ABD’de Demokrat Parti’nin Donald Trump’a karşı çıkardığı aday Joe Biden’ın Aralık 2019’da New York Times (NYT) gazetesi yayın kuruluyla gerçekleştirdiği, Ocak 2020’de ise yayımlanan söyleşide Türk ve Türkiye karşıtlığı dikkat çekti. Biden şu sözleri sarf ediyor: "Bence yapmamız gereken ona (Erdoğan'a) karşı farklı bir yaklaşım izlemek. Muhalefetin liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz. Açıkça pozisyonumuzun parlamentoda da yer edinmek isteyen Kürt nüfusun entegrasyonunu sağlamak olduğunu söylemeliyiz. Yanlış olduğunu düşündüğümüz şeyler hakkında sesimizi çıkarmalıyız. Yaptıklarının bedelini ödemeli. Bazı silahları ona satıp satmayacağımızla ilgili, bir bedel ödemeli. Özellikle de üzerinde F-15 uçurarak çözmeye çalıştıkları bir hava savunma sistemleri olduğunu düşündüğümüzde. Bunlar hakkında çok endişeliyim.".. "Ama hâlâ, geçmişte yaptığım gibi, onlarla (muhalefet) doğrudan iletişimde olup, hâlâ var olan unsurlarını destekleyip onları Erdoğan'ı mağlup etmeleri için cesaretlendirebiliriz. Darbe ile değil, darbe ile değil, seçimle." "(Erdoğan ve partisi) Dağıldı, İstanbul'da dağıldı, peki biz ne yapıyoruz? Oturup teslim mi olacağız? Yapacağım son şey ona Kürtler konusunda boyun eğmek olurdu. Onunla Kürtler konusunda birkaç kez görüşmüştüm. O dönemde henüz üzerlerine gitmiyorlardı.".. "Her neyse, şunu açıkça belirtmeliyiz… Günün sonunda Türkiye de Rusya'ya bağımlı olmak istemez.".. "Çok endişeliyim, çok endişeliyim. Hava sahalarımız ve onlara erişimimiz konusunda da çok endişeliyim. Bölgedeki müttefiklerimizle bir araya gelerek onun bölgedeki faaliyetlerini tecrit etmek bizim için çok çaba gerektiren bir iş. Özellikle de Doğu Akdeniz'deki petrol faaliyetleri gibi uğraşması çok uzun süren birçok diğer konu… Ama cevabım şu; evet endişeliyim."

Biden’ın Kararının İkili İlişkilere Zararı

Net olan şu ki, Ankara ve Washington arasındaki ilişkiler müttefiklik düzleminin dışına çıkıyor. Hasımlık, rekabet ve iş birliğini aynı anda götüren yeni bir denkleme oturuyor.

Biden, 1915 olaylarını “soykırım” olarak nitelemekle Türk-Amerikan ilişkilerinde sürekli kanayacak yeni bir yara oluşturdu. Malum, son yıllarda Ankara- Washington hattında gerilim hiç eksik olmuyor. Önceki başkanlar Obama ve Trump döneminde yaşanılan gerilimlerden arta kalan bir dizi sorun var: ABD’nin YPG’ye desteği, FETÖ’ye göz yumması, S-400’ler, Halkbank davası, F-35’ten çıkarılma, CAATSA yaptırımları ve Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lehine değişen politikalar gibi. Reagan’dan sonra Biden da soykırım kelimesini kullanarak ikili ilişkilere kalıcı bir zarar verdi. Kuşkusuz, ABD’nin yürütme erkinin bu açıklaması Türkiye’yi bağlamaz. Reddedilmiş ve yok hükmündedir. Ancak Amerikan vatandaşlarının ve sigorta şirketlerinin Türkiye Cumhuriyeti’ni ve kurumlarını hedef alan iddiaları mahkemelere taşıması hızlanabilir. Mahkemelerin bu davalarda tazminata karar vermesi durumunda ise Biden’ın sözde soykırımı tanıması kalıcı bir soruna dönüşebilir. Tıpkı YPG ve FETÖ ihtilaflarında olduğu gibi.

Amerikan karşıtlığı yükselişte

Türk kamuoyu Biden’ın kararını Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ zaferine verilen desteğin misillemesi olarak değerlendirdi. Bu kararın zaten çok sayıda ihtilafın beslediği Amerikan karşıtlığını büyüteceği de açık. PKK/YPG ve FETÖ konularının yanı sıra “sözde soykırım” iddiası da Washington’ın “yeni düşmanca tavrı” olarak görüldü.

“ABD’nin düşmanlık yaptığı” hissiyatı giderek daha derinlere iniyor. Bosna katliamını durdurmak için rol alan Clinton’ın olumlu algısı ile karşılaştırdığımızda son ABD başkanları Türk kamuoyunda oldukça kötü bir algıya sahip. Obama, süslü laflarıyla önce beğenişmiş, sonra Suriye politikasıyla (özellikle YPG’ye desteğiyle) ve 15 Temmuz’daki tavrıyla çok tepki çekmişti. “Model ortaklık” lafına rağmen müttefiklik ilişkisini en çok zayıflatan Obama oldu. 2013-2016 arasında Türkiye en türbülanslı yıllarını yaşadı. Fevri tarzına rağmen Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yürüttüğü lider diplomasisi sayesinde Obama’dan daha iyi performans gösterdi. Rahip Brunson hadisesi bir kenara bırakılırsa Suriye, S-400, Halkbank ve ekonomik iş birliği alanlarında iyileştirme yapmak istedi, kurumların direnci ile karşılaştı. Şimdi Biden, bu kararı ile kötü bir başlangıç yaptı. Siyasi görüş farkı gözetmeksizin bütün parti ve kesimler ABD’nin YPG, FETÖ ve 1915 olayları politikalarından rahatsız. İçerdeki kutuplaşmaya rağmen geniş toplumsal kesimlerin ortak tepki gösterdiği hususlar.

Elbette son dönemde neredeyse hiçbir milli güvenlik politikasında Türkiye’nin yanında yer almayan HDP hariç. “Soykırım utancıyla yüzleşin” ifadesi HDP’nin marjinalliğinin ve milli kimliğe-menfaatlere karşıtlığının bir göstergesi daha. HDP’nin yaklaşımının CHP ve İYİ Parti dahil muhalefeti zorda bırakacağı açık.

Ankara ne yapacak?

Biden’ın sözde “soykırım” açıklamasını Ankara “yok” hükmünde görüyor. En üst düzeyde yapılan ilk açıklamalar ışığında Ankara’nın duygusal davranmadığını söyleyebilirim. Kademeli, zamana yayılmış ve iyi hesaplanmış misillemeler değerlendiriliyor. Verilecek tepkilerin Türkiye’nin stratejik çıkarlarına da zarar vermeyecek ölçüde ve zamanlamada olmasına dikkat ediliyor. Askeri, ekonomik ve diğer iş birlikleri bu çerçevede gözden geçiriliyor. Şu aşamada ikili ilişkilerde sert bir kopuş beklenmemeli. Bu satırlar yazıldığında Cumhurbaşkanı Erdoğan henüz açıklama yapmamıştı. Kararlılığı yüksek ve net mesajlar bekliyorum. Belirleyici politikayı görmek için ise NATO zirvesindeki Erdoğan-Biden görüşmesini beklemek lazım. Net olan şu ki, Ankara ve Washington arasındaki ilişkiler müttefiklik düzleminin dışına çıkıyor. Hasımlık, rekabet ve iş birliğini aynı anda götüren yeni bir denkleme oturuyor.

[Sabah, 27 Nisan 2021]

Etiketler: