Enflasyonla Topyekûn Mücadele

Fiyat artışlarının zaman içinde bir ücret-fiyat sarmalına dönüşmemesi önemlidir. Enflasyon özellikle de yerleşik hale gelmemelidir. Bu da topyekûn bir mücadele ile mümkündür.

Küresel enflasyonist süreç devam ediyor. ABD ve Avrupa’da da son 30-40 yılın tarihi yüksek enflasyon rakamları gözleniyor. Türkiye ile aynı ligdeki birçok BRICS, MINT, MIST ve N-11 ülkelerinde de son 20-30 yılın en yüksek enflasyon rakamları gözleniyor. Örneğin İngiltere’de son açıklanan enflasyon verisi %9,4 seviyesinde, yılsonu enflasyon beklentisi de %13’e yükselmiş durumda. ABD’de ise Temmuz enflasyonu yıllık %8,5 ile uzun bir yükseliş trendinin ardından, son ay kısmen geriledi.

Öte yandan, Türkiye’de ise Temmuzda da enflasyonun hem kendisi hem beklentileri yükselmeye devam etti. TCMB, 2022 sonu enflasyon tahminini %60,4’e çıkardı. Enflasyonun yaz dönemi ile birlikte gerilemesi beklentileri ise henüz gerçekleşmedi. Ancak enflasyon ile topyekûn mücadele sürüyor. Bu doğrultuda da enflasyonunun hem ivmesi düştü hem de gerçekleşen enflasyon (son 24 yılın yeni zirvesi %79,6) beklentilerin (%81’lik) altında kaldı. Fiyatlardaki artışın hızı azalıyor. Aylık enflasyon verileri geriliyor. Geçen yılın aynı aylarının değerlendirmeye alınacağı baz etkisi ile, hissedilir azalışların ise 2023 başından itibaren gözlemlenmesi bekleniyor.

Küresel ölçekte ise bugün nispeten olumlu bir hava seyrediyor. Enerji fiyatlarındaki gerileme, daha geneldeki emtia fiyat düşüşleri enflasyonu aşağı çekecektir. Örneğin petrol fiyatları son iki ayda, yaklaşık olarak %30 geriledi. Önümüzdeki 1 yıl için ise resesyon beklentileri de artıyor. Ekonomik daralma ve resesyon süreçleri ise, enerji talebini gerileterek; fiyatları daha fazla aşağı çeker. Resesyon endişeleri, parasal sıkılaştırma adımlarını da sınırlandırabilir. Gıda ve tahıl fiyatları da geriliyor. Türkiye’nin çabalarıyla hayata geçen tahıl koridoru, olumlu seyri güçlendiriyor.

Türkiye’de de bu olumlu global havanın değerlendirilmesi için, bir taraftan, pandemi sonrası ivmelenen talebin dizginlenmesi çabaları sürerken; diğer taraftan ise, arz tarafında, üretimi artırmaya ve tedarik sorunlarını çözmeye yönelik adımlar atılmaya devam ediliyor. BDDK ve TCMB’nin kredi düzenlemeleri ve kredi limitleri ile ilgili sınırlamalar, otomobil sektöründe yeni getirilen 6 ay ve 6 bin km sınırı, konut piyasasında özelikle de yatırım amaçlı talebi düzenlemek için atılması düşünülen adımlar ile yüksek seyreden talep kontrol edilmeye çalışılmaktadır.

Önceki dönemlerin vergi indirimleri ve yeni tarım kredi kooperatif marketleri gibi fiyatları azaltan ve rekabeti artıran adımlar yurtiçinde tüketicileri ve hane-halkı bütçelerini kısmen rahatlatmış durumda. Tarımdan, gıdanın geneline kadar sürekli artırılan teşvikler ve doğrudan destekler ile yerli üretici desteklenirken; devam eden çip krizinde hem yurtiçinde hem Tayvan gibi önemli üretim merkezlerine yönelik yeni adımlar ile üretim ve tedarik sorunlarına kalıcı çözümler getirilmeye çalışılmaktadır. Konut piyasasında da arzı düzenlemek için hazırlıkları yapılan adımların yakın zamanda ilan edilmesi bekleniyor.

Sosyal konut projeleri, yerli otomobil projesiyle ithalatın azaltılması için atılacak adımlar da bir o kadar değerlidir. Enerjide maliyetleri ve dışa bağımlılığı azaltmak için nükleer enerji ve mavi vatanda enerji arayışları; Et ve Süt Kurumunun fiyatlarını %25 indirme adımları, Tarım-Kredi Kooperatiflerinin büyükbaş hayvan eti gibi ürünlerde fiyatları %30-35 indirmek için atacağı adımlar, enflasyonla mücadeleyi ciddi anlamda destekleyecektir. Nitekim, şimdiden 30’un üzerinde üründe 15 Ağustos itibarıyla indirimlere başlanacağı ilan edilmiş durumdadır.

Enflasyon Dinamikleri

Enflasyon malum temelde arz ve talep uyuşmazlıklarından kaynaklanır. Daha özele inildiğinde de küresel ölçekte bazı durumlarda ekonomideki talep, arzın çok ötesine geçer ve talep fazlalığı nedeniyle fiyatlar şişmeye başlar. Bu durum ise gelişmiş ve dinamiklerin oturduğu Batılı ekonomilerde daha yaygın ve üretimdeki dinamizm yerine, talebin üretimi yönlendirdiği durumlarda daha fazla geçerlidir.

Örneğin, ABD’deki enflasyon, daha çok pandemi ve parasal genişleme sonrası bu tür bir talep patlamasından kaynaklandı. Avrupa ve dünyanın diğer taraflarında ise, enerji ve gıda gibi piyasalardaki arz, üretim, taşıma, sigortacılık maliyetleri daha çok etkili oldu. GOÜ’lerde yerel para birimlerinin değer kayıplarının getirdiği maliyet baskısı da buna dahil.

ABD’de, pandemi dönemindeki cömert genişlemeci ve karşılıksız teşvik adımları hem tasarruf oranlarını yüksek tuttu hem de örneğin hisse senedi gibi varlık fiyatlarını yükseltti. 2021’e gelindiğinde, pandemi etkisinin de geçmesi ile, rehavet ve refah artışı ile tüketime talep arttı. Pandemide karşılıksız basılan para piyasada dolaştıkça, enflasyonist etkiler artmaya başladı. Ancak arz onu karşılayamadı.

Avrupa’da ise son dönemler maliyet enflasyonu daha fazla ön planda. Tüketim ve yatırım azlığı, Avro bölgesinde, pandemi döneminde enflasyonu ve büyümeyi minimum seviyelerde tutuyordu. Avrupa’da negatif enflasyon dönemleri dahi gözlendi. Nitekim, Avrupa, ABD gibi ciddi bir karşılıksız para basımı sürecine de girmedi. 2021’e gelindiğinde ise Avrupa’da da işler tersine döndü. Maliyet artışları meselenin merkezine oturdu.

Enerji maliyetleri, özelikle de Avrupa’da üretimin maliyetini ve fiyatları ciddi oranda artırdı. 2021’deki enerji krizi (fosil kaynaklardan uzaklaşma, kötu hava şartları, depolama eksikliği, yenilenebilir kaynaklara yeterince yatırım yapılmamış olması), 2022’deki Ukrayna Savaşı ve enerji krizinin derinleşmesi özelikle de Avrupa bölgesinde üretim maliyetlerini ciddi anlamda zorlamaya başladı.

Türkiye’nin yüksek enflasyonu ise batıdaki gibi sadece tedarik zinciri kırılmaları, maliyet, emtia fiyat artışları veya enerji krizi ile pandemi sonrası talep patlaması kaynaklı değil; ciddi maliyet faktörlerinin yanında, daha çok kendi kendini besleyen bir sürece dönmüş durumda. Kur oynaklığı ve ortodoks politikaların dışına çıkılmasının henüz tam olarak anlaşılamamış olması ile birlikte; Türkiye gibi ihracatı da ithalata bağımlı ve dışarıdan enerji gibi girdi ithalatları yoğun ülkelerde maliyet yönlü baskılar yaygındır. Ancak, görünen en önemli sebep, beklentilerdir (fiyatların sürekli artacağı beklentisi). Türkiye’de enflasyon, tüm bu maliyet faktörlerinin yanında, bu açıdan da bir ölçüde de kendi kendini besleyen bir süreç görünümündedir.

Topyekûn Mücadele

Tüm bu dinamikler dikkate alındığında, enflasyon ile mücadelenin topyekûn bir sorumluluk olduğunu; sadece hükümetlerin veya kurumların atacağı adımların yeterli olmayabileceğini akıldan çıkarmamak gerekiyor. Spekülatif motivasyonlar, panik ve endişe kaynaklı nedenlerle fiyatlama davranışlarının bozulması; ileriye yönelik fiyatlamalarda dozun kaçırılması ve beklentilerin rasyonel olmayan ölçüde değişmesi, abartılı veya fahiş fiyatlamaları da beraberinde getirmektedir.

Enflasyon beklentileri nedeniyle, ancak, gerçekleşen enflasyonun kendisini de aşan, fahiş fiyat artışlarının; dönüp dolaşarak yine piyasa anomalisine yol açanların kendilerini de vuracağını; tüm ülke ekonomisini ve toplumun tüm kesimlerini olumsuz etkileyeceğinin iyi anlaşılması gerekiyor. Fiyat artışlarının zaman içinde bir ücret-fiyat sarmalına dönüşmemesi önemlidir. Enflasyon özellikle de yerleşik hale gelmemelidir. Bu da topyekûn bir mücadele ile mümkündür.

[Sabah, 13 Ağustos 2022]

Etiketler: