Ekonomide Büyüme İçin Sürekli Reform

Hem ekonomik büyümede vitesin yükseltilmesi hem de büyümenin sürdürülebilir olması için, yurtiçi üretimin artırılması ve üretimin katma değerinin yükseltilmesi gerekiyor.

Ekonomik büyüme, gelir artışı ve refah kazancı demek. Hem ekonomiyi daha da büyütmek hem de bu ekonomik büyümeyi sürdürülebilir kılmak için ise, ön şart reform. Sürekli yeniden yapılanma, yapısal sorunlara çözüm ve mevcut durumun verimliliğini artırmak için ekonomik reformlara ihtiyaç var.

Türkiye ekonomisinin reform tarihine baktığımızda, karşımıza ortak bir özellik çıkıyor: Ne zaman bir ekonomik kriz yaşanıyor, reformları o zaman konuşmaya başlıyoruz. 1970’li yıllardaki krizler sonrasında ortaya çıkan ekonomik sorunlar, 1980’de 24 Ocak kararları olarak bilinen bir yapısal dönüşüm programıyla aşılmaya çalışıldı.

1990’lı yıllara geldiğimizde ise, kriz-yapısal reform sıralamasında bir değişiklik yoktu. Özellikle ekonomide kamunun ağırlığının azaltılması için yapılması gereken reformların yerine, günübirlik ve belirli kesimlerin çıkarına hizmet eden politikaların uygulanması sonucunda Türkiye’de iki büyük ekonomik kriz yaşandı: 1994 ve 2001 ekonomik krizleri.

1990’lı yıllardaki popülist politikaların ve siyasi istikrarsızlığın yön verdiği reformları erteleme politikasının sonucu, Türkiye ekonomisi dip noktayı gördü.

2001 krizi sonrasında ise artık zorunlu hale gelen başta bankacılık reformu olmak üzere ekonomik reformlarda, 2002 sonrasında güçlü bir siyasi irade sayesinde devamlılık sağlandı. Güçlü siyasi iktidar tarafından uygulanacak ekonomik reform paketlerinin devamlılığı konusunda herhangi bir tereddüt yaşanmaz.

Hem siyasi iradenin reformların arkasında durması hem de güçlü millet desteğinin olması, ekonomik reformların olumlu etkisini de artırmıştır. Uygulanmaya başlanan reformlar sayesinde 2008 küresel ekonomik krizden bile çok az etkilenen Türkiye ekonomisi, reform ihtiyacı duyulan alanlardan birisi olan cari açık problemi yüzünden, ekonomik büyüme-cari açık ikilemi arasında kaldı.

Bu amaçla 2012 yılından beri cari açığı azaltmak için ekonomik büyümede “fren” yapıldı ve bu fren, 2012 yılında ekonomide yüzde 2.2 oranında büyümeye neden oldu. Tabii bu büyüme oranın zorunlu olarak düşürülmesinin, yani ekonominin kapasitesinin altında büyümesinin maliyeti, bizim gibi hedefleri olan ülkeler için çok yüksek.

2013 ve 2014 yılında ise sırasıyla yüzde 4 ve 2.9 büyüdü Türkiye ekonomisi. 2015 yılına ait son çeyrek büyüme rakamının bu hafta açıklanmasıyla, 2015 yılının ekonomik büyüme oranı öğrenilecek. Beklenti, hedeflenen yüzde 4’e yakın bir ekonomik büyüme.

2012 yılında, ekonomik büyümede frene sebep olan cari açığın GSYH içindeki payı, 2015 yılında yüzde 5’in altında seyrediyor. Bu da, ekonomik büyümenin lehine bir durum oluşturuyor.

Dolayısıyla hem ekonomik büyümede vitesin yükseltilmesi hem de büyümenin sürdürülebilir olması için, yurtiçi üretimin artırılması ve üretimin katma değerinin yükseltilmesi gerekiyor. Ayrıca, dış ticaret açığının dolayısıyla cari açığın en büyük kalemi durumundaki enerji faturasının azaltılması ve yurtiçi tasarrufların artırılması için reformların uygulanmasının tam zamanıdır.

Diğer yandan, yurtiçi üretimin artırılması konusunda uygulamada olan teşviklerin yeniden değerlendirilmesi ve bu teşviklerin etkinlik analizinin yapılması gerekiyor. Çünkü teşviklerin neden çalışmadığı ve teşviklerin etkinliğinin sağlanması önündeki engellerin neler olduğu ortaya konularak, sorun alanlarına müdahale edilmesi önemli.

Ayrıca, bölge bazında teşviklerin iyi çalıştığı ve olumlu sonuç verdiği alanların tespit edilerek, bu alandaki teşvikler artırılabilir.

EKONOMİK BÜYÜMEDE VİTES ARTIRMAK GEREKİYOR

Bu hafta açıklanacak 2015 yılı ekonomik büyüme rakamını, reformların gerekliliği farkındalığıyla değerlendirmeliyiz.

Aslında 2015 yılı, Türkiye ekonomisinin içerden ve dışardan kaynaklı tüm olumsuz gelişmelere rağmen ekonomide kırılganlık yaşanmadığı ve zorlukların üstesinden gelindiği bir yıl oldu.

Yapısal sorunlara, küresel ekonomideki yavaşlamaya, bölgedeki jeopolitik risklere, Türkiye’de iki genel seçimin yaşanmasına, 7 Haziran sonrasında kısmi süreli de olsa ortaya çıkan siyasi belirsizliğe ve yaklaşık 3 milyona yaklaşan Suriyeli mültecilerin ekonomik maliyetine rağmen Türkiye ekonomisi büyümeye devam ediyor.

Bu yüzden, ekonomik büyümenin sürekliliği noktasında hiçbir şüphe yok. Ancak, zor bir yıl olmasına rağmen büyümesini sürdüren Türkiye ekonomisi için hedef, daha yüksek büyüme rakamına ulaşmak.

2016 yılında yüzde 4’ün üzerinde ekonomik büyümenin yolu da ekonomik reformlardan geçiyor.

[Yeni Şafak, 28 Mart 2016]

Etiketler: