Devletler Neden Borçlanıyor?

Borç işthanın azalmasına kıyasla finansman ihtiyacının sürekli artış göstermesi faiz ödemelerinin de ağırlaşmasına sebep olmaktadır. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için daha da maliyetli hale gelen ve sürdürülmesi mümkün olmayan borçlanma ihtiyacı, küresel salgın sonrası yeni krizleri tetikleyebilir.

Borçlanma günümüzde devlet aygıtının önemli finansal kaynaklarından biri haline geldi. Kamu kendi harcamalarını finanse etmek ve yeni yatırımlar yapmak için küresel borç stoklarını artırdı. Devletlere göre değişmekle birlikte borçlanma verimli şekilde kullanılabilirken eski borç ve faiz ödemeleri için de tercih edilebilmektedir. Yunanistan, Japonya ve ABD gibi ülkeler milli gelirlerine oranla en fazla borçlu ülkeler olarak öne çıkmaktadır. Ülkelerin yıllık kamu bütçelerinde de alınan borçların faiz ödemeleri ciddi bir orana sahiptir. Örneğin 31 trilyon dolara ulaşan ABD’nin borçları senelik ortalama 1,5 trilyon dolarlık faiz ödemesini beraberinde getirmiştir. Küresel kamu borç stokları ise dünya genelinde 92 trilyon dolara erişerek pandeminin başından itibaren 10 trilyon dolarlık artış göstermiştir. Kamu ve özel sektörün toplam borç stokları da 305 trilyon doları aşarak yıllık küresel ekonominin üç katından fazlasına yükselmiştir.

Küresel borç stokları

2022’in ilk çeyreğinde 305 trilyon dolara ulaşan küresel borç stoku 101 trilyon dolarlık ekonomik büyüklüğe kıyasla yüksek borçluluk düzeyine işaret ediyor. Pandeminin başında 226 trilyon dolar olan küresel borç stokunun iki yıl gibi kısa bir süreçte 79 trilyon dolar artması krizlere karşı borçlanmanın tercih edildiğini gösteriyor. Gelişmiş olan ülkeler daha fazla borçlanırken az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde de borçlanmanın arttığı anlaşılıyor. Gelişmekte olan ülkelerde yıllık kamu bütçesinin ortalama yüzde 10’nunu oluşturan borç faiz ödemeleri finansal sürdürülebilirlik üzerinde ciddi baskı oluşturuyor. Gelişmiş ülkelerin ise yıllık bütçelerinde ortalama oran yüzde 8 ile 14 arasında değişiyor. Küresel faiz ödemelerinin dünya ortalaması da yüzde 6 seviyesinde bulunuyor. Yıllık kamu bütçesinden borç faizlerine en fazla kaynak ayıran ülkeler ise Sri Lanka (yüzde 71,3), Lübnan (yüzde 50,8), Gana (yüzde 44,6) ve Hindistan (yüzde 23,0) olarak öne çıkıyor.

Borç-faiz dengesi

Gelişmiş ülkeler diğer aktörlere kıyasla miktar bazlı daha fazla borçlu olmaları nedeniyle oransal daha az faiz ödemesi gerçekleştirseler de total borçlarının yüksekliği ve gelir sebebiyle daha çok faiz ödemesi yapıyor. Örneğin İngiltere 2021’de 64 milyar dolarlık faiz ödemesini kamu bütçesinden sağlarken aynı miktar Endonezya’da 36 milyar dolar civarında gerçekleşti. Borçların faiz oranları da geri ödemede farklılıklara neden oluyor. Gelişmiş ülkeler daha düşük sayılabilecek faiz oranlarıyla borçlanırken az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler daha yüksek faiz oranlarıyla karşılaşıyor. Borçluluk oranları miktar olarak en düşük ülkeler ise Kuveyt, Umman, İran ve Azerbaycan gibi enerji ihraç eden aktörler.

Pandemi sonrası kamu finansmanı

2008 Finansal Krizi sonrası hızla artışa geçen küresel borç stokları kamu finansman yükünü ciddi düzeyde artırmıştır. Özel sektör borçları ise oransal olarak küresel krize rağmen kamu kadar artış göstermemiştir. 2007-2009 arasında 61 trilyon dolardan 80 trilyon dolara çıkan toplam kamu borç stoku aynı yükseliş eğilimine 2020-2022 arasında da girmiştir. Yaklaşık 10 trilyon dolar artan küresel kamu borçlarına bu süreçte özel sektör borçları da eşlik etmiştir. 79 trilyon dolar artan küresel borçlar özel sektör firmalarının ciddi anlamda borçlandığına işaret etmektedir. Firmaların salgın döneminde üretime devam etmek amacıyla aldıkları borçlar ek faiz ödemelerini de beraberinde getirmiştir. Dünyada kamu ve özel sektörün toplam faiz ödemelerinin 6,06 trilyon dolara ulaşmış olması ilerleyen dönemlerde yeni krizlere neden olabilir. Tedarik, enerji ve gıdada yaşanılan küresel kriz ortamı göz önüne alındığında borç faiz ödemelerine giden miktarın yüksek olduğu söylenebilir.

Yeni kriz riski

Örneğin pandemi döneminde küresel ekonomide üretimin sürdürülmesi için piyasalara sağlanan 20 trilyon dolarlık likidite reel ekonomi için kullanılmıştır. Ancak salgın döneminde verilen finansal desteklerin yüzde 30’luk hacmi kadar büyüklüğe erişen faiz ödemeleri reel ekonomiye herhangi bir katkı sağlamamaktadır. Borç iştihanın azalmasına kıyasla finansman ihtiyacının sürekli artış göstermesi faiz ödemelerinin de ağırlaşmasına sebep olmaktadır. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için daha da maliyetli hale gelen ve sürdürülmesi mümkün olmayan borçlanma ihtiyacı küresel salgınla birlikte yeni krizleri tetikleyebilir. Sri Lanka, Bangladeş, Peru, Arjantin ve Kolombiya’daki toplumsal olayları ve siyasi istikrarsızlıkları mevcut krizlere örnek olarak vermek mümkündür.

Krizlere çözüm borçlanma mı?

Küresel ekonominin yüzde 4,4’ünü oluşturan tarım sektörü 2022’de 4,44 trilyon dolarlık büyüklüğe erişmiştir. Bu yıl küresel borç nedeniyle ödenmesi gereken 6,06 trilyon dolara kıyasla milyarlarca kişiye istihdam sağlayan tarım sektörü reel ekonominin bir parçasıdır. Faiz ödemeleri ise zengin kişi, kurum ve kuruluşlara ödenen ve borcun azalmasına da katkısı olmayan bir yüktür. Krizler döneminde hızla artan ve mevcut istikrarsız ekonomik yapıya uzun vadeli daha fazla zarar veren borçlanma kamu kaynaklarını verimsiz alanlara yönlendirmektedir. Örneğin Mısır’ın yıllık kamu bütçesi içinde yüzde 36’lık paya sahip borç faiz ödemeleri kamunun Süveyş Kanalı’ndan elde ettiği gelirden daha fazla toplam hacimdedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin bütçeleri üzerinde ağır bir yük haline gelen faiz ödemeleri ülke vatandaşlarına yapılacak hizmetlerin de önünde engeldir. Kriz dönemlerinde yapılan borçlanmalar ise çözüm olmaktan ziyade finansal istikrarsızlığı uzun vadeli hale getirmektedir.

Kamu finansmanı zorlaştı

Küresel borçların üçte ikisi gelişmiş ülkeler tarafından gerçekleştirilmiştir. Gelişmiş ülkelerin toplam borç stoku 200 trilyon doları aşarken gelişmekte olan ülkelerin de borç düzeylerinde ciddi yükselişler yaşanmıştır. 2020-2021 döneminde küresel faizlerin düşük olması devletleri borçlanmaya teşvik ederken 2022’den itibaren ABD merkez bankası FED’in faizleri yukarıya çekmesi borçlanmayı geçmiş yıllara göre daha maliyetli hale getirdi. Eski dönem borçların faiz ödemelerine de yansıyan faiz oranlarındaki artış kamu finansmanını zorlaştırdı. 2021’de 5,4 trilyon dolar civarında olan borç faiz ödemeleri 2022’de 6,06 trilyon dolara çıkarak 600 milyar dolardan fazla yükseldi. Merkez bankalarının faiz artışlarına devam etmesi mevcut ödemeleri daha da maliyetli hale getirebilir. Özellikle ekonomik resesyon ihtimalinin arttığı bir süreçte küresel istihdam ve üretimin korunması zorlaşabilir. Devletlerin finansman ihtiyacının artış gösterdiği kriz dönemleri yaşanılan süreci daha kaotik hale getirebilir. Ayrıca az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşanabilecek krizler silsilesi borç ve faizlerin ödenememesine neden olabilir. Uluslararası finans kuruluşlarından yeni borçlanma ihtiyacı da krizleri temelde çözmeye yetmeyebilir. Yüksek borç oranları, ekonomik toparlanmayı negatif etkilerken istihdam piyasasına tehdit oluşturmaktadır. Küresel enflasyonist baskının artarak devam etmesi ise kamu üzerinde ek baskı oluşturmaktadır. Bu baskının bir sonucu olarak hükümetler ek bütçeleri devreye alıyorlar ancak enerji, gıda ve tedarikte yaşanılan krizlerin devam etmesi enflasyonu daha uzun vadeye yayıyor. Sonuç itibariyle yüksek borç oranları ve faiz ödemeleri gelecek yıllarda yeni krizlerin habercisi olarak ortada durmaktadır. Yeni siyasi istikrarsızlıklar da krizlerin çözüm sürecini uzun yıllara yayabilir.

[Star, 12 Kasım 2022]

Etiketler: