Irak'ta terör örgütü DAEŞ'in kontrolündeki Musul kentine bağlı köylerden kaçan Iraklı iç göçmenler, Musul'un güneyinde yer alan ElKayyara kasabasına bağlı Tina köyünde oluşturulan geçici çadır kampına yerleştirildi. Çeşitli kuruluşların gönderdiği yardımlarla ayakta kalmaya çalışan sığınmacılar, zor şartlar altında yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. ( Yunus Keleş - Anadolu Ajansı )

Musul Ve Kerkük Sonrası Irak Siyaseti Ve ABD’nin Rolü

Bağdat ve İran’ın Süleymaniye merkezli aktörlere Barzani karşısında destek vermeyi sürdüreceğini öngörebiliriz. Barzani yönetimi bir taraftan Bağdat’la krizi yönetmeye çalışırken, diğer taraftan iç siyasi aktörlerin baskılarını omuzlamak zorunda kalacaktır. ABD ise bütün bu süreçlerde İran destekli Kürt aktörlerin IKBY siyaseti içindeki belirleyiciliğini engellemek için hamleler yapacaktır.

ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un Bağdat ziyaretinde yaptığı açıklamada vurguladığı iki nokta, ABD’nin Irak siyaseti açısından önemli ipuçları barındırıyor. ABD’nin Bağdat’a yönelik IKBY ile müzakere çağrısı ve Haşdi Şabi’ye yönelik eleştirel tavrı, Erbil-Bağdat gerilimine ve İran’ın Irak’taki varlığına ilişkin pozisyonuyla doğrudan ilişkili.

Musul’un ve DEAŞ’ın kontrolündeki birçok bölgenin DEAŞ’tan temizlenmesi ve Kerkük’ün kontrolünün ele geçirilmesinde önemli rol oynayan Haşdi Şabi’nin geleceğine ilişkin olarak yapılan tartışmalar bir yönüyle Irak’ta ABD-İran çekişmesine ilişkin yapılan tartışmalar niteliğindedir. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un “Başta İran destekli milisler olmak üzere Irak’taki tüm yabancı savaşçılar ülkelerine dönmeli” yönündeki açıklaması, Irak’ta ciddi bir tartışmaya neden olmuştu. Irak Başbakanı Haydar İbadi ise Haşdi Şabi’nin Irak’ın resmi kurumlarından olduğunu vurgulayarak Haşdi Şabi’nin desteklenmesi gerektiğini ifade etmişti.

‘İran destekli milisler’

Tillerson’un açıklamaları, ABD’nin Haşdi Şabi’den duyduğu rahatsızlığı ve Haşdi Şabi’yi İran’ın Irak’taki uzantısı olarak gördüğünü ortaya koyu-yor. Özellikle “İran destekli milisler” ve “yabancı savaşçılar” vurgusu bunu açık şekilde gösteriyor. Tillerson’un bu açıklamaları, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’a yönelik sert açıklamaları ve İran üzerindeki baskıları artıracağı işaretini vermesi bağlamında değerlendirilmelidir. ABD, İran’ı bölgesel olarak kuşatırken, bu düzlemde Irak’ta da hareket alanı kısıtlama yönünde hamleler yapacağı sinyallerini vermektedir. Başkan Trump’ın İran’a yönelik sert açıklamalarına bölgeden İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn’den destek geldiği dikkate alındığında, bölgedeki ABD ile birlikte hareket eden İran karşıtı blok açık şekilde görülmektedir. Ayrıca -başka bir yazıda değerlendirilmek üzere- aynı bloğun Katar’ı da hedef aldığı ve bölgedeki İslami hareketleri etkisizleştirmek yönünde dış politika takip ettiğini not etmekte fayda var. Kısaca ifade etmek gerekirse ABD’nin önümüzdeki dönemde İran’a yönelik baskıları artırmak, bölgedeki hareket alanını kısıtlamak yönünde adımlar atacağı, Suudi Arabistan, Bahreyn ve BAE’nin bu konuda destek vereceği ön görülebilir. İbadi’nin Suudi Arabistan ziyareti, İbadi liderliğindeki Irak’ı, bölgede oluşturulmak istenen eksene yaklaştırmak şeklinde yorum-lanabilir.

İbadi’nin Haşdi Şabi’yi savunmaya yönelik açıklamalarını Irak’ın iç konjonktürü kapsamında okumak yerinde olacaktır. Çünkü Haşdi Şabi’nin DEAŞ’la mücadelede ve Kekrük’ün kontrol altına alınmasındaki rolü Irak içindeki popülerliğini büyük oranda artırdı. Bu nedenle mevcut konjonktürde Haşdi Şabi’nin elimine edilmesine yönelik atılacak herhangi bir adım İbadi’nin popülerliğine zarar verecektir. İbadi’nin 2014’de göreve geldiği günden bu yana Irak’taki temel sorunların çözümü için çalışan teknokrat şeklinde bir tablo çizdiği ve siyasi adımlar atmaktan kaçındığını söyleyebiliriz. Ancak Musul’un kurtarılması ve Kerkük’ün alınmasıyla Irak’ta karizması gün geçtikçe artan bir aktöre dönüştü. Bu nedenle siyasi adımlar atarak, kendi siyasi kadrolarını oluşturarak geçmiş başarılarını gelecek siyasi başarılarına tahvil etmek isteyecektir.

Irak’ta seçimlerin ertelenmesine ilişkin yapılan tartışmalar da bu çerçevede okunmalıdır. ABD ve İbadi seçimlerin ertelenerek, İbadi’nin önümüzdeki bir ya da iki yılda Irak’taki siyasi pozisyonunun güçlenmesini hedeflemektedir. ABD, bölgede İran’ı sıkıştırmaya yönelik hamleleriyle de İbadi’nin Irak içindeki hareket alanını açmayı hesap etmektedir. Bu nedenle bu süreçte İbadi, Haşdi Şabi içindeki İran’a bağlı unsurlar yerine Sistani’ye yakın unsurları güçlendirme yönünde adımlar atabilir. İbadi’nin, “Hükümetin otoritesini kabul etmeyen gruplardan silahları toplama” yönündeki açıklamaları bu çerçeve-de okunabilir. Maliki’nin seçimlerin ertelenmesini kesin bir dille reddetmesi, İran’ın bu hamleden duyduğu rahatsızlığı ortaya koymaktadır.

Kısaca ifade etmek gerekirse ABD, Irak içinde İbadi’yi güçlendirmek, bölgesel olarak İbadi yönetimindeki Irak’ı Suudi Arabistan, BAE ve Bah-reyn eksenine yaklaştırmak, İran’ı Irak’ta törpülemek ve bölgesel olarak baskılamayı hedeflemektedir.

Bağdat-Erbil gerilimi ve ABD

IKBY yönetiminin bütün ısrarlara rağmen bağımsızlık referandumunu 25 Eylül’de gerçekleştirmesi, Bağdat’ın Ankara ve Tahran’ın da desteğini ar-kasına alarak Kekrük’ten başlamak üzere bütün tartışmalı bölgelere yönelik operasyon başlatmasıyla sonuçlandı. Bağdat’ın Kerkük operasyonun başarılı olmasında IKBY iç siyasetindeki bölünme bir hayli etkili oldu. Zira Talabani ailesinin Barzani yönetimine mesafeli tavrı ve Goran Hareketi, İslami Toplum Partisi gibi KDP’ye muhalif partilerin rahatsızlıkları biliniyordu. KYB Peşemergesi Kerkük’te Irak Ordusu ve Haşdi Şabi karşısında direnmedi. KDP’ye muhalif siyasi partiler yaşananlardan Barzani’yi sorumlu tutarak istifasını istedi. Netice olarak tartışmalı bölgeler Bağdat’ın kontrolüne geçti, KDP’nin IKBY iç siyasetindeki belirleyici rolü törpülenmiş oldu.

Yaşanan gelişmeler sonunda bir müddet sessiz kalan IKBY yönetiminin geçtiğimiz günlerde “25 Eylül’de yapılan referandum sonuçlarının dondu-rulması ve Bağdat’la müzakereye başlanılması” yönündeki önerisi Bağdat tarafından kabul görmedi. Çünkü Bağdat referandumun dondurulmasını değil, referandumun iptali konusunda ısrarcı davranmaya devam ediyor. ABD ise Bağdat yönetimini müzakereye davet etti, dahası “tartışmalı bölgelerin” hala tartışmalı olduğunu vurguladı. Çünkü ABD açısından Kerkük’ün ve tartışmalı bölgelerin Haşdi Şabi tarafından kontrol edilmesi bir taraftan İbadi’nin karizmasına katkı sunarken diğer taraftan İran’ın etkisini artırıyor. Bunun yanında Kerkük operasyonunda İranlı General Kasım Süleymani’nin rolü ve İran’ın sahadaki etkisi biliniyor. Bu noktada ABD, yaşanan gelişmeleri İran’ın, Erbil-Bağdat hattındaki krizi kendi lehine fırsata çevirmek istediği şek-linde okuyor. Bu nedenle bu krizin devam etmesinin kendi lehine olmayacağını düşünüyor.

Ayrıca, Barzani’nin referandumu dondurma yönündeki hamlesi zaten beklenen bir hamleydi, çünkü IKBY yönetimi referandum kartını referandum-dan hemen sonra kullanamayacağının farkındaydı ve üstündeki baskıları azaltmak için zaman kazanmak istiyordu. Referandumdan önce ABD’nin 2018 Irak parlamento seçimlerini dikkate alarak referanduma destek vermediği biliniyordu. Barzani’nin ve ABD’nin açıklamaları birlikte okunduğunda, Barza-ni’nin referandum kartını oynamayı ertelediği, Erbil’in tartışmalı bölgelerin kontrolünü halen talep ettiği, ABD’nin Erbil’in bu talepleri tamamıyla reddetmediği görülmektedir.

Referandum ve Kuzey Irak siyaseti açısından altı çizilmesi gereken bir diğer husus, referanduma giden süreçte bütün siyasi rakiplerini parçalayarak kendi belirleyiciliğini perçinleyen KDP’nin, referanduma karşı Bağdat öncülüğünde başlatılan hamleyle oldukça zayıf bir konuma düştüğüdür. Bağdat, IKBY siyasetindeki iç bölünmüşlüğü kendi lehine kullanarak, tartışmalı bölgelerin kontrolünü ele geçirdi. IKBY içinde KDP karşıtı muhalefet atağa geçti. Referandumla Irak Kürt siyasetinin kahramanı olmayı hedefleyen Barzani kısa vadede ciddi güç kaybetti. Takip eden süreçte IKBY içinde Barzani karşıtı muhalefet güç kazanarak IKBY yönetimini ele almak için hamlelerini artıracaktır. Bağdat ve İran’ın Süleymaniye merkezli aktörlere Barzani karşı-sında destek vermeyi sürdüreceğini öngörebiliriz. Barzani yönetimi bir taraftan Bağdat’la krizi yönetmeye çalışırken, diğer taraftan iç siyasi aktörlerin baskılarını omuzlamak zorunda kalacaktır. ABD ise bütün bu süreçlerde İran destekli Kürt aktörlerin IKBY siyaseti içindeki belirleyiciliğini engellemek için hamleler yapacaktır. Fakat Bağdat ve Erbil’deki dengelerin farklı dinamikleri ABD’nin elini zayıflatmaktadır.

Irak’ta seçimlerin ertelenmesine ilişkin yapılan tartışmalar da bu çerçevede okunmalıdır. ABD ve İbadi seçimlerin ertelenerek, İbadi’nin önümüzdeki bir ya da iki yılda Irak’taki siyasi pozisyonunun güçlenmesini hedeflemektedir. ABD, bölgede İran’ı sıkıştırmaya yönelik hamleleriyle de İbadi’nin Irak içinde-ki hareket alanını açmayı hesap etmektedir. Bu nedenle bu süreçte İbadi, Haşdi Şabi içindeki İran’a bağlı unsurlar yerine Sistani’ye yakın unsurları güç-lendirme yönünde adımlar atabilir. İbadi’nin, “Hükümetin otoritesini kabul etmeyen gruplardan silahları toplama” yönündeki açıklamaları bu çerçevede okunabilir. Maliki’nin seçimlerin ertelenmesini kesin bir dille reddetmesi, İran’ın bu hamleden duyduğu rahatsızlığı ortaya koymaktadır.
Kısaca ifade etmek gerekirse ABD, Irak içinde İbadi’yi güçlendirmek, bölgesel olarak İbadi yönetimindeki Irak’ı Suudi Arabistan, BAE ve Bah-reyn eksenine yaklaştırmak, İran’ı Irak’ta törpülemek ve bölgesel olarak baskılamayı hedeflemektedir.
Bağdat-Erbil gerilimi ve ABD
IKBY yönetiminin bütün ısrarlara rağmen bağımsızlık referandumunu 25 Eylül’de gerçekleştirmesi, Bağdat’ın Ankara ve Tahran’ın da desteğini ar-kasına alarak Kekrük’ten başlamak üzere bütün tartışmalı bölgelere yönelik operasyon başlatmasıyla sonuçlandı. Bağdat’ın Kerkük operasyonun başarılı olmasında IKBY iç siyasetindeki bölünme bir hayli etkili oldu. Zira Talabani ailesinin Barzani yönetimine mesafeli tavrı ve Goran Hareketi, İslami Toplum Partisi gibi KDP’ye muhalif partilerin rahatsızlıkları biliniyordu. KYB Peşemergesi Kerkük’te Irak Ordusu ve Haşdi Şabi karşısında direnmedi. KDP’ye muhalif siyasi partiler yaşananlardan Barzani’yi sorumlu tutarak istifasını istedi. Netice olarak tartışmalı bölgeler Bağdat’ın kontrolüne geçti, KDP’nin IKBY iç siyasetindeki belirleyici rolü törpülenmiş oldu.
Yaşanan gelişmeler sonunda bir müddet sessiz kalan IKBY yönetiminin geçtiğimiz günlerde “25 Eylül’de yapılan referandum sonuçlarının dondu-rulması ve Bağdat’la müzakereye başlanılması” yönündeki önerisi Bağdat tarafından kabul görmedi. Çünkü Bağdat referandumun dondurulmasını değil, referandumun iptali konusunda ısrarcı davranmaya devam ediyor. ABD ise Bağdat yönetimini müzakereye davet etti, dahası “tartışmalı bölgelerin” hala tartışmalı olduğunu vurguladı. Çünkü ABD açısından Kerkük’ün ve tartışmalı bölgelerin Haşdi Şabi tarafından kontrol edilmesi bir taraftan İbadi’nin karizmasına katkı sunarken diğer taraftan İran’ın etkisini artırıyor. Bunun yanında Kerkük operasyonunda İranlı General Kasım Süleymani’nin rolü ve İran’ın sahadaki etkisi biliniyor. Bu noktada ABD, yaşanan gelişmeleri İran’ın, Erbil-Bağdat hattındaki krizi kendi lehine fırsata çevirmek istediği şek-linde okuyor. Bu nedenle bu krizin devam etmesinin kendi lehine olmayacağını düşünüyor.
Ayrıca, Barzani’nin referandumu dondurma yönündeki hamlesi zaten beklenen bir hamleydi, çünkü IKBY yönetimi referandum kartını referandum-dan hemen sonra kullanamayacağının farkındaydı ve üstündeki baskıları azaltmak için zaman kazanmak istiyordu. Referandumdan önce ABD’nin 2018 Irak parlamento seçimlerini dikkate alarak referanduma destek vermediği biliniyordu. Barzani’nin ve ABD’nin açıklamaları birlikte okunduğunda, Barza-ni’nin referandum kartını oynamayı ertelediği, Erbil’in tartışmalı bölgelerin kontrolünü halen talep ettiği, ABD’nin Erbil’in bu talepleri tamamıyla red-detmediği görülmektedir.
Referandum ve Kuzey Irak siyaseti açısından altı çizilmesi gereken bir diğer husus, referanduma giden süreçte bütün siyasi rakiplerini parçalayarak kendi belirleyiciliğini perçinleyen KDP’nin, referanduma karşı Bağdat öncülüğünde başlatılan hamleyle oldukça zayıf bir konuma düştüğüdür. Bağdat, IKBY siyasetindeki iç bölünmüşlüğü kendi lehine kullanarak, tartışmalı bölgelerin kontrolünü ele geçirdi. IKBY içinde KDP karşıtı muhalefet atağa geçti.
Referandumla Irak Kürt siyasetinin kahramanı olmayı hedefleyen Barzani kısa vadede ciddi güç kaybetti. Takip eden süreçte IKBY içinde Barzani karşıtı muhalefet güç kazanarak IKBY yönetimini ele almak için hamlelerini artıracaktır. Bağdat ve İran’ın Süleymaniye merkezli aktörlere Barzani karşı-sında destek vermeyi sürdüreceğini öngörebiliriz. Barzani yönetimi bir taraftan Bağdat’la krizi yönetmeye çalışırken, diğer taraftan iç siyasi aktörlerin baskılarını omuzlamak zorunda kalacaktır. ABD ise bütün bu süreçlerde İran destekli Kürt aktörlerin IKBY siyaseti içindeki belirleyiciliğini engellemek için hamleler yapacaktır. Fakat Bağdat ve Erbil’deki dengelerin farklı dinamikleri ABD’nin elini zayıflatmaktadır.
[Star, 28 Ekim 2017]
Etiketler: