Ağırlık Merkezi Hızla Kayarken

Milattan sonra Doğu'dan Batı'ya kayması yüzyıllar alan global ekonomi, Batı hâkimiyetini ise işte bu 10 yıllık süre içinde inanılmaz bir hızla yitirdi.

“Yılda 140 km. hızla Doğu’ya kaydı”.
Küresel ekonominin ağırlık merkezinden bahsediyorum. 2000-2010 yılları arası kaydedilen tarihi rekordan… Zira dünya ekonomisinde dengeler, hiç bu dönemdeki kadar hızlı değişmemişti.

Milattan sonra Doğu’dan Batı’ya kayması yüzyıllar alan global ekonomi, Batı hâkimiyetini ise işte bu 10 yıllık süre içinde inanılmaz bir hızla yitirdi. McKinsey Global Institute tarafından 2012 yılında yayımlanan bir rapor, şehirleşmenin ekonomik gelişim üzerindeki etkilerini analiz ederken bu çarpıcı tespiti yapıyordu. Rapor, ağırlık merkezinin 2025’te daha da Doğu’da olacağı tahminini de ekliyordu. Son yıllarda Asya’da yaşanan gelişmeler de, bunun apaçık ispatı niteliğinde…

Bu malum gerçeklerden hareketle, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve işadamlarımız da bildiğiniz gibi geçen hafta bir Asya gezisi gerçekleştirdi. Cuma günü değindiğimiz bu konuya, bugün devam edelim. Odak noktamız da, Erdoğan’ın dile getirdiği “ASEAN’ın içinde yer alma isteğimiz” olsun. Zaten Dışişleri Bakanımız da, bu hafta Malezya’da düzenlenen ASEAN toplantısında ülkemizi temsil ediyor.

ASEAN’IN YENİ HEDEFİ: AEC

ASEAN, 1967’de Güneydoğu Asya ülkelerini bir araya getiren bir platform olarak kuruldu. Endonezya, Malezya, Filipinler, Singapur ve Tayland ile hayata gözlerini açan birlik, bugün 10 üyeye ulaşmış durumda. Üstelik ehemmiyeti giderek artıyor. Nitekim grubun, AEC olarak adlandırılan ASEAN Ekonomik Topluluğu’nu bu yılsonunda oluşturması bekleniyor. Sıkıntılı görüşmeler devam etse de, 2015’in doğum tarihi olarak kayıtlara geçmesi hedefleniyor.

Anlayacağınız ASEAN, civarda TPP gibi hummalı çalışmalar kol gezerken bölgenin kalbi niteliğinde. Zaten TPP ile de kesişim ülkeleri var ve işbirliği beklentileri dillerde.

Peki, AEC ASEAN için ne getirecektir diye soracak olursanız, 4 dinamikten bahsedebiliriz: Tek pazar ve üretim üssü olmak, rekabetçi bir ekonomik bölge yaratmak, adil ekonomik gelişim sergileyen bir bölge oluşturmak ve bu oluşumun küresel entegrasyonunu sağlamak.

Söz konusu projede, mal, hizmet, yatırım, sermaye ve emek dolaşımının serbest olması birlik içindeki (intra-ASEAN) ticaret ve yatırımlara ivme kazandıracakken, ASEAN’ın bir ekonomik blok olarak küresel önemini de artıracak. Buna bağlı olarak, üye ülkelerin ciddi yabancı yatırım çekmesi amaçlanıyor. Tüm bunlar ise, küresel çapta bir extra-ASEAN etkisini beraberinde getirecek. Nitekim intra-ASEAN ekonomik aktivitesinin, global tedarik zincirleriyle ve haliyle bölge dışında merkezi bulunan şirketlerle var olan ilişkisi de iyiden iyiye güçlenecek.

ASEAN’ın, Asya-Pasifik bölgesindeki diğer bazı ülkelerle yürürlüğe girmiş ya da girecek serbest ticaret anlaşmaları (STA) da var. Çin bunların başında geliyor. AB ile de STA niyeti sürüyor. Hatta belirttiğim gibi, ASEAN ülkelerinin bir kısmı TPP görüşmelerinde de yer alıyor. Tüm bunlar ise, söz konusu işbirliklerinin hayata geçmesi durumunda ASEAN ekonomilerinin daha da iştah artıracağı anlamına geliyor. 600 milyonu aşkın nüfusu ve büyüyen ekonomisiyle AEC’yi devreye sokan bir ASEAN, Avrupa’dan ABD’ye birçok şirketin hevesle demir atacağı bir liman olmaya aday. Bu fırsat, ticaret anlamında olabileceği gibi, bölgeyi bir üretim üssü olarak kullanmak yönünde de değerlendirilecek.

ASEAN İLE STRATEJİK ORTAK OLMAK

Türkiye’nin ASEAN ve/veya AEC ile ne işi olur diye sorgularsak da, çeşitli noktalara değinmek gerek. Türkiye 2010 yılında ASEAN ile dostluk ve işbirliği anlaşmasına taraf olsa da, ilişkilerimizin potansiyelin altında seyrettiği ortada… Elbette bu noktada, coğrafya önemli bir rol oynuyor. En yakın ASEAN üyesi Myanmar, Türkiye’ye kuş uçuşu 6.000 km uzaklıkta.

Bu ise, otomatik bir dezavantaj getirmekle birlikte, mücadeleden vazgeçmeyi gerektirmiyor. Bakınız; Şekil AB, ASEAN’a yaranmak için kaç yıldır ne yapacağını şaşırmış durumda. Zira ASEAN’a yakın olmak, küresel ekonomik ağırlık merkezinin giderek daha da kaydığı Doğu’da varlık gösterebilmek için kritik.

O halde, Türkiye’nin bölge için ne şekilde cazip olabileceğini sorgulamamız gerek. ASEAN’a dâhil olmak, bölge dışından bir ülke olarak şimdilik zor gibi. O halde bir yandan karşılıklı ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi kaçınılmazken, bir yandan da Türkiye’nin ASEAN/AEC için stratejik bir ortak olmasına yönelik adımlar atmak şart. Türkiye, birliğe iştah kabartıcı ne sunabilir? Stratejik lokasyonumuz ve bölgesel gücümüz bunların başında gelse gerek. Öğrenci değişiminden insani yardıma, terörle mücadeleden altyapı yatırımlarına kadar pek çok kanalın da genişletilmesi mümkün… Tıpkı AB’nin yaptığı gibi… Dolayısıyla, üzerinde ciddi çalışılmış bir plana ihtiyacımız olduğu ortada.

Geçen hafta bölgeyi ziyaret eden İngiltere Başbakanı da, ülkesinin ASEAN ile güçlü bağlar kurmak istediğini söylerken heyecanlıydı. Cameron’un sarf ettiği şu söz, aslında Türkiye’nin de benzer bir girişimi güçlü bir irade ile yapmasının arkasında yatan nedenlerden biri:

“Mallarımızı satmak için, dünyanın sonuna kadar gideceğiz”
Tabii bizim taraftaki güçlü iradeyi biraz zora sokan bir mesele var. O da, teknoloji ve katma değer sunmadaki eksikliğimiz. İşte bir diğer güçlü iradeye de, tam bu noktada ihtiyacımız var.

[Yeni Şafak, 4 Ağustos 2015]

Etiketler: