Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (Foto: AA)

Macron’un Rubikon’u Geçmesine Erdoğan’ın Gordion Düğümünü Keserek Cevap Vermesi

Türkiye bölgesel ve küresel alanda Fransa (Gordion) düğümünü çözebilecek maharete sahip olduğunu Suriye, Libya, Doğu Akdeniz ve Kafkaslarda Fransa'nın nüfusunu zayıflatarak göstermiştir.

‘Rubicon’u geçmek’ deyimi, geri dönüşü olmayan noktadan ileri gitmek ve belli neticeler doğuracak riskli işler yapmak anlamında kullanılır. Bu deyim Jül Sezar’ın MÖ 49 yılında lejyonu ile Rubicon Nehri’ni geçmesine atıfta bulunur. Rubicon Nehri, Roma Cumhuriyeti döneminde generallerin ordularıyla geçmesinin yasak olduğu sınır çizgisi olması nedeniyle önemlidir. “Gordion düğümünü kesmek” deyimi ise Büyük İskender’e atfedilen bir söylemdir. Genellikle çözümü zor bir sorunun dirayet ve kararlılıkla halledilmesi ve gerekirse güç kullanma anlamında metafor olarak kullanılır.

Bir efsaneye göre “Gordion düğümü”nü çözmeyi başaran kişinin, tüm Asya’nın hükümdarı olacağı kehanetini içerir. Gordion düğümü efsanesini duymuş olan İskender düğümü çözmek için uğraşır ancak ne kadar çabalasa da bunu başaramaz. Bunun üzerine Genç İskender kılıcına davranır ve düğümü keser. Böylelikle kehanet gerçekleşmiş olur.

Macron son hamlesi olan “Fransa İslamı” projesinin yasal zeminini teşkil eden separatizm yasası bağlamında bir ilahiyatçı edasıyla daha “Aydınlatılmış bir İslam anlayışı” getirecekleri açıklaması ve Hazreti Peygamber’in karikatürlerinin devlet binalarına yansıtılmasını teşvik etmesi, hatta daha ileriye giderek okullarda ders kitaplarında işlenmesinin altını çizerek yine bir başka deyimle “züccaciye dükkanına giren fil” misali etrafını ve bozduklarını umursamadan, gerek maddi gerekse manevi anlamda sakarca davranan bir siyasetçi profilini çizmektedir.

Bu bağlamda Macron’un sicili Fransa cumhurbaşkanı seçildiğinden bugüne kadar hayli kabarıktır. Gerek iç siyasette gerekse dış politikada hem kendi halkını hayal kırıklığına uğratmış hem de uluslararası arenada müttefikler ve uluslararası kurumlar nezdinde saygınlığını yitirmiştir. Uluslararası boyutta bazı örnekler verilmesi gerekirse “NATO’nun beyin ölümü” açıklaması, Libya’da darbeci Hafter’e destek vermesi, Doğu Akdeniz krizinde Almanya’nın Türkiye ve Yunanistan arasında ara bulucu konumunu zayıflatması, Rusya ile ikili ilişkiler bağlamında yakınlaşma stratejisi ve aynı zamanda Almanya’yı Rusya ile ilişkilerinden dolayı eleştirmesi, Lübnan’da Lübnanlılara sömürgeci edasıyla meydan okuması, eski sömürgesi olan Cezayir’e bağımsızlık savaşında şehit olan yüzlerce Cezayirlilerin kafatasını lütuf gibi görünse de bir uyarı olarak göndermesi, 1994’te Ruanda’da 800 bin Tutsinin Hutular tarafından soykırıma uğratılmasında Fransa’nın aktif destekçi olduğunu kanıtlayan belgelerin Macron tarafından kamuoyu ile paylaşılmaması ve son olarak da Dağlık Karabağ çatışmalarında işgalci Ermenistan’a kayıtsız şartsız destek çıkması.

Aslına bakıldığında Macron 2017’de ciddi reform vaatleri ile cumhurbaşkanı olarak seçildi. Lakin ilk iki yıl görev süresinde hedeflediği ekonomik ve sosyal reformları halkın bazı kesimlerinin şiddetli direnişinden dolayı gerçekleştiremediğinden Fransız halkının nazarında itibar kaybetti. Bu trend günümüze kadar daha da arttı. Macron iç siyasette bir başarı öyküsü yazamayacağından dış politika alanında daha aktif bir politika izleyerek itibarını yeniden kazanıp 2022 cumhurbaşkanlığı seçiminde iddialı duruma gelme mücadelesi vermektedir.

Büyük Britanya’nın AB’den ayrılmasından sonra AB bünyesinde yegane nükleer güç ve BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olan ülkenin cumhurbaşkanı olarak Macron küresel sistemin yeniden inşa sürecinde tasarladığı jeopolitik konseptiyle liderlik konumunu geliştirmek adına Akdeniz-Afrika-Ortadoğu üçgeninde nüfuzunu artırma niyetinde olduğunu birçok vesileyle açık etmektedir. Ancak bu üç bölgede aktif dış politika tercihleriyle öne çıkan Türkiye’yi karşısında bulduğu ve bu konuda zorlandığı da bir gerçektir. Türkiye, Akdeniz-Afrika-Ortadoğu üçgeninde iddialı bir çıkış yaparak bölgesel güç konumunu özellikle son yıllarda tahkim etmiştir. Bu gerçeklik Türk-Fransız denklemini Kuzey Afrika, Akdeniz ve Ortadoğu’da Türkiye’nin lehine döndürmeye devam etmektedir. Bu doğrultuda karşılıklı olarak Türk-Fransız meydan okumalarına Doğu Akdeniz, Suriye ve Libya’da rastlanmaktadır.

Son olarak Macron’un “Fransa İslamı” projesi Türkiye ile Fransa’yı karşı karşıya getirmiştir. Lakin bu sefer karşısında sadece Türkiye yoktur, aynı zamanda İslam coğrafyasının güçlü ülkeleri de Türkiye’nin safında yer almıştır. Türkiye adına Fransa ürünlerine boykot çağrısınının bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meydan okumasıyla yapılması Pakistan, Malezya, Endonezya olmak üzere tüm İslam coğrafyasında karşılık bulmuştur. Artık bu diplomatik cephede de Macron karşısında Erdoğan’ı bulmuştur, hem de İslam coğrafyasının bir nevi sözcüsü konumunda.

Macron “İslam’da reform” projesiyle sadece dış politikada Rubikon’u geçerek siyasi kredisini kaybetmeye devam etmiyor. Aynı zamanda Fransa’da yaşayan takriben 7-9 milyon Müslüman toplumunun Fransa devletine olan güvenini de sarsıyor. Daha önce siyahi futbolcular Fransa Futbol Milli Takımını ırkçılığa maruz kaldıklarından dolayı sabote etmişlerdi. Macron çirkin İslamofobik yaptırım ve mesajları ile Fransa’yı Müslümanların nazarında bir korku cumhuriyetine dönüştürmekte. Müslümanların bu durumu daha fazla sineye çekmesini beklemek çok naif olur. Sarkozy dönemini aratacak isyanların vuku bulmasının düşük ihtimal olduğunu düşünmüyorum.

Türkiye bölgesel ve küresel alanda Fransa (Gordion) düğümünü çözebilecek maharete sahip olduğunu Suriye, Libya, Doğu Akdeniz ve Kafkaslarda Fransa’nın nüfusunu zayıflatarak göstermiştir.

Tekrar efsaneye dönelim: Gordion düğümü efsanesini duymuş olan İskender düğümü çözmek için uğraşır ancak ne kadar çabalasa da bunu başaramaz. Bunun üzerine Genç İskender kılıcına davranır ve düğümü keser. Böylelikle kehanet gerçekleşmiş olur.

Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye Fransa (Gordion) düğümünü kaba güç kullanmadan çözebilecek kabiliyeti olduğunu göstermiştir. Lakin gerekirse Türkiye Büyük İskender’i aratmayacak güçtedir.

[Sabah, 31 Ekim 2020]

Etiketler: