31 Mayıs 2013 | Taksim. (Foto: Onur Çoban / AA)

Gezi Olayları Üzerine İdeolojik Kapışma

9 yılın ardından Gezi eylemlerinin ne olduğu ya da ne olmadığı tartışması giderek siyasetin merkezine yerleşiyor. Kılıçdaroğlu'nun muhalefetin ortak adayı ya da CHP'nin adayı olma ihtimali bu tartışmayı daha da hararetlendiriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na “cumhurbaşkanı adayı olup olmadığını” sorduğu son konuşmalarında Gezi olaylarına sert eleştirilerde bulundu. “Ağaç ve çevre kılıfı altında Türk demokrasisine kurulmuş bir pusu”, “sokak terörü üzerinden milletin iradesini gasp etme girişimi,” “azgın azınlığın sessiz çoğunluğu sindirme teşebbüsü” ve “Türkiye Cumhuriyeti’ni, uluslararası çıkarlarını hedef alan bir kalkışma” olarak nitelediği olayların sorumlusu siyasetçi olarak Kılıçdaroğlu’na işaret etti. Hatırlayalım, Kavala davasının seyri bağlamında Kılıçdaroğlu ve İP Genel Başkanı Akşener, Gezi olaylarını iktidara muhalefetlerinin temeline koyan söylemler kurmuşlardı. “Gezi bu ülkenin özgürlük sesidir” diyerek eylemleri kutsayan Kılıçdaroğlu, çok iddialı bir “direniş” tarifi yapmıştı: “Gezi direnişi, demokrasi tarihimizde özgürlüğü haykıran gençlerin sesidir; dayanışmaya, barışa, kardeşliğe ve demokrasiye adanmış milletimizin hareketidir.”

28 Mayıs 2013 Taksim Gezi Parkı Olayları

Yine, Akşener 27 Nisan’da Gezi eylemlerini “milli şuurun ayağa kalması” olarak nitelemişti. Akşener’in övgüsü bu eylemlere merkez siyasette geniş bir meşruiyet üretmeye yönelikti: “Ülkücüsünden solcusuna, dindarından sekülerine, kadınından erkeğine, gençlerimizin o dönemki rejime karşı bir duruş, bir direniştir.” Gezi övgüsünde ileri giden Akşener’in “1908’de istibdata karşı koyan ruh neyse, Gezi de odur” demesi 2. Abdülhamid eleştirisi olarak okunmuş ve sağ siyasette rahatsızlık üretmişti. 6’lı masadaki eski AK Partili siyasetçiler Davutoğlu ve Babacan da “davaya iştirak etmediklerini ve kimseden şikâyetçi olmadıklarını” açıkladılar. Gerçi Davutoğlu sosyal medyada evine baskın çağrıları yapıldığı o geceyi asla unutamayacağını söyleyerek dönemin ve muhafazakârların hissiyatını ifade etmekten geri duramadı. İşte Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu, CHP ve Gezi eylemcilerini bir arada eleştirmesi ve 6’lı masanın Gezi’ye verdiği destek şu soruyu öne çıkarıyor: “Gezi direnişi/ kalkışması” polemikleri seçim döneminin ana ideolojik kapışma alanı olmaya aday mı? 6’lı masa ve HDP hem Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ve hem de Gezi “ruhu” etrafında birleşebilir mi? Muhalefetin muhafazakâr ve milliyetçi parçaları CHP çevrelerindeki seküler öfkeye karşılık gelen Gezi psikolojisi ile ortak paydaya gelebilir mi?

***

9 yılın ardından Gezi eylemlerinin ne olduğu ya da ne olmadığı tartışması giderek siyasetin merkezine yerleşiyor. Kılıçdaroğlu’nun muhalefetin ortak adayı ya da CHP’nin adayı olma ihtimali bu tartışmayı daha da hararetlendiriyor. Özgüveni yükselen CHP açısından Gezi yarım kalmış bir süreç ve 2023 seçimleriyle tamamlanmalı. Onlara göre Gezi, AK Parti ve lideri Erdoğan’dan hesap sorulması gerektiğinin en çarpıcı sembolü. Kılıçdaroğlu’nun ağırlığını koyduğu masadan bahsettiğim Gezi güzellemesine aykırı ses çıkması beklenmez. Akşener, Gezi övgüsünde Kılıçdaroğlu’ndan ileri giderken diğer genel başkanlar Gezi öfkesi karşısında öykünmeci ve özür dileyici noktada kalıyor.

Cumhur İttifakı’nın baktığı yerden ise Gezi kalkışması, 7 Şubat MİT krizi, 17-25 Aralık yargı darbe girişimi, 2015 Çukur eylemleri ve 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişiminin oluşturduğu Türkiye’ye saldırılar döneminin bir halkası. Yani münferit bir kalkışma değil. Yeniden tekrarlanabilecek bir dizi saldırının parçası. Bu iki zıt bakışın kapışması aynı zamanda AK Parti döneminin son on yılını açıklama mücadelesi. Bu kapışmada SP, GP ve DEVA gibi partiler pasif pozisyonda kalmaya mahkûm. Davutoğlu ve Babacan, Gezicilere özür dileyici argümanlar sundukça muhafazakâr seçmenden uzaklaşır. Zira 2013-2016 yılları arasındaki türbülans ve mücadele hâlâ zihinlerde çok canlı. Bu üç yılı eski AK Partililerin yeni dostlarına ve seçmen tabanlarına anlatabilme imkânları çok sınırlı. Gezi tartışmasının bize söylediği diğer en önemli şey ise CHP çevrelerindeki derin seküler öfkenin daha muhalefette iken bile çok sert bir mahalle baskısı oluşturduğu. Kendisine büyük umutlar beslenen İmamoğlu’nun Karadeniz turunda yanına hangi gazetecileri aldığını sert eleştiri konusu yapanların CHP’nin iktidara gelmesi durumunda nereye savrulabileceği kaygı vericidir.

[Sabah, 7 Haziran 2022]

Etiketler: