CHP’nin Zor Seçimi

AK Parti tecrübesinin sonucunda CHP bir seçim noktasına geldi. Bir seçim yapması gerektiğini biliyor ve farklı denemelerde bulunuyor.

AK Parti kuruluşunun 16 yılını, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri arasındaki 4 ayılık geçiş dönemini saymazsak tek başına iktidarının 15 yılını kutlamaya hazırlanıyor.

İktidarda olduğu uzun sürede AK Parti Türkiye’de önemli işler başardı. Şu anki performansı da iktidarının devam edeceğini gösteriyor.

Öte yandan AK Parti’nin performansı hem karşıtları hem de destekçileri tarafından tartışılıyor. Tabiatı gereği eleştiren de var beğenen de, bir yıkım olarak adlandıran da var Yeni Türkiye’nin kuruluş süreci olarak gören de.

Bu tartışmalar hem güncel hem de akademik boyutta devam ede dursun, AK Parti’nin ciddi bir dönüşüm gerçekleştirdiği vakıa. 2002’den bu yana Türk siyasetinin temel kodları değişti. Sivil-asker ilişkileri, hayat tarzı tartışmaları, ekonomik beklentiler, yerel yönetimler, özgürlükler alanında Türkiye 2002’den çok farklılaştı.

Bu farklılaşma ister istemez AK Parti’nin rakiplerine de bir dönüşüm baskısı yaptı. Cumhuriyet Halk Partisi uzun süredir bu baskıyı üzerinde hissediyor. Bir tarafta partinin geleneksel Kemalist, seçkinci ve batıcı kodları var. CHP geleneksel kodlarının siyaset üretmekte başarısız kaldığını gördü. Gelinen noktada Türkiye’de dindar kimliğe savaş açarak siyaset yapmak imkanı kalmadı.

Bu imkansızlıkta CHP’nin bir alternatifi sözde sola ve sokağa yaklaşmak oldu. CHP tarafından farklı zamanlarda yapılan sokak çağrıları, HDP ile ortak siyaset tutturma çabaları bu alternatif dâhilinde gündeme geliyor. Ancak her tercih gibi bunun da getirileri ve götürüleri var. CHP bu yolda ilerledikçe geleneksel Kemalist, seçkinci tabanını kaybediyor. Sokağa inmiş bir siyaset ve HDP ile yakın temas CHP tabanını oldukça rahatsız ediyor.

CHP bir yandan bu tercihin sağladığı imkânları kullanmak istese de diğer yandan maliyeti yüklenmeye cesaret edemiyor.

CHP’nin bir diğer alternatifi ise merkeze doğru yaklaşmak. Ortalama Türk’ü rahatsız edecek söylemlerden kaçınıp, radikal laiklik ve solla arasına mesafe koyarak kimlik politikalarından uzaklaşıp hizmet odaklı bir programla seçmen karşısına çıkmak. Parti böylece sıkışıp kaldığı yüzde 20-25 bandını aşabileceğini ve AK Parti’yi zayıflatabileceğini düşünüyor.

AK Parti tecrübesinin sonucunda CHP bir seçim noktasına geldi. Bir seçim yapması gerektiğini biliyor ve farklı denemelerde de bulunuyor.

Ancak öyle gözüküyor ki CHP’nin bir seçim yapacak cesareti yok. Ne yardan geçebiliyor ne de serden. Üstelik CHP’nin çok parçalı yapısı da bu seçime engel oluyor. Kılıçdaroğlu bir telden çalarken parti içerisindeki solcu, Kemalist, mezhepçi kliklerden her birisi ayrı telden çalıyor. Bu durum var olan karmaşayı arttırıyor, CHP’nin tercihini daha zor hale getiriyor.

Ve neticede duruma ve zamana göre farklı tellerden çalan, bugün söylediğini yarın inkar etmek durumunda kalan bir CHP ortaya çıkıyor. Kılıçdaroğlu’nun Alman Focus dergisine yaptığı açıklama ve sonrasında yaşananlar tam olarak bu durumu örgütlüyor. Dergiye “Ben uzun zamandır Türkiye’de şu an hiç kimse için güvenlik garantisi olmadığını, ne can ne de mal güvenliği olduğunu söylüyorum.” açıklamasında bulunan Kılıçdaroğlu daha sonra gelen tepkiler üzerine bu açıklamayı reddetmek zorunda kaldı. Kılıçdaroğlu radikal sola ve sokağa yaklaşan bir pozisyondan bu açıklamayı yaptı. Ancak bu açıklama partinin merkeze yaklaşma seçeneği ile uyumsuzdu. Neticede arkasında duramadı ve reddetmeyi seçti. Derginin editörünün röportajın yayınlanmadan önce CHP’nin onayından geçtiğini açıklaması ile Kılıçdaroğlu bir kez daha açığa düşmüş oldu.

Ortada bir röportaj, maksadını aşan bir ifade veya siyaseten yanlış bir açıklama sorunu yok. Sorun bunların çok ötesinde CHP’nin ne olmayı seçeceği ile alakalı. CHP üç alternatiften birini seçebilir ancak bu seçimi yapmaya cesaret edemeyip yalpaladığı müddetçe iktidar alternatifi olamaz.

[Takvim, 11 Ağustos 2017]

Etiketler: