Bankacılık Krizlerinin Devamı Gelir mi?

Batıdaki mevcut bankacılık krizinin özeti aslında şudur. Bankalar zaten sorunlu, kötü yönetiliyor, çok fazla risk almalarına izin veriliyor ve haddinden fazla riskler barındırıyordu. Bazıları gereğinden fazla büyük, daha küçüklerinin risk yönetimleri facia, gizli kayıpları çok fazla, türev ürünler üzerinden alınan risklerin ise haddi hesabı yok. Fed'in faiz artışları dalgası ise, buz dağının görünmeyen yüzünü ortaya çıkardı. Riskler adım adım ortaya döküldü, düzeltme hamleleri ise işe yaramadı ve bankalara hücum dalgası takip etti.

Batıdaki mevcut bankacılık krizinin özeti aslında şudur. Bankalar zaten sorunlu, kötü yönetiliyor, çok fazla risk almalarına izin veriliyor ve haddinden fazla riskler barındırıyordu. Bazıları gereğinden fazla büyük, daha küçüklerinin risk yönetimleri facia, gizli kayıpları çok fazla, türev ürünler üzerinden alınan risklerin ise haddi hesabı yok. FED’in faiz artışları dalgası ise, buz dağının görünmeyen yüzünü ortaya çıkardı. Riskler adım adım ortaya döküldü, düzeltme hamleleri ise işe yaramadı ve bankalara hücum dalgası takip etti.

2022’nin Mart’ına kadar bu riskler, bir şekilde yönetiliyor, gün kurtarılıyordu. Ancak, Nisan 2022’den itibaren, çanlar daha hızlı çalmaya başladı. Mevduat çıkışları, money-market-fund’lar başta olmak üzere, diğer alternatiflere akmaya başlamıştı. Ekim 2022’de, en zayıf halkalardan Credit Suisse ve Deutsche Bank sallandı. Mart 2023’te ise, sürekli sıkışmaya devam eden bankacılık sektöründe ilk ciddi kayıplar verildi.

Tehlikenin farkında olan regülatörler, anında müdahalelerle dolaylı kurtarma mekanizmalarını (bail out) devreye soktular. Bundan sonrası ise tamamen regülatörlerin atacağı yeni adımlara, piyasadaki algıya ve verilecek mesajlara, piyasadaki likidite koşullarına, yatırımcının risk iştahı ve getiri arayışına; biraz da bankaları yönetenlerin daha çok getiri kaygısı ile ne kadar daha risk alacaklarına bağlı olacak.

Sorunlar

Dolaylısıyla da buradaki temel sorun FED’in faiz artışlarının (parasal sıkılaşma) ve bankaların kötü risk yönetiminin getirdiği faiz riskidir. Özellikle de pandemi döneminde ciddi boyutlara ulaşan mevduatların, yine bu dönemdeki yatırım için değerlendirilmesi sürecindeki tercih yanlışları, FED’in agresif faiz artışları ile birleşti. Sonuçta da eldeki varlıkların değer kaybı kaynaklı ciddi kayıplar, faiz riski ve devamında da bankaya hücumlar, işleri içinden çıkılmaz bir hale getirdi.

Örneğin, 2008’deki Küresel Finansal Kriz’den sonra (batan finansal kurumların oluşturduğu maliyetleri bir daha üstlenmemek için) getirilen Dodd-Frank düzenlemeleri, SVB gibi bölgesel bankalar için 2018’de gevşetilmişti. 2018’deki bu gevşetmeyi Cumhuriyetçi (liberal ve müdahale karşıtı) Trump yönetimi yapmıştı. Bölgesel daha küçük bankalar ile ilgili bazı istisnalar getirilmişti (tıpkı 2008’in fitilini ateşleyen 1990’ların sonundaki Citibank düzenlemesi gibi).

Batan en meşhur bankalardan SVB, 250 milyar dolarlık aktif büyüklüğün (SIB kıstası) altında olduğu için, likidite ve risk yönetimi düzenlemeleri gibi daha sıkı regülasyonların (Dodd-Frank) dışında kalıyordu. SVB, zekice, hep bu sınırın 30-40 milyar dolar altında kaldı. Ancak, bunun aslında pek de rasyonel olmadığını zaman gösterdi.

Bankacılık krizi, şimdilik, dolaylı kurtarma ve satışlarla önlendi. Ancak, sadece şimdilik. Nihayetinde, bankalar ile birlikte risk de satıldı; tamamen kaybolmadı. Credit Suisse en büyük rakibi UBS’e, SVB de First Citizens’e satıldı. Signature Bank ise Flagstar Bank’e satılmıştı. Önümüzdeki dönemler ise Deutsch Bank gibi küresel oyuncular, ABD’deki bölgesel daha küçük oyuncularda olası yeni yansımalar ise düşündürüyor.

Ancak, özellikle de sosyal medyanın, bu süreçlerde oynadığı roller daha çok düşündürücü. Sosyal medya paylaşımları ve (doğru veya yanlış tüm) bilginin bu kadar hızlı yayılıyor olmasının yol açtığı sorunlar, batılı ekonomileri zorluyor. En küçük bir olumsuzluk, yeni bilgi akışına dahi ani ve sert tepkiler yükseliyor. Twitter gibi sosyal medya paylaşımları ile birkaç yüz-milyar dolarlık bankalar saatler içinde batabiliyor.

Teknolojinin gelişmesi (elektronik bankacılık ve mobil bankacılık gibi) de bankalara hücumları çok daha kolay ve daha hızlı hale getirmiş durumdadır. Twitter gibi sosyal medya kanalları, bilginin hızla yayılmasını fazlasıyla kolaylaştırmış durumdadır.

Krizlerin Devamını Beklemeli Miyiz?

Henüz genele yayılan bir kriz boyutunda hareketlilik yok. Ancak, Batıda bankacılık sistemine yönelik algı bozulmaya devam ediyor. Sermaye artırımları gereği daha genele yayılabilir. Burada da piyasanın algısı önemlidir. Mevcut durumdaki hisse düşüşleri, tek başına, batma olarak algılanmayabilir. Ancak piyasada oluşan algı, müşteri ve mevduat sahiplerine kaybettirerek; adım adım, batışları da getirebilir.

Daha önemli soru ise ABD ve Avrupa’daki banka batışları veya bankacılık krizi, benzer yeni örneklerin ortaya çıkabileceği korkusuyla, örneğin FED’in faiz artışlarını sınırlandırabilir mi? Ya da tamamen de durdurabilir mi? Türkiye’de de benzer bir risk var mı?

Girişte tehlikenin farkında olan regülatörler dediğime bakmayın! FED, ECB ve BOE, bankaların yaşadığı sorunları ve finansal sistemde artan faiz riskini pek umursamadı. Fed faiz artışları, 16 Mart 2022’te başladı. Faiz artışları dalgasında bir yıl geride kaldı. Mart 2023’te de yumuşamadan, faiz artırmaya devam kararı aldılar. Bu yüzden de sorunların artarak devam edebileceği öngörülüyor!

Ancak, en azından Nobel Ekonomi komitesi, 2022 Ekonomi Ödülü’nü verirken, özellikle de bankacılık ve finansal krizlerin artan önemini vurguluyordu. Modern zamanların bankacılık ile bağlantılı sorunları (risk yönetimi, likidite ve gereğinden fazla büyüme gibi) ve sebebiyet verdiği finansal krizlerin sıklığı, devamında oluşan maliyetler Diamond, Dybvig ve Bernanke’nin çalışmalarının ana konusu idi.

2023’ün sonundan itibaren yeni bir faiz azaltımı (yeni bir genişleme dalgası) tahminimiz tutar mı henüz net değil. Ancak, piyasalar şimdiden, Fed’in yaz döneminden itibaren faizleri azaltabileceğini fiyatlıyor. Öte yandan, 1907 krizinden sonra, 2023’te de ABD bankalarını yeni bir J. P. Morgan mı kurtaracak sorusu da gündemde… Buffett, 2008’de de kısmen yaptığı gibi, yeni bir J. P. Morgan olarak ortaya çıkmış durumda. Ancak, umarız buna gerek kalmaz.

Daha ilginç olan ise, en teknoloji dostu bankalardan biri, en eski tip bankacılık krizlerinden birinin kurbanı oldu. En ileri teknolojiler ve yeni girişimlerle iş yapması ile bilinen yüksek-teknoloji dostu bir ABD bankası, en eski sorunlardan birinin kurbanı: bank-run veya bankaya hücum. Girişim sermayesi (venture capital) ekosisteminin yıldızı, 36 saat içinde, batan bir bankaya dönüştü.

Modası geçmiş sorunlar veya hastalıkların tekrar ortaya çıkışı hepimizi şaşırtıyor. Ancak, en azından, şu eski tavsiye hala güncelliğini koruyor. Tobin’in de yerinde deyimi ile “Tüm yumurtalarınızı aynı sepete koymamalısınız”. Eski bir ders, ancak bugün hala geçerli. Mevduatların ve yatırımların çeşitlendirilmesi önemlidir.

[Sabah, 1 Nisan 2023]

Etiketler: