Almanya Başbakanı Angela Merkel ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg başbakanlıkta yaptıkları görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. ( Maurizio Gambarini - Anadolu Ajansı )

Merkel’in Çıkmazı

Türkiye ile mülteci krizini çözmek için bu kadar emek sarf eden Merkel hem mülteci-vize muafiyeti meselesini çıkmaza sürükleyebilir. Hem de iç muhalefetin baskısından kurtulamayabilir.

Erdoğan’ın D. Afrika gezisinin Kenya durağında sıkıntılı bir haber ajanslara düştü. 1915 Ermeni Tehcirini “soykırım” olarak tanıyan Avrupa ülkelerine Almanya da katıldı.

Avrupa’nın iki büyüğü olan Fransa ve Almanya’nın “soykırım” kartını bize yöneltmesi AB ile entegrasyon açısından rahatsız edici bir gelişme. Türkiye’nin AB ile rasyonel düzlemde müzakere yürütmesini zora sokacak yolda yeni bir adım daha atıldı. Federal Parlamento’nun geçen sene komisyona havale ettiği bir konuyu alelacele önümüze koyması diplomasi koridorlarının yeni bir manevrası. Zira Avrupa parlamentolarındaki “soykırım” tanımaları “demokratik” mazeret altında bir siyasi gündemin parçası olarak gerçekleşti. Hedef, Türkiye’yi sürekli savunma yapan bir konumda tutmak.

Akla gelen ilk soru mülteci sorununu çözmek için Türkiye’ye ihtiyacı olan Merkel’in niçin bu kararın geçmesini engellemek için hiçbir şey yapmadığı? “Demokrasilerde parlamentolara hâkim olunamayacağı” cevabı topu taca atmak. Elbette Avrupa başkentlerinde yükseltilen “Türkiye ve Erdoğan karşıtlığını” somut kazanımlara çevirmek isteyen stratejik lobiler var. Merkel’in bu grupların yürüttüğü kampanyaya teslim olması Alman iç siyasetinde yaşadığı zorlukla ilgili.

Mülteciler konusunda diğer Avrupalı liderlere göre cesur davranması kendi siyasi kaderini tehlikeye sokacak ölçüde yoğun bir muhalefet üretti. Nitekim Merkel’in vize muafiyeti konusunda “Erdoğan’ın önünde diz çöktüğü” argümanı muhalefet tarafından çok sert şekilde işleniyor. Karikatürlere konu olan bu eleştiri Erdoğan karşıtlığının Alman iç siyaset sermayesine dönüştüğünü de gösteriyor.

Merkel, Parlamento’nun “soykırım” kararı almasının kendisini iç kamuoyunda rahatlatacağını düşünmüş olabilir. Dahası, Serdar Karagöz’ün yorumuyla vize muafiyeti ile oluşan iç tepkiyi yönetmek için “soykırımı” tanımanın önünü açmış olabilir. Ancak bu hesap çalışmayabilir. Türkiye ile mülteci krizini çözmek için bu kadar emek sarf eden Merkel hem mülteci-vize muafiyeti meselesini çıkmaza sürükleyebilir. Hem de iç muhalefetin baskısından kurtulamayabilir.

Nitekim Erdoğan, Kenya’da gazetecilere verdiği mülakatta bu kararla “Türkiye’nindostluğunun kaybedilmekte” olduğunu vurguladı. İç- dış politikası birbiriyle entegre olan iki ülkenin ilişkilerinin zarar görmemesi için Merkel’in ciddi gayret göstermesi gerekecek.

[Sabah, 4 Haziran 2016]

Etiketler: