Amerikan Seçimlerinde Seçmen Motivasyonu ve Mobilizasyonu

3 Kasım'da ABD'nin dünya liderliği iddiasının devam edip etmeyeceği ve ulus devlet modeline doğru evrilip evirilmeyeceğinin kararı verilecek. Seçmen bir yandan Trump'ın pandemiyi iyi yönetip yönetmediğine, ekonomik çöküşten sorumlu olup olmadığına, ırkçılık meselesinde sorumlu davranıp davranmadığına karar verirken diğer yandan da Amerikan ulusalcı popülizminin kalıcı olup olmayacağını belirleyecek.

Seçimlere 12 gün kala gerçekleşen son tartışma programı ilk tartışmanın aksine gürültüsüz bitti. Trump büyük oranda disiplinli, kontrollü ve yumuşak bir tonla ilk tartışmadaki agresif görüntüsünden farklı bir profil çizmeye çalıştı. Biden ise Trump’ı her fırsatta kişisel olarak hedef alsa da hakaret etmedi. Amerikan siyasetinin son yıllarda geldiği kutuplaşma o kadar aşırı bir boyuta ulaştı ki, Perşembe akşamki tartışmanın nispeten makul tonunu takdir etme durumunda kalıyoruz. İçerik olarak her iki adayın daha önce söylediklerinden farklı bir şey söylememiş ve ciddi bir hata yapıp kontrolü kaybetmemiş olmaları tartışmanın seçimlere etkisini oldukça sınırlı kılacaktır.

Perşembe akşamı itibariyle 50 milyona yakın erken ve postayla oy kullanıldı ve anketler de seçmenin yüzde 90’ından fazlasının kararını verdiğini gösteriyor. Bu seçimlerde kritik eyaletlerde en fazla sandığa gidenin kazanacağını daha önce de söylemiştik. Demokratlar büyük oranda dijital ve sosyal mesafeye uyarak yürüttükleri kampanyalarında seçmenin erken ve postayla oy vermesine vurgu yapıyor. Cumhuriyetçiler ise seçim günü sandık başına ezici çoğunluklarla giderek zafer kazanmayı umuyor. Başkan Trump’ın koronavirüsün bitmek üzere olduğunu söyleyen küçümseyici tavrı, seçmenin maskesiz ve sosyal mesafesiz sandık başına gitmekten çekinmemesini sağlayacak. İki kampanya arasındaki bu keskin farkın seçim sonuçlarına nasıl yansıyacağını kestirmek kolay değil.

Çarşamba günü eski Başkan Obama’nın Pennsylvania’nın Philadelphia şehrinde Biden’a destek için sosyal mesafeli miting (katılanlar arabalarından çıkmadılar) yapması da tarihe geçti. Bir önceki başkanın mevcut başkana karşı açıktan kampanya yapması daha önce eşi görülmemiş bir durum ve bu seçimlerin her yönüyle ne kadar farklı olduğunu gösteriyor. Demokratlara Pennsylvania’nın Philadelphia ve Pittsburg gibi yoğun nüfuslu kent merkezlerinden umutluyken eyaletin kırsalındaki üniversite diploması olmayan beyaz seçmen Trump’ın tabanını oluşturuyor. Obama mitingde sandık başına gitme oranları düşük olan ve Biden’ın adaylığından pek de heyecan duymayan genç kesimleri motive etmeye çalıştı. Daha yaşlı olan Trump’ın tabanının ise hem sandık başına gitme oranları yüksek hem de motivasyonları.

Covid-19 ortamında özellikle kırsal kesimlerde kapı kapı dolaşma pratiğinin Cumhuriyetçiler tarafından kullanılması belki de Trump’ın en büyük avantajı olacak. Cumhuriyetçilerin kampanya döneminde Demokratlardan çok daha fazla yeni seçmeni partiye kaydetmeleri ilk bakışta Trump için avantaj görünse de son senelerde bağımsızların sayısı çok daha hızlı artıyor. Her iki partiye de mesafeli durmak istiyor yeni kaydolan seçmen. Bu durumda Cumhuriyetçiler avantajlı görünse de bağımsızları ikna edemezlerse bu avantajları ortadan kaybolabilir. Dahası, karşı partinin adayına veren ama parti kaydını değiştirme ihtiyacı duymayan seçmenin de sayısı azımsanamayacak kadar fazla. Dolayısıyla Cumhuriyetçi seçmenin Trump için 2016’da olduğu gibi mobilize olması garanti değil.

Dijital operasyonların çok daha önemli hale geldiği Covid-19 ortamında Twitter hesabının dışında geleneksel kampanya yapmaya çalışan Trump’ın kampanyasının nakit sıkıntısı çektiği biliniyor. Biden kampanyasına yapılan ve South Carolina senatörü Lindsey Graham gibi Cumhuriyetçi senatörlere karşı toplanan bağışlar rekor rakamlara ulaştı. Bu Demokratların Trump’ı devirmek için ne kadar motive olduklarını gösteriyor. Biden televizyon ve dijital reklamlara adeta sınırsız para harcayabiliyor. Cumhuriyetçilerin içinden çıkan Trump karşıtı Lincoln Project gibi gruplar da büyük bağışlar toplayarak başkana karşı keskin ve etkin bir dijital kampanya yürütüyor. 3 Kasım’ın sonuçları dijitale karşı geleneksel kampanyanın da ne kadar etkin olup olmadığını göstermiş olacak.

3 Kasım’da ABD’nin dünya liderliği iddiasının devam edip etmeyeceği ve ulus devlet modeline doğru evrilip evirilmeyeceğinin kararı verilecek. Seçmen bir yandan Trump’ın pandemiyi iyi yönetip yönetmediğine, ekonomik çöküşten sorumlu olup olmadığına, ırkçılık meselesinde sorumlu davranıp davranmadığına karar verirken diğer yandan da Amerikan ulusalcı popülizminin kalıcı olup olmayacağını belirleyecek.

[Sabah, 24 Ekim 2020]

Etiketler: