Mısır’da Meşruiyet Krizi ve Kaos

Mısır'daki referandum, Müslüman Kardeşler'in halk nezdinde bir karşılığı olduğunu göstermesi açısından önemli. Asıl önemlisi, liberal-sol-laik-İslamcı-Nasırist her kesimden gençlerin yeni anayasayı boykot etmesi.

Mısır, 25 Ocak Devrimi’nin üçüncü yıldönümünü, saldırılar ve çatışmalar eşliğinde idrak etti. Başkent Kahire’de devrimin arifesinde patlayan bombalar şehri kan gölüne çevirirken, silahlı grupların etkinlik kazandığı Sina Yarımadası’nda, güvenlik güçlerine ardı ardına saldırılar düzenleniyor. Diğer yandan başta Kahire olmak üzere şehir merkezlerinde darbe karşıtı göstericiler ile polis arasındaki çatışmalar artarak devam ediyor. 30 yıl boyunca iktidarda kalan Hüsnü Mübarek’in halkın protestoları üzerine 25 Ocak 2011’de istifa etmesinin ardından başlayan demokratikleşme sürecinin geldiği durumda Mısır, adım adım geri dönülemez noktaya doğru sürükleniyor.

Mısır’da demokratik seçimlerle iktidara gelmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye karşı 3 Temmuz Darbesi’ni gerçekleştiren aktörler, yaşananları bir devrim olarak sunup kısa sürede demokrasiye geçileceğini gösterebilmek adına bir yol haritası açıklamışlardı. Kendi tanımlamalarıyla, toplumun tamamını kuşatacak yeni bir anayasa yapmak ve bunun referandum yoluyla kabulünü sağlamak, yol haritasının meşruiyeti açısından en önemli unsurdu. Nihayetinde 14-15 Ocak 2014’te Mısır’da referanduma gidildi. Çatışma ortamı ve darbe karşıtlarının gösterilerine rağmen referandum, on binlerce asker-polis korumasında görece “başarılı” şekilde gerçekleştirildi. Mısır Yüksek Seçim Kurulu’nun açıkladığı rakamlara göre yeni anayasa, yüzde 98,1 evet oyuyla kabul edildi. 53 milyon kayıtlı seçmenden yalnızca 20 milyonu oy kullanmış, katılım oranı yüzde 38,6 seviyesinde kalmıştı. Darbe aktörleri bu sonuçları bir zafer olarak sunmaya çalışsalar da, referandum öncesi ve sonrası yaşananlar, sonuçlar ile birlikte okunduğunda aslında darbecilerin sumaya çalıştığı kadar pozitif bir resmin olmadığı görülüyor.

REFERANDUM, DARBENİN MEŞRUİYET KRİZİNE ÇARE OLMAYACAK

Mısır’daki referandum, darbe yönetiminin ulusal ve uluslararası ölçekte kazanmak istediği meşruiyeti elde edemediğini, bilakis Orta Doğu’daki otoriter rejimlerinin ‘sözde seçim oyunu’ sahnelediklerini ortaya koydu. Yeni anayasanın kabulü sonrası meydana gelen bombalı saldırılar ve çatışmalar ise meşruiyetin yanında istikrar ve siyasi/iktisadi normalleşmenin de Mısır’da daha uzun süre sağlanamayacağının teyidi niteliğindeydi.

General Abdülfettah Sisi’nin 3 Temmuz 2013 akşamı askeri müdahaleyi açıklayan ulusa sesleniş konuşmasındaki temel vurgu, yaşananların yeni bir halk devrimi olduğuydu. Mursi halka sırt çevirmiş ve meşruiyetini kaybetmişti. Mısır ordusu ise vatanseverliğinin gerektirdiği şekilde davranarak 25 Ocak’ın kazanımlarını korumak için Mısır halkının çağrısına yanıt vermişti. “30 Haziran Devrimi”nin temel şiarı halkın talebiydi. On milyonlarca Mısırlı sokaklara zaten bunun için dökülmemiş miydi?

3 Temmuz sonrası General Sisi ve onu destekleyen yargı-polis bürokrasisi ile İhvan muhalifi siyasi pozisyonların oluşturdukları yol haritası yürürlüğe sokulurken, “30 Haziran Devrimi”nin meşruiyetini Mısır halkından aldığını göstermek adına en kısa sürede anayasa referandumu yapılacağı da açıklandı. Mısırlı darbe aktörleri, darbeyi yeni bir devrim olarak lanse edebilmek adına meşruiyete büyük bir önem veriyor, bunun için de halkın yeni devrimin arkasında olduğunu göstermeye gayret ediyorlardı. Bu amaçla, ülkeyi gösteri ve çatışmalar dalgasıyla oluşan kaotik bir atmosfere kaplasa da, referandumun gerçekleşmesi için çaba gösterdiler.

Evet, sivillerin askeri mahkemede yargılanmasına cevaz veren, Savunma Bakanı ve Genel Kurmay Başkanları’nın seç

Etiketler: