Foto: Aytaç Ünal / AA

Kamu Bütçesinde Pozitif Ayrışma

Ocak-Ağustos 2020’de 110.9 milyar TL açık veren merkezi bütçe, bu yılın aynı döneminde 37.5 milyar TL açık verdi. Bu toparlanmayı kamu harcamalarının azalması tetiklemedi. Ekonomi canlandıkça vergi gelirleri artıyor. Bütçede diğer ülkelerden pozitif ayrışıyoruz

Koronavirüs salgınının ekonomide açtığı yaraları sarmak için devletler maliye politikalarını tarihte eşine az rastlanır genişlikte kullandı. Bir taraftan vergi gelirinden feragat ederlerken, bir taraftan da harcama musluklarını sonuna kadar açtılar. Haliyle bütçe açıkları patladı. ABD ve İngiltere gibi bazı gelişmiş ülkelerde bütçe açıklarının GSYH’ye oranı, çift haneli rakamları gördü. Türkiye’de 2020’nin ilk üç çeyreğinde bütçede bozulma yaşanmasına rağmen, yılın sonlarına doğru toparlanmıştı. 2020’yi yüzde 3.5 gibi oldukça makul bir bütçe açığı ile kapatmıştık.

Bütçe rakamlarındaki iyileşme devam ediyor. Son açıklanan verilere göre, bütçe ağustosta 40.8 milyar TL fazla verdi. Ocak-Ağustos 2020’de 110.9 milyar TL açık veren merkezi bütçe, bu yılın aynı döneminde 37.5 milyar TL açık verdi. Bu toparlanmayı kamu harcamalarının azalması tetiklemedi. Aksine harcamalar; personel giderleri, cari transferler ve faiz ödemeleri gibi ana kalemlerde artmaya devam ediyor. Bütçedeki düzelme vergi gelirlerinden geliyor. Ekonomi canlandıkça vergi gelirleri artıyor. Geçen senenin ilk sekiz ayında 510.4 milyar TL vergi geliri toplanırken, hazinenin kasasına bu yıl vergilerden 712.8 milyar TL para girmiş.


Bütçe rakamlarında net biçimde diğer ülkelerden pozitif ayrışıyoruz. IMF’nin sınıflandırmalarına ve beklentilerine göre, Türkiye’nin bütçe açığı bu yıl gelişmekte olan ülkelerin ortalamasına kıyasla 3 puan, gelişmiş ülkelerinkine kıyasla ise 5 puan daha iyi gelebilir. Geçen seneyle karşılaştıracak olursak, özel sektörün kamu desteğine olan ihtiyacının oldukça azaldığını söyleyebiliriz. Çoğu sektörde işler salgın öncesi seviyelere kademeli biçimde dönüyor. Yine de ekonominin desteğe ihtiyaç duyduğu yerler ve konular var. Bütçedeki iyileşmeler, maliye politikalarının gerektiğinde devreye girebileceği bir hareket alanını sağlıyor. Bu aşamadan sonra daha seçici ve hedef odaklı maliye politikalarla yola devam edilmesi beklenir. Bu yılın geri kalanında ve 2022’de maliye politikası, ekonomik aktiviteyi canlandırmaktan ziyade enflasyonu düşürme, istihdamı arttırma ve gelir dağılımını iyileştirmeye yönelik olarak daha fazla kullanılabilir. Özel sektörün kamudan alacaklarının ödemeleri hızlandırılabilir. Özel sektörün üretim ve yatırım maliyetlerini düşürücü yönde maliye politikaları da uygulanabilir.


REESKONT KREDİLERİNDE DEĞİŞİKLİK

Reeskont kredileriyle ilgili bir süredir beklenen değişiklikler cuma günü açıklandı. Toplam reeskont kredisi limiti 30 milyar dolara yükseltildi. Böylece ihracata daha fazla finansman olanağı sunulacak. TCMB, reeskont kredilerini ihracatçıya TL bazında verip döviz cinsinden geri topladığı için reeskont kredilerinde pastanın büyümesinin rezervleri arttırıcı yönde etkisi de olacaktır. Değişikliklerle birlikte İhracatın finansmanında daha seçici olunacağını görüyoruz. Reeskont kredileri artık net ihracatçı (son üç yıldaki ya da son yıldaki ihracat tutarı ithalat tutarından en az yüzde 10 fazla olan) şirketlere sağlanacak.

Dış ticaret açığının azaltan ve net ihracat üzerinden büyümeye katkı veren şirketler bu krediden yararlanacak. Krediler için 240 gün olarak uygulanan azami vadesi 180 güne indirildi. Yeni pazarlara yapılan ihracat, yüksek teknolojili ürün ihracatı ve döviz kazandırıcı hizmetlerin finansmanı amacıyla kullanılan kredilerin azami vadesi ise 360 gün.

TÜKETİCİ KREDİLERİNE AYARLAMA

Ekonomi yönetimi son aylarda aldığı makro ihtiyati tedbirlerle enflasyonu soğutmaya çalışıyor. Bu kapsamda yeni bir karar alınarak, 50 bin TL üzerindeki tüketici kredileri için vade sınırı 36 aydan 24 aya indirildi. Bu değişiklikle birlikte, kredi kompozisyonunun tüketici kredilerinden ticari kredilere doğru kayması hedefleniyor. Tüketici kredilerin aşırı genişlemesi büyümeyi arttırsa da bu büyüme kaliteli ve sürdürülebilir olmuyor. Enflasyon ve cari açık gibi yan etkileri de unutmayalım. Üretim ve yatırımları arttırma potansiyeli taşıyan şirketlere kredilerin daha fazla yönlendirilmesinin amaçlanması doğru bir tercih.

[Sabah, 19 Eylül 2021]

Etiketler: