16 Eylül 2020 | AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, "Doğu Akdeniz’de gerginliğin düşürülmesi hepimizin ortak çıkarınadır. Son günlerde Türkiye’nin arama gemisinin limana dönmesi olumlu bir adımdır. Bu, çok ihtiyaç duyulan diyaloga alan yaratmak için gerekli." dedi. (Foto: Dursun Aydemir / AA)

AB, Doğu Akdeniz Konusunda Adil Olabilir mi?

Gelecek hafta yapılacak AB zirvesinde önemli gündem konularından biri Doğu Akdeniz ve Türkiye olacak. 24-25 Eylül’de Brüksel’de yapılacak devlet ve hükûmet başkanları zirvesi öncesinde 21 Eylül’de aynı şehirde AB Dışişleri Bakanları Konseyi toplanacak. Bu toplantılardan, Doğu Akdeniz politikası nedeniyle Türkiye’ye ağır yaptırım kararları çıkması için çalışan çevrelerin kulis faaliyetleri sürüyor.

Gelecek hafta yapılacak AB zirvesinde önemli gündem konularından biri Doğu Akdeniz ve Türkiye olacak. 24-25 Eylül’de Brüksel’de yapılacak devlet ve hükûmet başkanları zirvesi öncesinde 21 Eylül’de aynı şehirde AB Dışişleri Bakanları Konseyi toplanacak.

Bu toplantılardan, Doğu Akdeniz politikası nedeniyle Türkiye’ye ağır yaptırım kararları çıkması için çalışan çevrelerin kulis faaliyetleri sürüyor. Yunanistan, GKRY ve Fransa yönetimleri bu faaliyetlere öncülük yapsalar da, AB ülkelerinin büyük kısmında var olan Türkiye düşmanı çevrelerin bu çabaya destek oldukları görülüyor.

Buna karşılık Türkiye ile bağların tamamen kopmasını engellemek isteyen çevrelerin zirveden rasyonel ve adil bir karar çıkmasına yönelik girişimleri de söz konusu. Ancak bu girişimlere rağmen AB’nin Doğu Akdeniz sorunu konusunda rasyonel ve hakkaniyetli davranması pek mümkün görünmüyor.

Bunun nedenlerini sıralayalım.

Her şeyden önce Fransa’nın bölgeye yönelik politikası AB’nin Türkiye konusunda hakkaniyetli hareket etmesine müsaade etmeyecektir. Zira Libya’daki hedeflerine ulaşmasının önünde Türkiye’yi engel olarak gören Macron yönetimi, Doğu Akdeniz’de Ankara ile Atina arasındaki deniz yetki alanları anlaşmazlığını bir araç olarak kullanıp Türkiye’yi bu bölgede sıkıştırmak istiyor. Fransa bu meselede hakkaniyetli bir çözüm yerine, Türkiye’nin Libya ve Suriye gibi diğer alanlarda da geri adım atmaya zorlanacak şekilde baskı altına alınmasını istiyor. Bunun için de AB’yi kullanmak istiyor.

İkinci olarakkendi üyeleriyle Türkiye arasındaki bir anlaşmazlıkta AB’nin tarafsız ve hakkaniyetli davranması çok zor görünüyor. Buna örnek olarak Kıbrıs meselesi verilebilir. 24 Nisan 2004 tarihinde BM Genel Sekreteri Kofi Annan öncülüğünde hazırlanan çözüm planı çerçevesinde yapılan referandumda hayır oyu kullanmalarına rağmen Rum tarafı bir hafta sonra AB üyesi yapılırken, çözüme evet diyen Türk tarafı o günden beri cezalandırılmaya devam ediliyor. BM çerçevesinde sunulan çözüme karşı çıkmalarına rağmen Rumların ödüllendirilmesi, AB’nin Rumlar ve Yunanistan söz konusu olduğunda Türkiye’yi kolaylıkla karşısına aldığını gösteriyor.

Üçüncü olarak, özellikle Fransa, Almanya, Avusturya, Hollanda ve Belçika başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde Türkiye’deki Erdoğan ve AK Parti iktidarının devrilmesini takıntı hâline getiren bir lobi oluştu. Türkiye’nin izlediği bağımsız dış politikayla giderek Batı’nın nüfuz alanından çıkmasından rahatsız olan kesimlerin ana çekirdeğini oluşturduğu bu lobiye, muhafazakâr AK Parti iktidarı karşıtı Türkiye diasporası, Avrupa’daki İsrail ve Ermeni lobileri ve bunların medyadaki temsilcileri de katıldılar. Türkiye’deki iktidarı devirmek için her türlü yola başvuran söz konusu lobinin bu hedefi doğrultusunda dış politika konularını da suistimal ettiği görülüyor. Geçen yıl Barış Pınarı Harekâtı sırasında yaptıkları gibi, şimdi de Doğu Akdeniz meselesinde Türkiye’yi saldırgan bir ülke olarak gösterip Avrupa’daki Türkiye karşıtı cepheyi genişletmek istiyorlar. Türkiye’deki iktidarı devirme hedefiyle hareket eden bu çevrelerin her geçen gün AB siyasetinde daha etkin olduğu düşünüldüğünde, Brüksel’den Doğu Akdeniz konusunda hakkaniyetli bir kararın çıkma ihtimalinin az olduğunu ifade etmek gerekir.

Son olarak, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları ve bu kaynakların Avrupa’ya taşınması için planlanan güzergâhlar üzerinde Türkiye’nin söz sahibi olmasını Avrupa’nın enerji güvenliği için tehdit olarak gören çevrelerin de bölgede Türkiye’nin etkisini sınırlandırmaya yönelik politika izledikleri ve AB’yi de bu politika çerçevesinde araçsallaştırdıkları görülüyor. Bu da AB liderlerinin, perşembe-cuma günleri yapılacak zirvede Doğu Akdeniz konusunda rasyonel ve hakkaniyetli bir karar almalarının önündeki engellerden biri olacaktır.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen, Türkiye’nin Avrupa güvenliği ve mülteci sorununun çözümü konusunda oynadığı rolü önemseyen ve Türkiye ile ekonomik iş birliğinin devamını arzulayan çevrelerin AB zirvesinden Ankara’yı çok rahatsız edecek kararların alınmasını engellemeye çalışacaklardır.

Bakalım AB zirvesinde aklıselim mi yoksa kör Türkiye karşıtlığı mı hâkim olacak?

[Türkiye, 19 Eylül 2020]

Etiketler: