Hâkim Parti Olma Yolunda AK Parti

Siyaset anlayışını, toplumsal taleplerle siyasal temsil arasındaki açığı kapatma misyonuna dayandıran AK Parti, bu misyonu yerine getirme performansıyla toplumdan destek görmeye devam ediyor.

Türkiye, AK Parti şahsında, daha önce tecrübe etmediği bir siyasal deneyime tanıklık ediyor. İlk defa, bir siyasi parti, 12 yıl kesintisiz bir şekilde iktidarını sürdürüyor, katıldığı dokuz seçimi muhalefetle arasındaki oy farkını muhafaza ederek kazanıyor ve iktidarını sürdürürken sorunsuz bir liderlik değişimini hayata geçiriyor.

Siyaset bilimi literatüründe, siyasetin tarihsel bir misyon üstlenmek durumunda kaldığı ülkelerde, bu misyonu üstlenme başarısı gösteren siyasi partilerin uzun süreli iktidarını tanımlamak üzere “hakim parti” adlandırmasına başvuruluyor.

Bu çerçeveden bakınca siyasete anlam veren temel dinamiğin, devlet-toplum, bürokrasi-siyaset, vesayet-demokrasi arasındaki mücadele olması hasebiyle, Türkiye siyasetinin hakim partilerin oluşumu için uygun bir zemin sağladığı söylenebilir. Nitekim çok partili siyasal yaşamımız boyunca, tek başına iktidar olma başarısı gösteren merkez-sağ partilerin çoğu hakim parti olma potansiyeline sahiplerdi.

Ancak, vesayetçi sistemin ürettiği sorunlar, siyasi partilerin bu potansiyeli realize etmelerini engelledi. Siyasi partilerin karşılaştığı ilk sorun, askeri darbeler veya Anayasa Mahkemesi kararlarıyla kapatılmaları nedeniyle kalıcı olmalarının engellenmesi oldu. İkinci sorun, vesayet sisteminin siyasal faaliyetleri sınırlı bir alana hapsetmesi nedeniyle siyasi partilerin toplumun siyasal taleplerini karşılayamaması ve toplum ile siyasal aktörler arasındaki bağın zayıf kalması oldu. Bu iki yapısal sorun, siyaseti toplumsal taleplerle siyasal temsil arasında yaşanan bir kısır döngüye hapsetti. Toplumsal talepleri karşılama cesareti gösteren siyasi partiler vesayet sisteminin engelleriyle karşılaştı, toplumsal taleplerle yüzleşmek yerine popülist politikalara yönelen siyasi partilerse hem sorun çözücü bir siyasi performans gösteremedi hem de kalıcı bir toplumsal desteğe sahip olamadı.

Siyasal faaliyeti sınırlayan bu yapısal problemler, bir yandan geçmiş dönemlerde hakim parti olma potansiyeline sahip siyasi partilerin önlerinin kapanmasına yol açarken, öte yandan, AK Parti’nin hakim parti olma vasfını pekiştirmesini de mümkün kıldı. AK Parti, kendisinden önceki siyasi partileri köksüz ve zayıf kılan vesayet sistemini tasfiye etme kararlılığını sürdürerek siyasi ömrünü uzatırken, aynı zamanda, toplumla sahici bir bağ kurarak, yüzyıllık kronik siyasi ve ekonomik sorunlarla yüzleşerek toplumsal desteğini arttırdı. Siyaset anlayışını, toplumsal taleplerle siyasal temsil arasındaki açığı kapatma misyonuna dayandıran AK Parti, bu misyonu yerine getirme performansıyla toplumdan destek görmeye devam ediyor.

Ancak, siyasi partilerin uzun süreli iktidarlarını mümkün kılan unsurlar ilelebet devam etmeyebilir. Partiler, kendilerini toplum açısından tercih edilebilir kılan özelliklerini yitirdiklerinde toplumsal desteklerini kaybetmeye başlarlar. Siyaset bilimi literatürü dünya tecrübelerine dayanarak, hâkim partilerin güç kaybını, “misyonun tamamlanması”, “birleşme veya yeni siyasal konumlanma dolayısıyla muhalefetin alternatif olmaya başlaması” ve “liderlik sonrası parçalanma” gerekçelerine dayandırmaktadır.

Bu dinamikleri Türkiye özeline uyarladığımızda, AK Parti’nin önünde misyonun tamamlanması veya muhalefetin güçlenmesi gibi unsurlardan kaynaklanan bir engel görünmüyor. Yeni Türkiye’yi inşa misyonu, toplumun AK Parti’ye teveccühünü sağlamayı garantilemekte, muhalefet partileri de bu misyonu üstlenmeye uzak durdukça alternatif olma ihtimallerini tüketmektedirler. AK Par

Etiketler: