7 Ocak 2020 | İran ile gerilimin tırmanması üzerine ABD Savunma Bakanlığının (Pentagon), Hint Okyanusu'ndaki Deigo Garcia adasına 6 B-52 tipi nükleer kapasiteli bombardıman uçağı göndereceği iddia edildi. Amerikan CNN televizyonuna konuşan bir ABD yetkilisi, İran ile gerilimin daha da tırmanmasına karşı tedbir amaçlı Diego Garcia adasına 6 B-52 uçağının gönderileceğini ifade etti. Yetkili, İran'a müdahale etmek üzere uçakların hazır bekletileceğini ancak henüz bir operasyon talimatı verilmediğini de belirtti. Diego Garcia adası Hint alt kıtasının güneydinde ve İran'ya yaklaşık 4 bin kilometre mesafede yer alıyor. ABD'nin B-52 uçaklarını bölgedeki bir üsse değil de Hint Okyanusu'ndaki bir adaya yollamayı planlama nedeninin, söz konusu adanın İran'ın 2 bin kilometrelik Şehab ve 2 bin 500 kilometrelik Sumar seyir füzelerinin menzilinin dışında kalması olduğu kaydediliyor.

ABD-İran Krizinin Türkiye’ye Muhtemel Etkileri

ABD ile İran arasında, Kasım Süleymani’nin öldürülmesi ile tırmanan gerginliğin bundan sonraki süreçte nasıl gelişeceği bilinmese de, bu olayın Orta Doğu’da önemli sonuçlar doğuracağını beklemek gerekir.

ABD ile İran arasında, Kasım Süleymani’nin öldürülmesi ile tırmanan gerginliğin bundan sonraki süreçte nasıl gelişeceği bilinmese de, bu olayın Orta Doğu’da önemli sonuçlar doğuracağını beklemek gerekir.

Bu krizin Türkiye’ye etkileri konusunda da çok şeyler söyleniyor.

Bazıları İran ile ABD arasında gerginliğin daha fazla büyümeyeceğini ve dolayısıyla Türkiye’ye etkisinin olmayacağını söylüyor.

Bazıları, iki ülke arasında krizin derinleşmesinin İran’ı zayıflatacağını ve bunun da Tahran ile pek çok konuda ihtilaf yaşayan Türkiye’nin faydasına olacağını söylüyor.

Bazı kesimler ise, krizin büyümesiyle birlikte Orta Doğu’da yeni bir savaşın çıkmasının ya da İran’ın kaosa sürüklenmesinin, bölgedeki diğer savaşlar gibi Türkiye’ye ciddi zararlar vereceğini ileri sürüyor.

Hangisi doğru?

Bu sorunun cevabı hangi açıdan baktığınıza göre değişir.

Duygusal açıdan bakıldığında, siyasi, mezhepsel ve etnik aidiyetler ile İran’la gerek geçmişte gerekse günümüzde yaşanan mücadeleler, bu ülkenin zarar görmesi ile sonuçlanacak krizlerin, o krizler Türkiye’ye de belli ölçüde zarar verse de olumlu karşılanmasına yol açabiliyor.

Türkiye’de İran algısının bu kadar olumsuz olmasında, bu ülkenin Suriye politikasının çok ciddi bir etkisi olduğunun altını çizmek gerekir. Amerikan saldırısında öldürülen Kasım Süleymani’nin de bu politikanın mimarlarından biri olması, saldırı ABD’den de gelse Türkiye’de genel olarak olumlu karşılanması sonucunu doğurdu.

Meselenin duygusal boyutuna dair daha çok şey söylenebilir ama biz rasyonel açıdan bakıldığında nasıl bir tablo ile karşı karşıya olduğumuza odaklanalım.

Yani Türkiye’nin çıkarları açısından bakıldığında, ABD-İran krizinin bundan sonraki gelişimi ülkemizi nasıl etkiler?

Krizin büyümesinin Türkiye için özellikle güvenlik açısından ciddi etkiler doğurması muhtemeldir.

Türkiye’nin güvenliği açısından en büyük tehdidi oluşturan PKK’nın ülkemizin sınırları ötesinde, Irak ve Suriye’de oluşan otorite boşluklarını değerlendirip kendisine özerk alanlar oluşturup güçlendiğini hatırlayalım.

Irak’ın ABD ve müttefiklerine karşı yaşadığı savaşın ardından sürüklendiği kaosun bu ülkenin kuzeyinde oluşturduğu otorite boşluğu PKK’nın bu bölgeye yerleşmesine imkân verdi.

Aynı şekilde Suriye’nin iç savaşa sürüklenmesi de yine PKK/YPG’nin bu ülkenin kuzeyine yerleşmesi sonucunu doğurdu. Her iki ülke de kendi topraklarını PKK’dan arındırma konusunda gerekli güce sahip olmadığı için Türkiye bu bölgelere operasyon yapmak zorunda kaldı ve kalıyor. Gerek Suriye gerekse Irak’ta yaşanan istikrarsızlığın sadece PKK değil DEAŞ gibi terör örgütlerinin de ortaya çıkmasına ve Türkiye’ye de zarar vermesine yol açtı.

Şimdi İran’ın da ABD ile yaşadığı kriz sonucunda benzer bir kaosa sürüklenmesi ihtimali bu ülke topraklarının da başta PKK olmak üzere terör örgütleri tarafından yoğun olarak kullanılması sonucunu doğuracaktır. Bu durum, PKK’yı İran topraklarında şimdi olduğundan çok daha aktif hâle getirecektir.

ABD-İran krizinin büyümesinin Türkiye için olumsuz sonuçlar doğuracağı ikinci alan ekonomidir.

Trump yönetiminin İran’a karşı yaptırımları yeniden devreye sokmasıyla birlikte Türkiye-İran ekonomik ilişkilerinin uğradığı zarara bakmak, ABD-İran krizinin tırmanması durumunda Türkiye’nin nasıl etkileneceğine dair ipucu verecektir. Amerikan yaptırımlarının etkisini gösterdiği 2018 yılında Türkiye’nin İran’a ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 26 azalırken, iki ülke arasındaki ticaret hacmindeki düşüş yüzde 13 olmuştu. 2019 yılında ise Türkiye-İran ticaret hacminde yaklaşık yüzde 40’lık bir azalma söz konusudur.

Türkiye ile İran 2012 yılında yaklaşık 22 milyar dolara ulaşan ticaret hacimlerini 30 milyar dolara çıkarmayı hedeflerken 2019 yılında 5,5 milyar dolara kadar düşen iki ülke arasındaki ticaretin ABD-İran krizinin büyümesiyle daha da azalması kaçınılmaz olacaktır. Bu, başta komşuları olmak üzere bütün dünya ülkeleriyle ticaretini artırmayı ekonomik kalkınmasının ve 2023 hedeflerinin önemli ayağı olarak gören Türkiye için oldukça olumsuz bir durumdur.

Bunların yanında, zaten çok ciddi bir sığınmacı sorunu yaşayan Türkiye, İran kaynaklı yoğun bir mülteci dalgasıyla karşı karşıya kalabilir.

ABD ile tırmanan gerginliğin sonucunda İran’ın zayıflaması, belki bu ülkeyle Suriye’de rekabet hâlindeki Türkiye için olumlu olacaktır ancak bölgenin en köklü devletlerinden biri olan İran’ın istikrarsızlığa sürüklenmesinin oluşturacağı türbülansın Türkiye ve bölgeye vereceği zarar çok daha fazla olacaktır.

[Türkiye, 8 Ocak 2020]

Etiketler: