Elazığ

Elazığ Depremi ve Beraber Yaşama İradesi

Bir toplumun beraber yaşama arzusu ve gelecekte beraber yaşama inancı büyük kriz anlarında, savaşlarda, afetlerde ve depremlerde test edilir. Elazığ'da geçen Cuma akşamı 6,8 büyüklüğünde yaşanan deprem böylesi bir testti. Allah'a şükür devlet ve millet bu testi büyük bir başarıyla geçti. Türk toplumunda sosyal dayanışma, aidiyet duygusu ve yardımlaşmanın ne kadar güçlü olduğunu hep beraber gördük.

Bir toplumun beraber yaşama arzusu ve gelecekte beraber yaşama inancı büyük kriz anlarında, savaşlarda, afetlerde ve depremlerde test edilir. Elazığ’da geçen Cuma akşamı 6,8 büyüklüğünde yaşanan deprem böylesi bir testti. Allah’a şükür devlet ve millet bu testi büyük bir başarıyla geçti. Türk toplumunda sosyal dayanışma, aidiyet duygusu ve yardımlaşmanın ne kadar güçlü olduğunu hep beraber gördük.

Devlet ve millet olarak “Bu ülke”nin bizim için ne anlama geldiğini bir kere daha gösterdik:

Sevgi ve güven,

Yardımlaşma,

Bu topraklara aidiyet duygusu,

Dinine, kimliğine, mezhebine bakmadan sevgi ve güven içerisinde beraber yaşama arzusu,

Bu ülkenin geleceğine olan inanç.

Azize, Emine, Dürdane ve Suriyeli Mahmud’da zuhur eden duygular bunlardır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’da, bakanlarda, AFAD, Kızılay, diğer sivil toplum örgüt çalışanlarında, gönüllülerde ve Türkiye’nin dört bir yanındaki vatandaşlarımızda zuhur eden bu ortak duygulardır. Yaşanan acı ve afet kalplerimizi birbirine bağlayıp beraber var olma iradesini ortaya koymaktadır.

1999 Marmara depremini Adapazarı’nda yaşayan birisi olarak Elazığ depreminde devletin depremleri ve afetleri yönetme kapasitesinin ne kadar arttığını yakinen gördük. Marmara bölgesinde 17 Ağustos 1999 gece 03.02’de gerçekleşen 7,4 büyüklüğündeki depremde yaklaşık 17 bin kişi ölüp 200 bin kişi evlerini kaybetmişti. İletişim yollarının hepsi çökmüştü. Devlet depremin ve ortaya çıkan hasarın büyüklüğünü üçüncü gününde anlayıp Yalova, Sakarya ve İzmit’in ilçelerine ancak ulaşabilmişti. İllerde kriz yönetim masaları saatler sonra kurulabilmişti. 1999 depreminde Kızılay’ın da kapasitesinin ne kadar yetersiz olduğu ortaya çıkmıştı. Çadırlar eski ve kullanılamaz haldeydi. Afetlere yönelik bir planları yoktu.

Türk milleti 1999 depreminde de merhametini, yardımlaşma ve kardeşlik duygularını yine cömertçe sergilemişti. Gönüllüler ve sivil toplum örgütleri Türkiye’nin dört bir yanından sabahın ilk ışıkları ile bölgeye ulaştılar. Enkaz altından hayatları kurtarma, su, yiyecek, gece için battaniye, çadır gibi ihtiyaçların değişmesine paralel olarak yardım faaliyetlerini sürekli bölgeye ulaştırdılar.

Marmara, Bingöl, Kütahya ve Van depremleri boyunca devlet afetleri yönetme kapasitesini gittikçe güçlendirmektedir.

Elazığ depreminde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk andan itibaren devlette acil durum ilan etti. Bakanlar hemen bölgeye intikal etti ve süreçleri belli bir koordinasyon içerisinde yönetmeye başladılar. Afetler açısından AFAD’ın büyük bir kazanım olduğu ortaya çıktı. Dakikalar içerisinde kriz merkezleri aktif hale geçirilip ilgili afet eylem planları uygulamaya konuldu. Haritalar ve güncel durum görüntüleri takip edilmeye başlandı. Enkaz altındakileri kurtarmaktan çadırların kurulmasına kadar tüm süreçler olabildiğince etkili bir şekilde yönetildi. AFAD bölgeye yaklaşık 26 bin çadır, 28 bin yatak, 63 bin battaniye, elektrikli ısıtıcı, gıda kolileri gönderdi. Ayrıca 8 ayrı noktada çadır bölgeleri kurdu. AFAD’ın koordinasyonu ve afetlere hazırlık eylem planları; bakanlıklar, belediyeler, UMKE ve sivil toplumun etkili ve verimli çalışmasını temin etti. Üretilen toplam verimlilik çok daha fazla oldu.

Kızılay 1999’dan itibaren yönettiği afetlerin ve ülke ötesinde yönettiği yardım faaliyetlerinin tecrübesi ile bu sefer hazırlıklıydı. İlk andan itibaren ve halen sahada büyük bir özveri ile çalışıp eylem planlarını adım adım icra etmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetleri ise nakliye uçakları ile yardım ekiplerini ve malzemelerini hızlıca bölgeye taşıdı. Ayrıca İHA’ları tahsis ederek gerekli verilerin hızlıca toplanmasına büyük katkı sağladı.

Deprem polemikleri

Bu ülke, afetlerin –ucuz anlamıyla– siyasete alet edilmesiyle sıkça karşılaşmaktadır. Elazığ’dan Erzurum’a kayağa giden Ekrem İmamoğlu’nu savunan veya görmeyen çevreler gözlerini başka yönlere çevirmekteler:

“Deprem paraları nerelere harcandı”

“AFAD’a toplanan paralarda eksikler var” deyip siyasi kötü niyet göstermektedirler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün açıkladığı gibi “Deprem vergilerinin 2003-2019 arasındaki toplamı 66 milyar lira. 2019 fiyatlarıyla 147 milyar lira. Harcanan kaynak ise bu rakamın yaklaşık 5 katıdır”.

Neler yapılıyor?

Kalıcı konutlar

Dükkanlarını kaybedenlere iş yerleri

Dayanıksız kamu ve eğitim binalarının yenilenmesi

Kentsel dönüşüm

Deprem risklerine yönelik barajların güçlendirilmesi

Doğal gaz patlamaları, elektrik kaynaklı kazalar gibi ikincil felaketlere karşı önlemlerin alınması

Depreme yönelik ulaşım kapasitesinin arttırılması

Deprem bölgelerindeki vatandaşlara yönelik sosyal destekler

Depreme yönelik daha yapılması gerekenler

Öncelikle depremin yaşandığı illerdeki orta hasarlı binaların dönüştürülmesi gerekmektedir.

Okul tabanlı deprem eğitimleri uygulamalı hale getirilip yaygınlaştırılmalıdır.

Şehir planları afet riskleri göz önüne alınarak daha da mükemmelleştirilip hassasiyetle uygulanmalıdır.

Bu vesile ile depremde kaybettiklerimize Yüce Rabbimden rahmet yakınlarına sabırlar ve yaralılarımıza da acil şifalar dilerim.

[Türkiye, 1 Şubat 2020]

Etiketler: