Azerbaycan’da Yeni Dönem ve Öne Alınan Cumhurbaşkanı Seçimi

Azerbaycan'da 7 Şubat tarihinde yapılacak olan erken cumhurbaşkanlığı seçimi ülke için normal bir seçimden öte anlam taşımaktadır. Zira Azerbaycan açısından bu seçim bir dönemin bitişi, yeni bir dönemin başlangıcını simgelemektedir. Bu tablonun ortaya çıkmasında ise kuşkusuz Karabağ meselesinin başlaması ve çözüme kavuşturulması süreci yatmaktadır. Karabağ meselesi Azerbaycan'ı derinden etkilemiş, Azerbaycan halkının milli bilinci üzerinde iz bırakmış, milli benliğin oluşmasında belirleyici rol oynamış ve hatta ülkede iktidarın şekillenmesine ve devletleşme sürecinin işleyişinde ana unsurlardan biri olmuştur. Dolayısıyla Karabağ Zaferi Azerbaycan'ın milli kimliğinin yeniden belirlenmesi sonucu doğurmuştur. O nedenle Azerbaycan'da Karabağ mücadelesi merkezli sosyolojik ve siyaset ekseninde keskin hatlarla belirlenmiş iki dönem ortaya çıkmıştır: Karabağ Zaferi Öncesi Azerbaycan ve Karabağ Zaferi Sonrası Azerbaycan. Dolayısıyla Azerbaycan ile ilgili analizlerde bu ayırımın dikkate alınması gerekmektedir. Başka bir ifade ile Azerbaycan ile ilgili analiz yapacak siyaset bilimcileri ya da uluslararası uzmanları bu ayırımı dikkate almadan yapacakları yorumları gerçeği yansıtmaktan uzak kalacaktır.

Azerbaycan’da 7 Şubat tarihinde yapılacak olan erken cumhurbaşkanlığı seçimi ülke için normal bir seçimden öte anlam taşımaktadır. Zira Azerbaycan açısından bu seçim bir dönemin bitişi, yeni bir dönemin başlangıcını simgelemektedir. Bu tablonun ortaya çıkmasında ise kuşkusuz Karabağ meselesinin başlaması ve çözüme kavuşturulması süreci yatmaktadır. Karabağ meselesi Azerbaycan’ı derinden etkilemiş, Azerbaycan halkının milli bilinci üzerinde iz bırakmış, milli benliğin oluşmasında belirleyici rol oynamış ve hatta ülkede iktidarın şekillenmesine ve devletleşme sürecinin işleyişinde ana unsurlardan biri olmuştur. Dolayısıyla Karabağ Zaferi Azerbaycan’ın milli kimliğinin yeniden belirlenmesi sonucu doğurmuştur. O nedenle Azerbaycan’da Karabağ mücadelesi merkezli sosyolojik ve siyaset ekseninde keskin hatlarla belirlenmiş iki dönem ortaya çıkmıştır: Karabağ Zaferi Öncesi Azerbaycan ve Karabağ Zaferi Sonrası Azerbaycan. Dolayısıyla Azerbaycan ile ilgili analizlerde bu ayırımın dikkate alınması gerekmektedir. Başka bir ifade ile Azerbaycan ile ilgili analiz yapacak siyaset bilimcileri ya da uluslararası uzmanları bu ayırımı dikkate almadan yapacakları yorumları gerçeği yansıtmaktan uzak kalacaktır.

Bu iki dönem hem iç politika hem de dış politika açısından ciddi farklılıklar göstermektedir. Birinci dönem olarak ifade edebileceğimiz Karabağ Zaferi öncesi dönemde Azerbaycan bağımsızlığını yeniden berpa (tesis, ilan) etmiş olmasına rağmen Karabağ işgali nedeniyle toprak bütünlüğünü sağlayamamıştır. Dolayısıyla bu dönem Azerbaycan toprağının yüzde 20’si işgal altında olduğu, BM tarafından işgal altındaki bu toprakların Azerbaycan’a ait olduğuna ilişkin alınmış kararlara rağmen Ermenistan’ın geri adım atmadığı, bu problemi çözmek için oluşturulan AGİT-Minsk grubunun Azerbaycan’ı oyalayarak Ermenistan’a zaman kazandırdığı bir dönemdir. Dolayısıyla Azerbaycan’ın gerek iç politikasının ve gerekse dış politikasının temel öncelliği işgal altındaki toprakları azat edilmesi (işgalden kurtarılması) olmuştur. Bu süreçte Azerbaycan, uluslararası ilişkilerde Karabağ konusundaki haklılığını anlatmıştır. İç politikada ise bir taraftan Karabağ göçmenlerinin sosyal ve ekonomik durumları iyileştirilmek, diğer taraftan da Karabağ’ın nasıl azat edileceği hususunda alternatif politikalar hazırlamak ve bunun için alt yapı oluşturmak amaçlamıştır. O nedenle bu dönem üst yönetim genel anlamda bu konuya odaklanmış olduğundan ülkenin iktisadi, sosyal ve teknolojik gelişmesine ilişkin stratejileri ikinci planda kalmıştır.

12 Temmuz 2020 tarihinde Ermenistan’ın işgal altındaki Karabağ bölgesi dışında kalan Tovuz’a saldırmasıyla başlayan 44 günlük vatan muharebesinin zaferle sonuçlanması Azerbaycan için yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Böylece ikinci dönem şekillenmeye başlamıştır. Ermenistan’ın Karabağ Savaşının sonlandıran üçlü protokoldeki yükümlülüklerine yerine getirmemesi yanında Ermeni çetelerinin başta Hankendi olmak üzere hala işgal altında tuttukları bölgede sözde cumhurbaşkanı seçimi yapmaları ve bununla da yetinmeyerek terör eylemlerinde bulunmaları üzerinde Azerbaycan tarafından başlatılan 23 saatlik lokal anti-terör operasyonu sonrasında Hankendi’nin kurtarılmasıyla Azerbaycan için ikinci dönem tam anlamıyla başlamıştır. Karabağ Zaferi sonrasında, 30 yıldır Ermeni işgali altında bırakılan Karabağ’da uluslararası kurumlar ve küresel güçler tarafından temin edilmeyen adaleti kendi gücüyle temin etmiş, Ermenistan’ın işgali altındaki topraklarını azat etmiş, toprak bütünlüğünü sağlamış, egemenliğini tam olarak temin etmiş, güçlü bir orduya sahip, güçlü bir liderlik göstermiş bir Azerbaycan’dan söz etmek mümkündür. Başka bir ifadeyle Azerbaycan, toprağı işgal altında olan bir ülkeden, kendi gücüyle adaleti sağlamış muzaffer bir ülkeye dönüşmüştür. Bu statü değişikliği doğal olarak Azerbaycan’ın hem iç politikası ve hem de dış politikasının yeniden şekillenmesine neden olmuştur.

İkinci Karabağ’ın Azerbaycan dış politikasında yarattığı en büyük değişimlerin başında ülkenin dış politikasının öncellikleri arasında Türkiye ve Türk Dünyası keskin çizgilerle ve değişilmez olarak yer almış olmasıdır. İkinci Karabağ savaşı süresince Türkiye’nin tüm imkanlarıyla Azerbaycan’ın yanında yer alması ve diplomatik resmiyetin de ötesine geçilerek kardeşlik hukuku çerçevesinde ilişkilerin şekillenmesi, ayrıca bu ilişkinin zafer sonrasında Şuşa Beyannamesi ile müttefiklik ilişkisine dönüştürülmüş olması iki kardeş ülkenin bundan sonra da güç birliği yapmaları zorunlu hale getirmiştir. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in televizyon muhabirlerine verdiği röportajda “Azerbaycan’ın ciddi bir sorunla karşı karşıya kalması halinde ilk arayacağı kişinin Recep Tayyip Erdoğan olacağı” belirtmesi ve bir başka konuşmasında da iki ülke arasındaki ilişkiyi şöyle ifade etmiştir: “Biz öyle güçlü bir ittifak kurmuşuz ki, gelecek nesiller bu müttefikliğe, bu kardeşliğe uygun adım atmalıdırlar” ifadeleri iki ülke arasındaki stratejik işbirliğinin boyutunu açıkça ortaya koymaktadır.

Diğer taraftan Karabağ Zaferi’nden sonra Türk Devletleri ile stratejik işbirliğine gidilmesi Azerbaycan’ın dış politikası önceliklerinden biri olmuştur. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Türk Devletleriyle ilişkilerini yoğunlaştırmış, her bir devlete birçok defa ziyarette bulunmuş ve yüksek düzeyde işbirliği protokolleri imzalamıştır. Türk Cumhuriyetleri de Sovyet mirası olarak karşı karşıya kaldıkları sorunlarını çözmede Karabağ mücadelesinin başarısını rol model olarak görmüş ve bu modelden esinlenmek üzere Azerbaycan’la işbirliği yoluna gitmişlerdir. Böylece Türk Devletleri nezdinde hem Azerbaycan hem de bu başarının sahibi Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in itibarı yükselmiştir. Nitekim Tacikistan’daki V. Orta Asya Devlet Başkanları İstişare toplantısına Sayın Aliyev’in onur konuğu olarak davet edilmesi bu itibarın bir göstergesi olarak görülmüştür.

Karabağ Zaferi sonrasında, bölgesel barış ve istikrarı temin etmeye çalışan, Türk Dünyasında öncü rol oynayan, Avrupa Birliği ile başta enerji olmak üzere birçok alanda işbirliği yapan, Bağlantısızlar Hareketi Genel Sekreterliğine seçilen, Şuşa Beyannamesi ile hukuku zemin oluşturarak Türkiye ile müttefiklik ilişkisini içinde olan bir Azerbaycan söz konusu olmuştur. Böylece Karabağ sorunu dolayısıyla savunmacı bir rol üstlenmek zorunda kalan Azerbaycan uluslararası arenada daha aktif bir rol üstlenerek bölgesel ve küresel sorunları çözmede katkı sağlayan bir ülke konumuna gelmiştir. Dış politikadaki bu paradigma değişimi sonucu Azerbaycan bölgesel bir aktör konumuna yükselmiştir. İç politikada ise Ermeniler tarafından tahrip edilen Karabağ’ı yeniden dirilten, yeşil enerji konusunda ciddi yatırımlara ev sahipliği yapan, post neft kalkınma modelini hayata geçirmeye çalışan, yabancı yatırımlar için cazibe merkezi olmayı amaçlayan, sürdürülebilir bir kalkınmayı hedefleyen bir Azerbaycan hedeflenmektedir.

Tüm bu sebeplerden dolayı, Karabağ Zaferi sonrasında yeni hedefler doğrultusunda yapılandırma içine giren Azerbaycan, belirlenen yüksek hedefe varmak için “önceden ne yapacağını bilen, güçlü bir vizyona sahip ve halkın desteğine almış liderliğin” işbaşında olması gerekmektedir. Başka bir ifadeyle toprak bütünlüğünü sağlamış ve egemenliğini tam anlamıyla tesis etmiş yeni Azerbaycan’ı yeni hedeflerine götürecek güçlü bir kadroya ihtiyaç bulunmaktadır. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev aldığı kararla cumhurbaşkanı seçimi öne almıştır. Cumhurbaşkanı bu seçim sonucu halkından alacağı güvenoyu ile yeni Azerbaycan’ı belirlenen yüksek hedeflere götürecek güçlü kadroyu oluşturacaktır. Azerbaycan halkının bu seçiminde sayın Cumhurbaşkanına verecekleri “ülkeyi yönetme yetkisi”, Azerbaycan’ın yeni döneminin inşasında kilit rol oynayacaktır.

Siyasi açıdan bakıldığından bu seçim Azerbaycan’da işgalden kurtarılmış Karabağ’da yapılan ilk cumhurbaşkanlığı seçimi olacaktır. Azerbaycan halkının şuur altına yerleşmiş olan Karabağ’da cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılıyor olması Azerbaycanlılar için ayrı bir önem arz etmektedir. İşgalden kurtarılmış topraklarda gerçekleşecek bir seçim aynı zamanda Azerbaycan’ın siyası bütünlüğü dünyaya duyurulması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu seçim hem Azerbaycan’ın yeni yüzyılını belirleyecek hem de Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü ve egemenliğini tüm dünyaya duyuracaktır. Bu nedenle 7 Şubat’taki seçim Azerbaycan’ın siyasi tarihindeki en önemli seçimlerden biri niteliğine sahiptir. Bu seçimden çıkan sonuç Karabağ zaferinin kazanımlarının tescilli ve Azerbaycan’ın güvenliğini sağlanması açısından da çok önem arz etmektedir. Tüm bunların farkında olan deneyimli siyasetçi, Karabağ savaşı sürecinde izlediği dış politika ile takdir toplayan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 7 Şubat’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimiyle halkından güçlü bir şekilde güvenoyu alarak, güçlü Azerbaycan’ı inşa etmek üzere yeni bir liderlik dönemine başlayacaktır.

[Sabah, 3 Şubat 2024]

Etiketler: