İtalya

İtalya’da “Sosyal Mesafe”nin Sonrası “Siyasi Mesafe” mi?

Virüs sonrası İtalya'da 'siyasi mesafe' politikasına çeşitli kurbanların arandığı, aşırı sağın sesinin daha gür ve özgüvenli yükseldiği, bütçe krizi, mülteci krizi, Libya anlaşmazlığı gibi sorunların gölgesinde ilerleyen Roma-Brüksel ilişkilerine korona virüsü kaynaklı hayal kırıklığının eklendiği çok boyutlu bir senaryo bizleri bekliyor olacak.

Ülkeler tüm dünyayı etkisi altına alan virüsü tanımaya, yayılmasını durdurmaya ve sağlık sistemlerini krize cevap verebilir noktada tutmaya çalışırken, siyaset bilimciler virüs sonrası dünya siyasetinin ve devletler arası ilişkilerin alacağı yönle ilgili görüşler ortaya atmaya başladılar. Bu görüşlerde sorunun “küresel” olmasına rağmen devletlerin kriz boyunca “ulusal” çözüm arayışında olduğu, iş birliğinin geri planda kaldığı özellikle vurgulanan bir nokta oldu. AB gibi ekonomik birlikteliğin üst düzey olduğu ulus-üstü yapılanmada dahi beklenilen iş birliği gerçekleşmedi ve İtalya gibi virüsten oldukça ağır bir şekilde etkilenen ülkeler mücadelede yalnız kaldı. Zira 26 Mart akşamı itibariyle İtalya’daki korona virüs vaka sayısı 80,589 olurken 8 binden fazla kişi virüs sebebiyle hayatını kaybetti.

Yapılan yardım çağrılarının karşılıksız kalması, ülkelerin birbirlerine giden maskelere el koyması, maske özelinde istihbarat savaşlarının yaşanması gibi durumlar, uluslararası siyasete dair ilginç gelişmeler olarak not edildi. Yaşanan bu gelişmeler, korona virüsü sebebiyle vatandaşlar tarafından uygulanması beklenen “sosyal mesafe” (social distance) kuralının, yerini virüs sonrası dönemde hayal kırıklığı yaşayan çeşitli ülkeler tarafından benimsenecek bir “siyasi mesafe” (political distance) politikasına bırakabileceğini gösteriyor. Bu ülkelerin başında ise virüsün Avrupa’daki merkezi haline gelmesine ve bilançonun çok ağır olmasına rağmen yaşadığı yalnızlıktan ve hayal kırıklığından dolayı İtalya geliyor.

İtalya’nın AB daimi temsilcisi Maurizio Massari’nin, “İtalya’nın üye ülkelerden yardım talep ettiğini ama hiçbir geri dönüşün gerçekleşmediğini” açıklaması, AB’nin hızlı ve kolektif politika üretme konusundaki hantallığına vakıf olan çoğu siyaset bilimci için sürpriz olmadı. Bunun aksine Çin, Roma’ya gönderdiği 9 uzman eşliğinde 31 ton medikal ürün yardımı yaparken, Rus askeri uzmanlardan oluşan birliklerin İtalya’nın Bergamo şehrine doğru ilerleyişi ve burada virüsle mücadeleye katılmaları da sosyal medyada çok sayıda paylaşıldı. Çin, İtalya’ya gönderdiği maske kolilerinin üstüne eski Roma filozofu Seneca’nın “Bizler aynı denizin dalgaları, aynı ağacın yaprakları, aynı bahçenin çiçekleriyiz” sözleriyle süslerken, Komisyon Başkanı von der Leyen gibi Brüksel’deki karar vericiler “Avrupa olarak birbirimizin yanında olmamız gereken zamanda çok fazla kişi sadece kendini düşündü” şeklinde açıklamalarla günah çıkarmayı denedi. AB’nin etkisiz siyasetinin yanında Çin ve Rusya gibi ülkelerin İtalya’ya yardım konusunda sıraya girmeleri, virüs sonrası İtalyan siyasetinin alacağı yön konusunda ise önemli soru işaretlerine sebep oldu.

İtalya’da virüs sonrası muhtemel bir “siyasi mesafe” politikasını en çok arzulayan aktör şüphesiz aşırı sağcı lider Matteo Salvini olacaktır. Diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi AB karşıtlığına yaslanan İtalya’daki aşırı sağ, AB’nin söz konusu pasif tutumunu altın tepsiyle karşılayacak, virüs sonrası oluşacak muhtemel bir ekonomik krizden ise ciddi şekilde faydalanacaktır. Zira Koronavirüsünün ülkelerdeki aşırı sağ söyleme “yeni öteki” oluşturma imkanı sağladığı şimdiden açıkça görülüyor. İtalya’daki aşırı sağın Ortadoğu ve Afrika’dan gelen göçmenlere yönelik nefretinin, Lombardiya ve Veneto gibi ülkenin kuzey bölgelerinde yoğunlukta olan Çinli işçi göçmenleri ve firmaları da kapsayacağı açıktır.

Salvini’nin “Çinli şirketlere dikkat. Salgını başlatanların şimdi bundan ekonomik olarak faydalanmasına izin vermeyin” şeklindeki tweetleri ve “salgın ile ilgili Dünya Sağlık Örgütü’ne geç bilgi veren Çin’in İtalya’da vatan kurtarıcısı olarak anılmasını” eleştirmesi, AB’nin yanı sıra aşırı sağın “siyasi mesafe” beklentisinin hedefinde kimin olacağını gösteriyor. Rusya’nın AB’den önce davranarak İtalya’ya yardım elini uzatması, Çin’in ise hala daha virüsle mücadeleye devam ederken “yeni öteki” olmaktan kurtulmak amacıyla kamu diplomasisi politikalarını hayata geçirmesi, virüs sonrası birçok ülkede benimsenmesi muhtemel “siyasi mesafe” politikalarının bir parçası olmamaya çalıştıklarını gösteriyor.

Virüs İtalya’yı sardığında ortadan kaybolan AB yetkililerin virüs sonrası ekonomilerin rehabilitasyonu sürecinde de benzer pasif politika izlemesi, hali hazırda bütçe sorunu, mülteci meselesi, Libya krizi gibi sorunların yer aldığı İtalya ile AB arasındaki ilişkileri çok daha sorunlu bir hale getirecektir. Bu durum İtalya’nın AB’ye yönelik aşırı sağ kaynaklı “siyasi mesafe” taleplerini karar vericilerin görmezden gelmesini ise çok daha zorlaşacaktır. Zira virüs sonrası ekonomik olarak çok daha kırılgan bir hale gelecek olan İtalya’da, AB’ye yönelik eleştirilerin ve “siyasi mesafe” taleplerinin artması durumunda, Conte hükümetinin bu eleştirileri nasıl göğüsleyeceği şimdiden ciddi merak konusu haline gelmiş durumda.