Libya

Berlin’de Libya’yı Konuşmak…

Berlin’de yapılacak olan Libya Zirvesi son yıllarda uluslararası bir çatışmanın çözümü konusunda düzenlenmiş en üst düzeyli ve geniş katılımlı toplantı olarak göze çarpıyor..

Yarın Berlin’de yapılacak olan Libya Zirvesi son yıllarda uluslararası bir çatışmanın çözümü konusunda düzenlenmiş en üst düzeyli ve geniş katılımlı toplantı olarak göze çarpıyor.

Örneğin, Libya’ya benzer şekilde Arap İsyanları sürecinin bir sonucu olarak ortaya çıkmış iç savaşlara sahne olan Suriye ve Yemen krizlerinin çözümü konusunda bu şekilde bütün tarafları üst düzeyde bir araya getiren bir zirvenin yapılamamış olduğunu hatırlarsak, Berlin’deki Libya Zirvesi’nin toplanacak olmasının ciddi bir başarı olduğunu görürüz.

Bu yüzden zirvenin yapılacağı Almanya’nın medyası, bir yandan zirvenin gerçekleşmesinde geçen yılın eylül ayından beri büyük çaba sarf eden Başbakan Angela Merkel’i överken, bir yandan da Rusya ve Türkiye’nin desteği olmasaydı bu zirvenin gerçekleştirilmesinin zor olacağına vurgu yapıyor.

Trablus’taki Fayiz Serrac liderliğindeki Ulusal Mutabakat Hükûmeti’nin en büyük destekçisi Türkiye ile isyancı General Hafter güçlerinin en büyük destekçilerinden biri olan Rusya’nın zirveye cumhurbaşkanları düzeyinde katılacak olması diğer ülkeleri de üst düzey temsile itti. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, İngiltere Başbakanı Johnson ve İtalya Başbakanı Conte zirveye katılacaklarını açıkladılar. Almanya Başbakanı Merkel zaten ev sahibi. Bunların yanında Mısır, BAE, ABD, Çin, Cezayir ve Kongo Cumhuriyeti’nin yanında Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Afrika Birliği ve Arap Birliği de zirvenin davetlileri arasında yer alıyor. ABD ve Çin’in Berlin Zirvesi’ne düşük düzeyde katılım göstermesi bekleniyor. 2018 Kasım ayında İtalya’da yapılan Libya Zirvesi’nin katılımcıları arasında yer alan Yunanistan’ın, istemesine rağmen Berlin’e davet edilmemiş olması ise Atina’nın Libya’da etkin bir güç olamayacağının göstergesi. Almanya’nın beklentileri Zirveye katılan tarafların beklentileri konusunda, önce ev sahibi Almanya açısından bakıldığında, Berlin’in üç amaç doğrultusunda bu zirveye öncülük ettiği görülür. Ekonomik çıkarlar, mülteci meselesi ve AB liderliği. Ekonomik açıdan bakıldığında, 2018 rakamlarına göre Almanya’nın üçüncü büyük petrol tedarikçisinin, Rusya ve Norveç’in ardından Libya olduğu görülür. Enerji konusunda Rusya’ya olan bağımlılığını azaltma arayışı içerisinde olan Berlin için Akdeniz’in hemen öte yakasında bulunan ve dünya petrol rezervlerinin yaklaşık yüzde 4,5’ine sahip olan Libya çok önemli bir tedarikçidir. Ayrıca Alman Wintershall Dea şirketinin Libya’daki en büyük petrol üreticilerinden biri olduğu ve bu ülkedeki yaklaşık 2 milyar avronun üzerindeki yatırımlarını korumak için Alman hükûmetine Libya konusunda daha aktif olması için baskı yaptığı biliniyor. Avrupa’ya yönelik mülteci akınından en fazla olumsuz etkilenen ülkelerin başında gelen Almanya, Libya’daki iç savaşın doğurduğu istikrarsızlığın bu ülkeyi mülteciler için Kuzey Afrika’daki en önemli güzergâh yaptığını gördüğü için Libya krizinin bir an önce çözülmesini istiyor. Bunların yanında, kendisini AB’nin doğal lideri olarak gören Almanya’nın Libya sorunu konusunda çok dağınık bir politika izleyen ve bu yüzden inisiyatifi Rusya ve Türkiye’ye kaybeden AB’yi ortak bir çizgiye çekme ve oyuna daha fazla dâhil etme kaygısı da Berlin Zirvesi’ni organize etmesinde etkili oldu.

Türkiye’nin pozisyonu

Son dönemde yaptığı hamlelerle Libya krizinde en etkin aktörlerden birisi hâline gelen Türkiye, bazıları rahatsız olsa da, Berlin’deki zirvenin önemli katılımcılarının başında geliyor.

Sahadaki etkinliğin masadaki pozisyonu nasıl güçlendirdiğinin açık göstergesi aslında Berlin Zirvesi’nde Türkiye’nin konumu. İtalya’daki Libya Zirvesi sırasında kendisinin yokluğunda yapılan gayriresmî toplantıyı protesto ederek erkenden zirveyi terk eden Türkiye, Trablus’a asker göndermesi, Serrac hükûmetiyle imzaladığı protokoller ve Rusya ile ateşkese öncülük etmesinin ardından artık çözümün en önemli ortağı hâline geldi.

Türkiye’nin Libya krizindeki beklentilerine gelince, en öncelikli hedefin ateşkesin kalıcı hâle getirilip Trablus’taki meşru hükûmetin devamını sağlamak olduğu söylenebilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hafter’in ateşkesi bozması durumunda Türkiye’nin Trablus’u korumak için gerekli adımları atacağını açık bir şekilde ifade etti.

Türkiye’nin Libya konusunda orta ve uzun vadeli hedefi ise, bu ülkede istikrarın sağlanması sonrasında kurulacak hükûmet ile başta ekonomi olmak üzere her alanda yakın ilişkiler geliştirmektir.

Ankara, Türkiye ile yakın tarihî ve kültürel bağlara sahip Libya’da Sisi benzeri bir diktatörün iktidara gelip bu ülkeyi Türkiye’ye düşman blokun bir parçası hâline getirmesini engellemeye çalışıyor.

[Türkiye, 18 Ocak 2020]

Etiketler: