İzmir'de bulunan Tire Rüzgar Enerji Santrali

“Milli Enerji” Serüvenine Kısa Bir Bakış

Yerli ve milli girişimlerin sürmesi daha bağımsız bir Türkiye için umut vaat etmektedir.

“Yerli” ve “milli” kavramları Türk siyasetinin son 20 yılında en çok öne çıkan kavramlar arasında yer alıyor. AK Parti hükümetleriyle birlikte sıklıkla telaffuz edilen bu kavramlar büyüyen ve gelişen Türkiye’nin dışa bağımlılığının azaltılması anlamında daha fazla öne çıkıyor. Enerjiden sanayiye çok sayıda alandaki bağımlılık yerli ve milli politikaların geliştirilmesini bir zorunluluk haline getiriyor. Bu durumun bilincinde olan siyasiler ve bürokratlar da mümkün olan her alanda bağımsızlığın artırılması adına stratejiler geliştiriyorlar. Bu yazının konusunu ise Türkiye’nin cari dengesinde açık vermesine yol açan en büyük kalem olan “enerji” sektöründe yerlileşme ve millileşme oluşturuyor. Türkiye’nin son 20 yıldır tecrübe ettiği dönüşüm oldukça dikkate değer.

Büyüyen Ekonominin Artan Enerji Talebi ve Yenilenebilir Enerji Teşvikleri

Türkiye, 2000’li yıllardan bu yana artan sanayileşmesi, büyüyen nüfusu ve gelişen ekonomisi ile enerji talebinde ciddi bir artış ile karşı karşıyadır. 2002 yılında 132.552 gigawatt/saat (GWh) olan elektrik enerjisi talebi 3 yıl içinde yüzde 21’den fazla artışla 160.794 GWh’e yükselmiştir. Henüz o yıllarda talebin artış trendi içinde olacağı öngörülerek 10 Mayıs 2005’te elektrik üretiminde yerli ve milli imkanlarla üretimi artırmak adına Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması (YEKDEM) kanunu kabul edilmiştir. YEKDEM ile yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretim amaçlı kullanımının yaygınlaştırılması, bu kaynakların güvenilir, ekonomik ve kaliteli biçimde ekonomiye kazandırılması, kaynak çeşitliliğinin artırılması ve bu amaçların gerçekleştirilmesinde ihtiyaç duyulan imalat sektörünün geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bunun için de hidrolik, rüzgâr, güneş, jeotermal ve biyokütle gibi yenilenebilir kaynaklardan elektrik üreten santrallerin ürettikleri elektrik için kilovat saat (kWh) başına 10 yıl süreliğine alım garantisi sağlanmıştır. Daha da önemlisi ise, bahse konu santrallerin kurulum aşamasında yerli ekipman kullanımının teşvik edilmesidir. Buna göre yerli ekipman kullanılarak kurulan yenilenebilir kaynaklı elektrik santrallerine elektrik için ödenen bedele ek olarak yerli aksam desteği de ödenmektedir.

2011 yılında uygulanmaya başlanan YEKDEM kapsamında kurulan santral sayısı ilk yıl 20 iken bu sayı 2021 yılında 929’a ulaşmış, kurulu güç ise 608 megawatt (MW)’dan 21.622 MW’a yükselmiştir. Ekipman desteği sayesinde de yenilenebilir enerji teknolojileri üreticilerinin sayısı hızla artmış, örneğin 2021 yıl sonunda rüzgâr enerjisi sektörü yüzde 65 yerlilik oranına ulaşmıştır. Bahse konu üreticiler çok sayıda ülkeye ihracat yaparak da ticarete pozitif katkı sağlamaktadır.

Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanma oranlarının artırılması adına kabul edilen bir diğer önemli yasal mevzuat Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) Yönetmeliği’dir. YEKA ile kamuya ve hazineye ait taşınmazların yanı sıra özel mülk statüsündeki taşınmazlardan yenilenebilir enerji kaynakları açısından potansiyel vaat eden arsa, arazi ve benzeri alanlarda yenilenebilir enerji santralleri ve bu santrallerin ihtiyacını karşılayacak olan parça ve aksamlar için üretim tesislerinin kurulması hedeflenmiştir.

Bugüne dek rüzgar ve güneş enerjisine yönelik 6 adet YEKA ihalesi düzenlenmiş, ihaleler aralarında dünyanın en büyük yenilenebilir enerji teknolojileri üreticilerinin de yer aldığı en düşük fiyat teklifi veren konsorsiyumlarca kazanılmıştır. YEKA’yı YEKDEM’den ayıran özellikleri büyük ölçekli santrallerin kurulmasını sağlaması, bahsi geçen santrallerde kullanılacak ekipmanların üretileceği fabrikaların kurulumunu ve yerli istihdamı zorunlu kılmasıdır. Ekipmanlar için minimum yüzde 65 yerlilik oranı, fabrikalarda ve AR-GE merkezlerinde ise en az yüzde 70 yerli iş gücü istihdamı şarttır. Bu sayede bir yandan yenilenebilir enerji kaynaklarından daha fazla yararlanılırken diğer yandan yerli ve milli teknolojinin ve bilgi birikiminin artırılmasına katkı sunulmaktadır. Kalyon Holding-Güney Koreli Hanwha ortaklığı tarafından Konya Karapınar’da kurulan güneş paneli fabrikası ve Siemens-Türkerler-Kalyon ortaklığı tarafından İzmir Aliağa’da kurulan rüzgâr türbini fabrikası YEKA ihaleleri kapsamında hayata geçirilmiştir.

Uygulanan teşvikler neticesinde 2011 yılında ağırlıklı olarak hidroelektriğe dayanan ve toplam 19.084 MW olan yenilenebilir enerji kurulu gücü rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokütlenin de kurulu güce eklenmesiyle 2021 yıl sonunda 52.930 MW’a ulaşmış, toplam elektrik enerjisi kurulu gücünün yüzde 36’sını oluştururken yüzde 53,4’ünü oluşturur duruma gelmiştir. 2023 hedefleri ve 2053’te net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda yenilenebilir kaynaklı kurulu gücün artmaya devam etmesi beklenmektedir.

Fosil Yakıt Bağımlılığının Azaltılması

Yerli ve milli enerji denilince enerji tüketiminde ilk sıralarda yer alan fosil enerji kaynaklarının göz ardı edilmesi düşünülemez. Türkiye uzun yıllar ihale usulüyle anlaştığı, aralarında dünyaca ünlü çok sayıda şirketin bulunduğu yabancı firmalarla kara ve deniz alanlarında petrol ve doğal gaz arama çalışmaları yürütmüştür. Ancak teknolojik yetersizliklerin de aralarında bulunduğu çeşitli nedenlerle hatırı sayılır sonuçlara ulaşılamamıştır. 2017 yılında kamuoyu ile paylaşılan Milli Enerji ve Maden Politikası Türkiye sınırları içerisindeki petrol, doğal gaz ve kömür madenlerinin keşfedilmesini ve ekonomiye kazandırılmasını hedeflemiştir. Bu doğrultuda ülkemiz kara alanlarının yanı sıra deniz yetki alanlarındaki hidrokarbon potansiyelinin açığa çıkarılması ve kullanıma alınması adına ilki 2017 yılında olmak üzere Türkiye Petrolleri A.Ş. bünyesinde faaliyet göstermek üzere 4 adet sondaj gemisi satın alınmıştır. Fatih, Yavuz, Kanuni ve Abdülhamit Han isimli derin deniz sondaj gemileri son teknoloji ile donatılmalarının yanı sıra sınıflarının en iyileri arasında yer alarak Türkiye’yi dünyada sayılı ülkeler arasında konumlandırmaktadır.

Yerli teknolojik imkanlarla donatılan sondaj gemilerinden Fatih ilk yüzde 100 yerli sondajını 2018 yılında gerçekleştirmiş, 2020 yılında da Karadeniz’de yaptığı sondaj çalışmaları neticesinde Türkiye tarihinin en büyük doğal gaz rezervini keşfetmiştir. Gerçekleştirilen keşif Türkiye’yi o yıl dünya genelinde denizlerde yapılan keşifler listesinde ilk sıraya yerleştirmiştir. 540 milyar metreküplük Sakarya Gaz Sahası’nın 2023’ün ilk çeyreğinde kullanıma alınarak doğal gaz ithalatının azaltılması, enerji kaynaklı cari açığın azaltılması ve enerji arz güvenliğinin artırılmasına katkı sunulması planlanmaktadır.

Yerli ve milli enerji kapsamında yürütülen faaliyetlerin yalnızca yukarıda belirtilenlerden ibaret olduğu düşünülmesin. Bu açıdan diğer bazı çalışmalar yerli kömür kullanımının artırılması, Türkiye toprakları içindeki nadir toprak elementlerinin ekonomiye kazandırılması, dışa bağımlılığın azaltılmasında önemli rol oynaması beklenen hidrojen teknolojilerinin geliştirilmesi, 2023’te ilk nükleer reaktörün devreye alınması ve yine 2023’te Türkiye’nin milli otomobili, elektrikli araçlar sınıfında yer alan TOGG’un kullanıcıyla buluşması şeklinde sıralanabilir.

Türkiye Yüzyılı’nda Daha Bağımsız Türkiye

Milli enerji çalışmaları aralıksız devam ederken cumhuriyetin yüzüncü yılına bir yıl kala Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı “Türkiye Yüzyılı” vizyonu Türkiye’nin milli enerji serüveninin daha da ileriye taşınacağına işaret etmektedir. “Yerli, milli, yenilikçi ve yeşil” mottosu ile ithalatın azaltıldığı, yüksek katma değerli üretimin artırıldığı ve enerji dahil tüm sektörlerde inovatif dönüşümlerin gerçekleştirildiği bir kalkınma modeline işaret eden vizyon ile Türkiye’nin bölgesel güç kimliğini güçlendirmesi, uluslararası sistemde daha fazla söz sahibi ülke kimliğinin sağlamlaştırması hedeflenmektedir. Yerli ve milli girişimlerin sürmesi daha bağımsız bir Türkiye için umut vaat etmektedir.

[Sabah, 5 Kasım 2022]

Etiketler: