Esed’in Geleceği

Esed'in görevden ayrılma tartışmalarının daha önce de yapıldığını hafızamızda tutmakla beraber rejime karşı hoşnutsuzluğun her geçen gün arttığı da bir gerçek. Ancak Esed yerine yeni bir aktörün geçmesiyle Suriye sorununun hemen çözüleceğini beklememek de gerekir. İktidar değişimi tartışmasının bile Suriye krizine etkisinin olduğu bir ortamda iktidar değişikliğinin sahaya kaçınılmaz yansımaları olacak ve sadece yerel aktörler değil bölgesel ve küresel aktörler de bu yansımaları kendi çıkarlarına kullanmaya çalışacaktır.

Suriye’de zaten oldukça kötü durumdaki ekonomik koşullar ABD’nin Sezar Yasası’nı devreye sokmasının ardından kötüleşmeye devam ediyor. Bu durum diğer siyasal ve toplumsal nitelikteki yapısal sorunların da etkisiyle katlanarak Suriye genelinde Şam rejimine karşı zaten var olan tepkileri her geçen gün artırıyor. Rejim kontrolündeki alanlarda bile Esed aleyhine gösteriler yapılmaya başlandı.

Bu gösterilerle eş zamanlı olarak Esed’in görevden ayrılmak zorunda kalacağına yönelik iddialar da gündemde. Ancak bu iddialar ilk kez dile getirilmiyor. İlk olarak 2011’de başlayan halk hareketleriyle beraber Esed’in kısa sürede devrileceğine yönelik iddialar söz konusu olmuş ancak bu kısa vadede gerçekleşmeyince Suriye’deki dönüşümün Esed’li mi yoksa Esed’siz mi olacağı konuşulmaya başlanmıştı. Ancak önce İran sonra da Rusya desteği Esed iktidarına can simidi olmuş ve uluslararası toplumun duyarsızlığı ve hareketsizliğinin de etkisiyle bütün iddia ve beklentilere rağmen Esed koltuğunda oturabilmişti.

Bununla beraber günümüzdeki iddiaların öncekilerden en önemli farkı bu kez iddiaların Suriye’de en etkili aktörlerden birisi olan Rusya’ya dayandırılarak dile getirilmesi. Açıkçası Rusya’nın Suriye’de bir iktidar değişikliğine gitmesi için ülkedeki Rus çıkarlarına yönelik hayati bir tehdidin olduğunu söylemek zor. Ancak genel anlamda Suriye’nin ve özelde Esed’in Rusya üzerinde oluşturduğu politik ve ekonomik maliyet giderek ağırlaşmakta ve artan maliyetin Moskova yönetimine sağladığı faydayı geçme ihtimali bulunmakta.

Bu nedenle üzerindeki baskıyı hafifletmek isteyen Rusya’nın, Suriye kaynaklı maliyeti düşürmek için Şam’da Rus çıkarlarına halel getirmeyecek bir iktidar değişikliğine gitmesi büyük bir sürpriz olmaz. Böylece uluslararası arenada Suriye dosyasını tamamen kendisine bağlı olarak farklı bir formatta şekillendirme ve rejim üzerindeki İran etkisini sınırlandırma imkanını da elde edebilecek.

Ancak Esed iktidarının son bulması nasıl sonuçlar ortaya çıkaracak?

Babası Hafız Esed’in ölümü üzerine 2000’de başlayan yirmi yıllık iktidarının son dokuz yılını kendi halkına zulmetmekle geçiren Esed’in ülkesine yaptığı “katkı” ortada. Günümüze kadar en az 500 bin Suriyeli katledilmiş, Suriye nüfusunun yarısından fazlası farklı ülkelere sığınmış veya ülke içinde yerinden edilmiş durumda. Ülke altyapısının neredeyse yüzde 60’ı rejim ve destekçilerinin yaptığı saldırılarla ortadan kaldırılmış ve oluşan kaotik ortamdan beslenen terör örgütleri başta Türkiye ve bölge ülkeleri olmak üzere bütün dünyayı etkilemekte.

Bütün bu olumsuz tablonun en önemli müsebbibi Esed özeline indirgense de bu politika ve uygulamalara yön veren asıl güç 1970’lerden bu yana rejimin ana çekirdeği olan Baas zihniyeti ve onun geliştirdiği “sistem”. Suriye rejiminin bütün meydan okumalara rağmen ayakta kalmasını sağlayan en büyük iki destekçisi Rusya veya İran’ın bu sisteme yönelik kaygıları olduğunu iddia etmek ise zor. Velev ki Rusya’nın sadece Esed’i değil sistemi de değiştirmek istediğini varsayalım, rejimin dönüşümünü kısa vadede sağlamak da oldukça zor.

Öte yandan Esed’in iktidardan gitmesi Suriye krizinin gidişatında iki açıdan dönüm noktası olacaktır: İlk olarak rejimin katliamlarının ana sorumlu olarak görülen ve daha ciddi meydan okumalara rağmen ayakta kalabilmiş bir aktörün ansızın iktidardan düşebileceği ihtimali başta Esed yerine gelecek kişi olmak üzere sahadaki rejim unsurları tarafından kolay kolay unutulmayacak.

İkinci olarak rejimin bir sistem olarak kendisini muhafaza yeteneği bulunsa da bu kurguda Esed’in pozisyonu sembolik olmanın ötesinde. Dolayısıyla Esed’in yerine kim gelirse gelsin sistemdeki güç ilişkilerinin ve dengelerin yeniden şekillenmesi kaçınılmaz. Bu rejim içi güç mücadelesi ise Rusya’nın enerjisini farklı bir yöne çekmek zorunda bırakabileceği gibi Türkiye’nin Suriye’deki hareket alanının genişlemesi ihtimalini barındırmakta.

Bu nedenle Türkiye’nin bir yandan Suriye krizine kapsamlı bir çözüm bulma girişimlerini devam ettirirken diğer yandan sahada açılacak yeni fırsat pencerelerini hızlı ve etkili bir şekilde değerlendirmesi önemli.

Sonuç olarak Esed’in görevden ayrılma tartışmalarının daha önce de yapıldığını hafızamızda tutmakla beraber rejime karşı hoşnutsuzluğun her geçen gün arttığı da bir gerçek. Ancak Esed yerine yeni bir aktörün geçmesiyle Suriye sorununun hemen çözüleceğini beklememek de gerekir. İktidar değişimi tartışmasının bile Suriye krizine etkisinin olduğu bir ortamda iktidar değişikliğinin sahaya kaçınılmaz yansımaları olacak ve sadece yerel aktörler değil bölgesel ve küresel aktörler de bu yansımaları kendi çıkarlarına kullanmaya çalışacaktır.

 [Sabah, 4 Temmuz 2020]

Etiketler: