6 Eylül 2019, Kudüs, İsrail | Seçim pankartında; ABD Başkanı Trump'la birlikte Likud Partisi Genel Başkanı İsrail Başbakanı Netanyahu'nun görüntüsü kullanılmış. 17 Eylül'de yapılması planlanan parlamento seçimlerinin ikinci turu öncesinde, ikisi arasında iddia edilen dostluk ve samimiyet gösteriliyor. Başlığın üstünde ise İbranice "Netanyahu başka bir ligde" yazıyor.

ABD-İran Gerilimi: İsrail için Son Fırsat mı?

Tahran’a karşı kendisi doğrudan harekete geçmek yerine Washington’un sert adımlar atmasını isteyen İsrail’in Trump dönemi sona ermeden ABD’nin İran’ın nükleer tesislerini vurmasını sağlamaya çalıştığı da biliniyor. Biden döneminde ABD’yi böyle bir adım atmaya sevk etmenin çok daha zor olacağını bu ülkedeki Yahudi lobisi ve Netanyahu iyi biliyor.

Trump’ın dün attığı tweet, Amerikan Başkanı’nın görev süresi dolmadan İran’a karşı çok sert bir adım atmasını bekleyen İsrail’i umutlandırmış olabilir.

Söz konusu mesajda Trump, pazar günü Bağdat’taki Amerikan Büyükelçiliğinin çok sayıda roket tarafından hedef alındığını ifade ettikten sonra, “Tahmin edin bakalım bu roketler nereden atıldı?” sorusunu “İran’dan” diye cevaplayıp, bu tür saldırılarda “eğer bir Amerikalı ölürse bundan İran’ı sorumlu tutarım” diye “İran’a dostça bir tavsiye” veriyor.

Amerikan Başkanı’nın saldırıdan doğrudan İran’ı sorumlu tutması iki ülke ilişkilerindeki gerginliğin tırmanabileceğini gösteriyor. Zira geçen yıl bu zamanlarda Kerkük’teki K-1 Amerikan üssüne İran destekli Kataib Hizbullah tarafından düzenlenen saldırıyla artan gerginlik, sonunda 3 Ocak’ta Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin Irak’ta bir Amerikan hava saldırısında öldürülmesi ile büyük bir krize dönüşmüştü.

Bu örneğin yanında, Tahran’a karşı kendisi doğrudan harekete geçmek yerine Washington’un sert adımlar atmasını isteyen İsrail’in Trump dönemi sona ermeden ABD’nin İran’ın nükleer tesislerini vurmasını sağlamaya çalıştığı da biliniyor. Biden döneminde ABD’yi böyle bir adım atmaya sevk etmenin çok daha zor olacağını bu ülkedeki Yahudi lobisi ve Netanyahu iyi biliyor.

İran tarafından bakıldığında ise durumun oldukça karmaşık olduğu görülüyor.

Rasyonel olan aslında İran’ın yeniden nükleer anlaşmaya dönülmesi için çaba sarf etmesi. Ama iç politikadaki mücadeleler bazen dış politika açısından rasyonel olan tercihin öne çıkmasına engel olabiliyor.

Biden’ın gelmesi ve nükleer anlaşmaya yeniden dönülmesi ihtimali İran’daki reformcu ve ılımlı muhafazakâr kesimleri güçlendirecek bir gelişme olarak görünüyor.

Bu durumda İran siyasal sisteminde asıl gücü elinde bulunduran aşırı muhafazakârların tercihi belirleyici olacak. ABD ile 2015’ten daha sert şartlarda anlaşma yoluna gidip ülkeye ağır darbe vuran ekonomik yaptırımlardan kurtulmayı ve dolayısıyla rejimin uzun vadede güvenliğini mi tercih edecekler? Yoksa ABD ile anlaşmanın kısa vadede reformcu ve ılımlı muhafazakârların siyasal etkisini artıracağından endişe edip Washington’a karşı daha sert bir tavır içerisinde olmayı mı?

Kuşkusuz ABD’nin yeni anlaşma için şartlarının ne olacağı ve İran dinî lideri Ali Hamaney’in sağlık durumu konusundaki spekülasyonlar da Tahran’daki yönetici elitin bu tercihlerden hangisine yöneleceğini belirleyecek faktörler arasında yer alıyor.

Biden döneminde ABD’nin yeni anlaşma için İran’ın balistik füze programı ve envanterini de müzakereye açmaya istekli olduğu görülüyor. Bu yeni durum, “İsrail nükleer silahlara sahipken bizim ‘barışçı’ nükleer programımız neden engellenmeye çalışılıyor” itirazından zor da olsa vazgeçen Tahran’ın şimdi “İsrail’in balistik füzeleri varken bizim füzelerimiz neden tartışma konusu oluyor” sorusuyla hesaplaşması anlamına gelecektir.

Hamaney’in sağlık durumu nedeniyle yeni dinî lider kim olacak sorusunun da artık daha fazla gündeme geldiği bir dönemde İran’ın bu hesaplaşmayı rasyonel bir düzlemde yapma ihtimali ne kadardır?

Bu şartlarda Devrim Muhafızlarının öne çıkıp, ABD ile daha ağır şartlarda yeni bir anlaşma yapmak yerine Biden döneminde “kontrollü bir gerginlik” politikasına yönelmesi söz konusu olur mu?

Trump’dan farklı olarak Biden’ın İsrail lobisinden daha az etkileneceği ve Süleymani ve Fahrizade suikastları gibi İran’ı kışkırtmaya yönelik hamlelerin daha az olacağı düşünülürse, Devrim Muhafızları ya da din adamları önderliğindeki aşırı muhafazakârların ABD ile anlaşmama yolunu tercih etmeleri söz konusu olabilir. Bu onların iç siyasette kısa dönemde reformcu ve ılımlı muhafazakârlara karşı mevzi kaybetmelerinin önüne geçebilir.

Ancak bütün bu ihtimaller hep Biden döneminde ABD-İran ilişkilerinin nasıl şekillenebileceğine dair öngörülerdi. Unutmayalım ki, Trump daha üç hafta kadar Amerikan başkanlık koltuğunda oturacak ve İsrail siyasetinde zor durumda olan Netanyahu ondan son bir “iyilik” bekliyor olabilir.

Bu yüzden, İran’da iktidarı paylaşan aşırı muhafazakârlar ve ılımlı muhafazakârlar da, muhalefetteki reformcular da, iç siyasete dair nasıl hesap yapıyor olurlarsa olsunlar, büyük bir kaza olmadan Trump döneminin sona ermesini bekliyor.

Ilımlı muhafazakârlar ve reformcular Biden ile anlaşarak, aşırı muhafazakârlar ise anlaşmayarak iç siyasetteki pozisyonlarını güçlendirmeyi planlıyorlar gibi.

[Türkiye, 26 Aralık 2020]

 

Etiketler: