için çalışılması gerektiğini savunan bu partiler, Batı Trakya’da Türk kimliğine asla müsamaha gösterilmemesi konusunda da hemfikirler. Batı dünyasıyla ilişkilerin ise ulusal çıkarlara göre belirlenmesini, gerektiğinde Avrupa-Atlantik ittifakı dışındaki ülkelerle de iş birliğine girilebileceğini savunuyorlar.

Önümüzdeki dönemde sağ partilerin bu ve benzeri görüşler üzerinden çeşitli tartışmalara yol açması kaçınılmaz ise de gündemi belirleyecek kadar güçlü olmamalarından ötürü siyasi karar ve uygulamalara etkilerinin sınırlı kalması bekleniyor. Özellikle mevcut ekonomik ve jeopolitik koşullarda ND iktidarının Avrupa-Atlantik çizgisinden sapması mümkün görünmüyor. Ayrıca AB’nin Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında genişlemeyi daha da önemsediği düşünüldüğünde Yunanistan’ın Kuzey Makedonya ve Arnavutluk’un üyelik perspektifini sekteye uğratıcı bir hamleye girişmesi de oldukça zor. Yine de sol partilerin geçmişe nazaran zayıf durumda bulunması ve kendi aralarında rekabete girişmeleri aşırı sağ eğilimlerin dengelenmesi bakımından bir handikap olarak değerlendirilebilir. Göçmen karşıtlığı, azınlık hakları ve Türkiye ile ilişkiler gibi ulusal kimlik ve çıkarlarla doğrudan ilişkilendirilen konularda aşırı sağdan gelecek talepler ise hükümet üzerinde baskı oluşturabilir.


Etiketler: