Dijital Egemenlik ve Türkiye’nin Israrlı Takibi

Türkiye'nin Netflix ile başlayan ve sosyal ağ sağlayıcıları ile devam eden internet alanının regüle edilmesi konusu öğretici olduğu kadar zorlu bir süreci de ihtiva etmektedir.

Dünya siyasetine ilişkin müdahaleci etkilerinin yanı sıra ciddi bir ekonomik güç haline gelen dijital platformların regüle edilmesi son birkaç yılın en tartışmalı konularından birisidir. Avrupa sathında Almanya ve Fransa gibi ülkelerin girişimleri ile somut bir görünüm kazanan regülasyon modelleri son dönemde Türkiye’nin de sıcak gündem maddeleri arasında yer almaktadır. RTÜK’ün 2019 yılındaki “Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkında Yönetmeliği” sonrasında Netflix üzerinden kamuoyunun gündemine gelen dijital alanların regülasyonu, günümüze kadarki seyri itibarıyla önemli bir model ortaya koydu. 2020 içerisinde 5651 sayılı Kanun’da yapılan bazı değişikliklerle (7253 sayılı Kanun) Türkiye’den günlük erişimi bir milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılarının Türkiye’de mukim bir temsilci atamaları yönündeki madde sonrasında tartışmaların seyri ve niteliği anlamında önemli bir farklılık yaşandı. Öyle ki söz konusu yasanın ardından Facebook, Twitter, Instagram, TikTok, YouTube ve Pinterest gibi popüler mecraların bu düzenlemeye uyup uymayacağı epey bir süre gündemde kaldı.

Bu düzenlemenin denetim yetkisini suistimal edeceği ve sosyal ağların bu değişikliklere uymayarak Türkiye’yi terk edeceği yönünde eleştiriler yapıldı. İfade ve basın özgürlüğü gibi kategoriler üzerinden tartışılan düzenleme, Türkiye’deki iç siyasete odaklanarak farklı regülasyon modellerini tartışma dışında bıraktı ve konuyu sığ bir gündeme hapsetti.

Yasanın amacı ve ısrarlı takip

Tüm bu tartışmalara rağmen Ekim 2020’de yürürlüğe giren yasa ile Türkçe yapılan başvuruların Türkçe cevaplanması, kişilik hakları ve özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği durumlarda yapılan şikayetlere kırk sekiz saat içerisinde cevap verilmesi, kişi başvurularına ilişkin altı ayda bir raporlama yapılması, Türkiye’deki kullanıcıların verilerini Türkiye’de tutma zorunluluğu ve günlük erişimi bir milyondan fazla olan sosyal ağ sağlayıcılarının Türkiye’de temsilcilik açarak bir temsilci ataması karara bağlandı.

Özellikle temsilci atama noktasındaki kararlılık sonrasında 2020’nin Kasım ayında ilk olarak VKontakte, 7253 sayılı yasa gereğince temsilci atayarak Türkiye pazarındaki faaliyetlerine devam edeceğini açıkladı. Temsilci atamayan ve bu konuda bilgilendirme yapmayan mecralara yönelik idari süreci devreye sokan yasa ilgili kuruluşlara 10 milyonluk para cezası uygulamıştır. İdari para cezası sonrasında sürece intibak etmeyen şirketlere yönelik uyarı sonucunda ikinci aşama olan 30’ar milyonluk para cezası söz konusu olmuştur. İdari para cezalarının ardından sırasıyla Aralık 2020’de YouTube, Ocak 2021’de TikTok, Dailymotion, LinkedIn ve Facebook/Instagram gibi popüler platformlar sırayla temsilci atama yükümlüğüne uyacaklarını beyan etmişlerdir. Temsilci atamama noktasında ısrarcı olan Twitter ve Pinterest gibi şirketlere ise yasa gereğince reklam yasağı uygulanmış ve hemen akabinde Twitter temsilci atayacağını bildirerek süreci çözüme kavuşturmuştur. Geçtiğimiz günlerde Pinterest’in de temsilci atayacağını açıklamasının ardından Türkiye’de günlük erişimi bir milyonun üzerinde olan sosyal medya platformlarından temsilci atamayan kalmamıştır. Bütün platformların yükümlülüklere yönelik taahhütleri, Türkiye’nin yasada kendisine tanınan bant daraltma gibi teknik müdahaleye başvurmasını devre dışı bırakmış ve ilgili platformlar Türkiye pazarındaki çalışmalarına devam etmiştir. Aşama aşama bakıldığında Türkiye’nin erişim engeli gibi bir seçenek yerine idari ve teknik yaptırımlar uygulayarak süreci yönetmesi dünya uygulamaları içerisinde başarılı bir örneklik teşkil etmektedir.

Başarılı bir regülasyon örneği

Türkiye’nin Netflix ile başlayan ve sosyal ağ sağlayıcıları ile devam eden internet alanının regüle edilmesi konusu öğretici olduğu kadar zorlu bir süreci de ihtiva etmektedir. Türkiye’nin egemen bir devlet olarak dijital alanlardaki ısrarlı tutumu beraberinde bir başarı getirmiş ve ilgili yasanın bağladığı bütün sosyal ağ sağlayıcıları son aşamaya (bant daraltılması) gerek kalmadan düzenlemeye intibak etmişlerdir.

WhatsApp düzenlemesi ile gündemimize giren ve geçtiğimiz günlerde YouTube ve Yemeksepeti gibi uygulamalarda da karşımıza çıkan kişisel verilerin güvenliği ve bu platformların denetimi konusu bize bu alanların regüle edilmesinin ne denli önemli olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin yasal düzlemdeki ısrarlı takibinin gelişen koşullar çerçevesinde dijital yeniliklere de yansıtılması bu noktada hayati önem taşımaktadır. Öyle ki devletlerin dijital alandaki egemenliği sadece yasal alandaki düzenlemelerle sınırlı değildir. Yapay zeka ve siber teknolojilerin, gelecek tasarımı açısından ciddi bir parametre olduğu günümüz dünyasında, bu alana yapılacak yatırımların ülkelerin geleceğini etkileyeceği açıktır. Siber güvenliğin ulusal güvenliğe daha fazla entegre olduğu bu dönemde, ilgili alanlarda yapılacak yeniliklerin teşvik edilmesi oldukça önemlidir. Böylelikle dünya internet alanının önemli bir kısmını elinde tutarak oligopol bir piyasa düzeni inşa eden aktörlerin sınırlandırılması ve çeşitlendirilmesi mümkün olacaktır. Bu noktada başarılı bir model ortaya koyarak dijital mecraları regüle eden Türkiye’nin teknik kapasite ve siber güvenlik alanında da yenilikçi bir perspektif ortaya koyması gereklidir. Savunma sanayiindeki inovatif gelişmelerle hem bölge hem de dünya siyasetine önemli etkilerde bulunan Türkiye’nin benzer başarıyı internet teknolojilerinde göstermesi bu alandaki geleceği açısından oldukça önemlidir.

[Sabah, 17 Nisan 2021]

Etiketler: