Algı Üretiminde Sona Yaklaşılıyor

Algıları şekillendirmeye dönük kasıtlı üretilmiş yalan haber ve manipülasyonlar konusunda kritik bir eşikten geçtiğimiz bir gerçek..

Yakın bir dönemde, yalan haberden ve üretilmiş sahte içerikten korkmamıza, endişe etmememize gerek kalmayacak.

Sebebi şu: Söylenen yalanlar,  üretilmiş sahte haberler, içerikler, manipülasyonlar ve dezenformasyonlar giderek o kadar çok artıyor ki, artık toplum ya da ilgili alımlayıcı kitle, karşısına çıkan bir haberin yalan olup olmaması ile ilgilenmeyecek.

Karşısına çıkan bir içeriğin yalan olmasının, doğru olma ihtimalinden daha fazla olduğunu düşüneceği için; eğer okuduğu, duyduğu, gördüğü içerik kendisini ilgilendiriyorsa muhtemelen kendisince güvenli gördüğü kaynaklara gidip oradan meselenin doğrusunu kontrol edecek.

Kendisini çok da ilgilendirmiyorsa, yalandır deyip geçecek.

Dolayısıyla, sosyal medyada gördüğünün, duyduğunun ilk önce gerçek olma ihtimalini değil, yalan olma durumunu göz önünde bulunduracak.

Artık yalanlar gerçeklerden çok daha fazla dolaşıma sokuluyor. Çok fazla yalan söyleniyor.

Örneğin son bir hafta içerisinde sadece sosyal medyanın değil, iktidara muhalif medyanın tüm mecralarında, iktidara yönelik ürettiği yalan haberlerin sayısına bakıldığında ne demek istediğim daha kolay anlaşılır.

Son bir haftada üretilen kasıtlı haberlere birkaç örnek: “Poşetin 30 kuruşa çıktığı”, “Kanal İstanbul’un çevresindeki arazilerin tapu bilgilerine ulaşımın engellendiği”, “İstanbul Havaalanına uçakların rüzgârdan iniş yapamaması ile ilgili abartılı rakamlar”, “İranlı mollaların Türkiye ilahiyat fakültelerinde fıkıh dersi vereceği” vs…

Bu haberler sadece birkaç sosyal medya hesabında paylaşılmadı. Medyanın iktidara muhalif kesiminin neredeyse tümünde haber oldu. Tartışma programlarında bazı tartışmacılar bu yalan haberleri dayanak yaparak, iktidarı eleştirmede kendi argümanlarını kuvvetlendirmek için kullandılar.

Türkiye’de bazı konuların, muhaliflik pozuyla yalan habercilerin iştahını kabarttığı bir gerçek. Özellikle, Türkiye’nin yüz akı projeleri ve markaları ile ilgili bazı kesimlerin yaptığı haberlerin neredeyse tamamına yakını yalan, yanlış, eksik ve tek taraflı haberlerden oluşuyor.

Bu projeler ve markalara yönelik uluslararası medya ve onların Türkiye’deki uzantılarının yaptığı haberlerle, içeride üretilen yalan haberlerin seçilen konu bakımından benzerliği artık kimseyi şaşırtmıyor.

Örnek olarak, THY ve İstanbul Havaalanı ile ilgili yapılan yalan haberlere bakmak yeterli.

Hakkında yapılan yalan haberlerde, İstanbul Havaalanı şampiyonluğu kimseye bırakmıyor. Hava durumu ile ilgili “İstanbul’da rüzgâr esecek” dendiği an, bazı çevreler bir anda yalan haber üretme makinesine dönüşüyor.

Sosyal medyada üretilen yalan haberler daha paylaşıldığı dakikada, bazı internet haber siteleri ve medya kuruluşları yalan haberin üzerine atlıyor.

Hakkında yalan haber yapılan kurumlar, çıkan haberleri görüp yalanlama metni yayınlayıncaya kadar, kasıtlı üretilmiş yalanlar binlerce kez yayınlanıyor.

Bazı haber portalları, gazeteciler ve yorumcular, toplumun gözünde çoktan hikâyedeki “yalancı çoban” konumuna düşmüş durumdalar…

Mesela, Türkiye’de kendine muhabir diyen ve büyük gazetelerde yazan, milyonun üzerinde takipçisi olan sözüm ona gerçek haberin peşinde koştuğunu söyleyen bazı gazetecilerin paylaşımlarının yarısını burada sözünü ettiğim yalanlar oluşturuyor.

Söz konusu bu tipler, bazen paylaştığı haber yalanlanınca, haberi niçin dolaşıma soktuğunu savunan yeni bir tweet atıyor. Bazen de yalan olduğunu daha paylaşırken bildiği içeriği, sessiz sedasız siliyor.

Üretilmiş kasıtlı manipülatif haberlere abanıldığı için, toplum giderek, yalan haberle doğru haberi ayırt etmenin farkına varacak. Kimin yalan yazdığını, hangi haber mecrasının doğrunun peşinde olduğunu bilecek.

Geleneksel medyanın, en azından sosyal medyaya nazaran denetim ve kontrol mekanizmaları daha fazla olduğu için,  geleneksel medya bu anlamda tekrar değer kazanacak. Doğru haber mecralarının marka değeri artacak.

Hülasa, algıları şekillendirmeye dönük  kasıtlı üretilmiş yalan haber ve manipülasyonlar konusunda kritik bir eşikten geçtiğimiz bir gerçek. Ancak uzak olmayan bir gelecekte; doğrular, teyitli bilgiler, güvenilir mecralar, sahici yaklaşımlar hak ettiği değeri bulacak.

[Türkiye, 4 Ocak 2020]

Etiketler: