“Bir Liraya Belediye Nikâhı”

Nikâh kıyma yetkisi ile ilgili esas sorun, meselenin Meclis gündemine geldiği günden bu yana bazı çevrelerin her türlü dezenformasyon ve manipülasyonla düzenlemeye karşı çıkmaları.

Bazı gazeteler haberi bu başlıkla verdi.

“Rekabet başladı, 1 TL’ye nikâh” başlığını uygun gören haber mecraları ise belediyelerin nikâh indirimine karşı müftülüklerin nasıl cevap vereceğini merak ettiklerini de haber metinlerine eklediler.

Haberi duymayanlar için özetleyelim: Müftülere nikâh kıyma yetkisinin verilmesinin ardından İzmir’in CHP’li Güzelbahçe Belediye Meclisi toplanarak 2018 yılı gelir cetvelini yeniden düzenlemiş.

CHP Güzelbahçe İlçe Başkanı ve Belediye Meclis Üyesi Kazım Çam’ın önergesini Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa İnce oylamaya sunmuş. Önce 100 liraya çıkarılması düşünülen belediye nikâh kıyma ücretinin 1 liraya indirilmesi oy birliği ile karara bağlanmış. Belediye sınırları içinde yaşayanların nikâhını belediye bundan sonra 1 liraya kıyacak…

Mesele rekabet kuruluna kadar gider mi bilinmez ama müftülere nikâh kıyma yetkisinin verilmesi vatandaşa yarayacak gibi. En azından rekabet daha da ilerlerse “nikâh kıydırana çeyrek altın” ya da “yeni evlenenlerin çeyizlerinin tümünün karşılanması” gibi kampanyaların başlamasına kadar gidebilir bu rekabet.

Müftülere ya da müftülüklere de nikâh kıyma yetkisini veren düzenlemeye karşı çıkan çevrelerin şimdiye kadar verdiği en makul cevaplardan biri bu düzenleme.

En azından seçimi millete bırakıyor. Bugüne kadar belediyeye nikâh kıydıran vatandaşların ödedikleri ücretleri geri istemeleri durumunda, bu kişilerin haklarını müftülüklerden isteyebilecekleri söylenmez ise sorun da yok gibi.

***

Nikâh kıyma yetkisi ile ilgili esas sorun, meselenin Meclis gündemine geldiği günden bu yana bazı çevrelerin her türlü dezenformasyon ve manipülasyonla düzenlemeye karşı çıkmaları.

Bu çevrelerin müftülüklere bu yetkinin verilmesine karşı çıkarken kullandıkları argümanlara bakınca, sanki Türkiye’de son 15 yıllık dönemde gerçekleşen değişim hiç yaşanmamış endişesine kapılıyor insan.

Konu, bir devlet memuru olan müftü ya da görevlendireceği kişinin mevcut medeni kanunlara göre evlilik akdini kayıt altına alarak resmîleştirmesi iken tartışma bir anda niyet okumalar üzerinden eski ezberlere gidiyor.

Eski Türkiye’nin din, toplum ve devlet bağlamındaki laiklik tartışmalarında kullanılan kavram setleri yeniden yukarıdan aşağıya boca ediliyor.

Müftülere nikâh kıyma yetkisinin verilmesiyle “devrim kanunlarının ihlal edildiği”, “laikliğin korunması ilkesinin hiçe sayılarak içinin boşaltıldığı” ve “AKP iktidarının her gün laik devleti adım adım ortadan kaldırdığı” iddia ediliyor.

Üniversitelerde ve devlet dairelerinde başörtüsünün serbest olmasına yönelik değişikliklerde kullanılan itiraz cümleleri tozlu raflardan indirilerek aynen tekrar ediliyor.

Toplumsal baskı deniyor. Mahalle baskısına atıf yapılıyor. Artık kimsenin belediyeye nikâh kıydıramaya cesaret edemeyeceği söyleniyor.

Bu itirazlar dile getirilirken de dindar ve muhafazakâr çevrelere ve özellikle Diyanet görevlilerine karşı ötekileştiren ve hatta düşmanlaştırmayı içeren sıfatlar arka arkaya sıralanıyor. Din ve dinî olanla ilgili her türlü yaşam biçimi ve semboller iktidar karşıtlığı üzerinden sorunsallaştırılarak çatışmacı bir söyleme dönüştürülüyor.

Son dönemde haber sayıları artan ve özel bir çerçeveleme ile sunularak iktidar mücadelesinin bir parçası hâline getirilen “kadına yönelik şiddet”, “erken yaşta evlilik” ve “cinsel istismar” konularındaki tüm sorunların suçu, daha uygulamaya girmeyen müftülerin kıyacağı nikâha yükleniyor.

***

Bu tip düzenlemelere daha en baştan karşı çıkıldığı için söz konusu düzenlemelerin eksikliklerini tartışacak bir müzakere ortamı oluşmuyor. Karşı çıkanlar meseleyi mecrasının dışına çıkararak tartıştıkları için savunanlar da onların argümanlarına cevap verecek şekilde itirazlarını dile getiriyorlar.

Böyle olunca da uzmanlık gerektiren sorunların tartışılması da siyasi pozisyonlar çerçevesinde ele alınıyor. Dolayısıyla da muhtemel sorunlar tespit edilmediği için iyileştirici öneriler de getirilemiyor…

[Türkiye Gazetesi, 24 Ekim 2017]

Etiketler: