Fotoğraf: Omar Marques/AA

COP28 ve Dubai Anlaşması

2023 yılı dünya tarihindeki en sıcak yıl olarak kayıtlara geçerken yapılan son çalışmalar küresel ısınmanın giderek arttığını ve yine küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki artışın 1,3-1,4 santigrat dereceye ulaştığını göstermektedir. Çok sayıda ülke aşırı sıcaklar, sel felaketleri, kuraklık, orman yangınları ve benzeri olumsuzluklarla karşı karşıya kalırken iklim değişikliği her geçen gün dünya genelinde etkilerini daha fazla hissettirirken iklim değişikliği ile mücadele konusu hala tartışmalı bir meseledir.

2023 yılı dünya tarihindeki en sıcak yıl olarak kayıtlara geçerken yapılan son çalışmalar küresel ısınmanın giderek arttığını ve yine küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki artışın 1,3-1,4 santigrat dereceye ulaştığını göstermektedir. Çok sayıda ülke aşırı sıcaklar, sel felaketleri, kuraklık, orman yangınları ve benzeri olumsuzluklarla karşı karşıya kalırken iklim değişikliği her geçen gün dünya genelinde etkilerini daha fazla hissettirirken iklim değişikliği ile mücadele konusu hala tartışmalı bir meseledir.

Eleştirilerin Odağında BAE’nin Ev Sahipliği

2023 yılı Taraflar Konferansı, Paris Anlaşması’nda iklim değişikliği ile mücadelede güncel durumun ilk kez kapsamlı bir şekilde değerlendirileceği Konferans olarak belirlenmiş olması nedeniyle ayrı bir öneme sahiptir. Küresel durum değerlendirme raporunun (global stocktake), ev sahipliği yapacak ülkenin başkanlığında anlaşmanın kabul edildiği 2016 yılı itibariyle taraf ülkelerin hazırlayıp BM İklim Değişikliği Sekreterliğine ilettikleri ulusal niyet beyanlarındaki taahhütlerini ne ölçüde yerine getirdiklerini incelemesi planlanmıştır. 2023 yılı itibariyle her 5 yılda bir hazırlanacak olan raporun sonucuna göre tarafların emisyon azaltım hedeflerini güncellemesi beklenmektedir. Böylesi bir Konferansa en fazla petrol üreten ülkelerden birinin ev sahipliği yapması dikkat çekicidir.

COP28 Dubai, henüz 2021 yılında, Birleşik Arap Emirlikleri’nin etkinliğe ev sahipliği yapmak üzere seçilmesinin ardından eleştirilmeye başlanmıştı. 2012 yılında Katar’da düzenlenen COP18’in ülkenin o tarihte OPEC üyesi olması nedeniyle Örgütün baskısı altında geçtiği düşünülmüş, Kyoto Protokolü’nün 2020 yılına dek uzatılması kararı yeterli bulunmamıştı. 2022’de Afrika COP’u olarak nitelendirilen Mısır ev sahipliğindeki COP27 de fosil yakıtlar konusunda net bir karar alınamaması nedeniyle başarısız olarak nitelendirilmişti. Bir sonraki Konferansın da yeniden petrol ve doğal gaz üreten bir ülkede yapılması kararı özellikle Batılı ülkeleri endişelendirmiştir. BAE’nin en fazla petrol üreten 7.ülke olmasına karşılık OPEC içinde Suudi Arabistan’dan sonra en etkili ikinci aktör konumu ve otokrasi olarak nitelendirilen rejimi endişelerin kaynağını oluşturmuştur.

COP28 Gündemi

COP28’in en önemli gündem maddesi Küresel Durum Değerlendirme Raporudur. Raporun eksiksizce hazırlanması, sonucunda alınacak kararların Paris Anlaşması’nda hedeflendiği üzere küresel ortalama sıcaklık artışının 1,5 santigrat derecede sınırlandırılabilmesi için büyük önem arz etmektedir.

Fosil yakıtların geleceği Konferansın bir diğer gündem maddesidir. İnsan eylemleri kaynaklı sera gazlarının en büyük sorumlusu kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil enerji kaynaklarının tüketimi iken 2050 yılında net sıfır emisyona ulaşabilmek için bu kaynakların tüketimi belirleyici rol üstlenmektedir.

Bu noktada önem kazanan Konferansın bir diğer gündem konusu karbon yakalama ve depolama (CCS) teknolojileridir. Bilhassa enerji tüketimi kaynaklı atmosfere salınan karbon dioksit gazlarının yakalanması ve depolanmasını sağlayan bu teknolojiler insan kaynaklı sera gazlarının atmosferden silinmesi için kullanılmaktadır.

Gündemdeki fosil yakıtlarla bağlantılı olan bir diğer husus yenilenebilir kaynakların kullanımının artırılmasıdır. Dünya genelinde elektrik üretiminde kullanılan fosil yakıtlı santrallerin yerini yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı santrallerin alması planlanmaktadır.

COP28’in ve aslında uzunca bir süredir düzenlenen Taraflar Konferanslarının tamamında ele alınan son husus iklim finansmanı meselesidir. Ağırlıklı olarak emisyon azaltım faaliyetleri için kullanılan mevcut fonun bir türlü hedeflenen miktara ulaştırılamaması sorun teşkil etmektedir. Dahası, fondan iklim değişikliğine adaptasyon ve dayanıklılık artırımı için oldukça az oranda pay verilmesi de tepkilere neden olmaktadır. Bu durumun değiştirilmesi bilhassa iklim değişikliğinden en fazla zarar gören az gelişmiş ülkelerce talep edilirken mevcut durumda karşı karşıya kalınan zararların telafi edilmesi için de son olarak COP27’de görüşülen Kayıp ve Zarar Fonunun faaliyete alınması beklenmiştir.

Konferansın Başarıları ve Hayal Kırıklıkları

Konferansın ilk günü Kayıp ve Zarar Fonu’nun görüşülmesi ile başlamış, uzun süredir beklenen Fonun resmen kurulması kararı alınmıştır. Dönem başkanı BAE Fon için 100 milyon dolar sağlama sözü vermiş, aynı sözü Almanya da tekrar etmiştir. ABD, Birleşik Krallık ve Japonya da Fona kaynak aktarma sözü verirken toplanan miktar 730 milyon dolarla sınırlı kalmış, daha önce belirlenmiş olan 100 milyar dolar seviyesine ulaşılamamıştır.

Konferansın üçüncü günü iki önemli başarıya sahne olmuştur. İlki yenilenebilir enerji kaynaklarının dünya genelinde kurulu gücünün 3 katına çıkarılması anlaşmasıdır. 118 ülkenin taraf olduğu anlaşma ile 2030 yılına dek dünya genelinde fosil yakıtlarla elektrik üreten santrallerin yerinin yenilenebilir kaynaklı santrallerle doldurulması ve enerji verimliliğinin iki katına çıkarılması hedeflenmiştir. İkincisi ise nükleer enerji konusunda kabul edilen ve COP tarihinde bir ilk olma özelliğini taşıyan deklarasyondur. Almanya’nın karşı çıktığı karara ABD, Fransa, Japonya ve BAE’nin de aralarında bulunduğu 22 ülke taraf olmuştur. Ülkeler 2050 yılında net sıfır emisyona ulaşabilmek için elektrik enerjisi üretimi esnasında hiçbir sera gazı salımına neden olmayan nükleer enerji santrallerinin olmazsa olmaz olduğunu ilan ettikleri deklarasyon ile 2030 yılına dek küresel nükleer kurulu gücünü 3 katına çıkarmayı taahhüt etmiştir.

Konferansın diğer önemli başarıları ise aralarında BP, Shell, Aramco gibi şirketlerin yer aldığı petrol şirketlerinin operasyonları esnasında ortaya çıkan metan gazını 2030 yılına dek sıfırlama anlaşması ve yine hidrokarbon üreticisi ülkelerin de taraf olduğu 155 ülkenin 2030 yılına dek metan gazı salımlarını yüzde 30 oranında azaltma sözüdür.

Konferansta beklendiği üzere bir kez daha gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler, gelişmiş ülkelere iklim finansmanı, teknoloji transferi ve emisyon azaltımında daha fazla sorumluluk üstlenmeleri çağrısında bulunmuştur. İklim finansmanının emisyon azaltımının yanı sıra adaptasyon ve dayanıklılık artırma için de kullanılması talep edilmiştir.

Konferansın sonunda, uzun süren uğraşlar sonucunda hazırlanan değerlendirme raporunda fosil yakıtları tamamen bırakmak yerine bu kaynaklardan uzaklaşılması kararı alınmıştır. Enerji yoksulluğuna çözüm üretmeyen veya adil enerji geçişini sağlamaya yönelik olmayan fosil yakıt sübvansiyonlarının aşamalı olarak sonlandırılması da alınan bir diğer karardır. BM Genel Sekreteri Guterres’in de dahil olduğu çok sayıda kişi bu durumu eleştirerek 1,5 santigrat derece hedefi için fosil enerji kaynaklarının tüketiminin tamamen durdurulması gerektiğini öne sürmüştür. Konferans Başkanı Sultan Al Jaber’in OPEC’in etkisiyle böyle bir karar aldırdığı öne sürülürken IPCC’nin raporlarına ve IEA’nın net sıfır emisyon senaryosuna referans veren Al Jaber tüketimin tamamen sonlandırılmasına gerek olmadığını, büyük ölçüde azaltılmasının yeterli olacağını savunmuştur. Mevcut durumda çok sayıda gelişmiş ülkenin finansman ve teknoloji transferi sağlama sorumluluğunu yerine getirmediği göz önünde bulundurulduğunda fosil yakıtlardan tamamen vazgeçmenin mümkün olmadığı açıktır. Taraflar Konferanslarının gelecek yıllarda da finansman ve fosil yakıt tartışmaları ekseninde iklim adaleti çağrısı ile geçeceği öngörülebilir.

[Sabah, 16 Aralık 2023]

Etiketler: